Bölüm 12

62.2K 1.3K 175
                                    

Anahtarımla açtığım kapıyı sessizce kapattım. Merdivenlere çıkıp odaya girdim, Henry yatakta yoktu. Odadaki lavabodan sesler geliyordu. Sessiz olmaya özen göstererek oraya doğru yürüdüm. Kapının eşiğinden içeriye doğru baktığımda Henry duş alıyordu. Sessizce üzerimdekileri çıkartmaya başladım. Çıplak kaldığımda yavaşça cam kapıyı açıp içeriye girdim. Suyun sesi ve çalan şarkı yüzünden beni duymamıştı. Kollarımı beline doladığım sırada irkildi ve hemen yüzünü bana döndü. Sudan ıslanan saçları anlına düşmüştü. "El?", ellerimi sakallarına götürüp okşadım. "Bence sakallarını kesme zamanın gelmiş.", dedim. Halen şaşkındı. "İşin ne oldu?" , "Bir tercih yapmam gerekliydi ve ben de seni seçtim." gülümsemişti. "Bana iş vermen gerekecek patron.", dedim. Kahkaha atıp beni öptü. "Seni özledim.", dedi. Ben de onu çok özlemiştim. "Ben de seni özledim.". Boynumu öptüğünde elleri kaçlamı bulup sıkmıştı. "Henry yeniden boynumu morartmanı istemiyorum.", "Neden? Beyaz teninde muhteşem duruyorlar." dedi dalga geçtiğini biliyordum. Bacaklarıma değen erkekliği sertleşmeye başlamıştı. Beni arkamdaki duvara yaslayıp, bacaklarımı beline dolamamı sağladı. "El bir daha kavga etmeyelim.", "Katılıyorum. Seninle kavga etmek, kalbime bıçak sokmak gibi." dedim. Dudaklarıyla göğüsümü öpüyordu. "Sensiz uyuyamıyorum." dedi. Ben de onsuz uyuyamıyordum, onun erkeksi kokusu burnumu doldurmadan asla kendimi güvende hissedemiyordum. Benim bu adama bu kadar çabuk bağlanmam normal miydi? İçime girdiği sırada konuştu, "Seni seviyorum.", inlemelerimin arasında ben de konuştum. "Ben de seni seviyorum.", anlımı anlıma yaslamıştı. Nefesi yüzüme geliyordu. Sonra beni tutup duş başlığının altındaki duvara yasladı. Tepemizden akan suyla birlikte ıslanmıştık. Saçlarım ıslandığı için sırtıma yapışıyordu. Henry giderek sert girip çıkmaya başlamıştı. Her seferinde ilk günkü gibi heyecanlı ve istekli hissetmem normal miydi? Kollarını boynuna dolamıştım. Her sokuşunda yerimden zıplıyordum. Giderek artan hızı boşalmaya yakın olduğunun kanıtıydı. O hızlandıkça bende beklenen sona yaklaşıyordum. En son sertçe ve en derinlerime sokuşuyla ikimizde patlamıştık. İçimden çıktığında, kanla karışık meni akmıştı. "Tanrım El çok özür dilerim. Canın acıyor mu? İstersen doktora gidelim.", Henry'nin hayıflanmasına son vererek konuştum, "İyiyim bir şeyim yok benim." , "El doktora gidelim lütfen.", "Henry sakin olur musun ben iyiyim diyorum, önemli bir şey değildir." dedim. Biraz olsun yüzümdeki rahatlığı görünce o da rahatlamıştı. Evet biraz canım acımıştı ama önemli değildi.

>><<

"El buraya gelir misin?", Henry salondan bağırmıştı. Elimdeki kahve bardağını alıp salona girdim, "Neler oluyor?", "Aslında bu soruyu benim sormam gerekli.", dedi. Ne dediğini anlamadığım için kaşlarım çatılmıştı. Televizyonun önünden çekildiğinde, görüş açıma dün akşam Londra'da barda oturduğum bir fotoğraf girmişti. Bir magazin kanalı sırayla çekilen fotoğraflarımı yayımlıyordu.

*Tek başıma bira içtiğim fotoğraf.*
*Williama şaşkınlıkla baktığım bir fotoğraf.*
*Williamın omzuma dokunduğu ve benim ona gülümsediğim bir fotoğraf.*

Henry kaşlarını çatmış benden bir açıklama bekler gibiydi.

Haber 'İhanetin delili' diye başlıkla geçiyordu.

Henry'e bakıp konuştum, "Buna inanmadığını umuyorum." dedim.

Henry, "Elbette inanmadım. Sadece açıklama bekliyorum." dedi.

İnanmaması beni mutlu etmişti. Gerçekten çok saçma bir haberdi ki Williamın nişanlısı vardı umarım kızda ona inanmıştır diye düşündüm.

"Adam William iş görüşmesindeydi. Ben iş çıkışı bara gittim bir şeyler içmek için ve o da arkadaşlarıyla oraya gelmişti. Bana selam verdi ve biraz konuştuk sonrada kalkıp nişanlısının yanına gitti." dedim.

PATRON  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin