Bölüm 14

56.5K 1.2K 320
                                    

"Ella Karina, senin için her kötü anıyı silip yeni ve güzel anılar yaratmama, gitmediğimiz yerlere gitmeye, yemediğimiz yemekleri yemeye, daha önce hiç dinlemediğimiz müzikleri dinlemeye, oturup birlikte ağlamaya, kahkaha atmaya, hatta deli gibi tartışmaya ve birlikte milyarlarca şey yapamamıza izin verir misin?,
El seninle evlenmeme izin verir misin?"

Duyduklarım gerçek miydi anlamıyordum. Henry elindeki siyah kutuyu açtı, içerisinden pırlanta yüzük çıkmıştı. Hiç beklemiyordum, şaşkınca Henry'nin suratına bakıyordum.

"Henry... Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Yani bu çok ani oldu...", "El, biliyorum bu kadar hızlı olması seni korkutuyor ama emin ol ben çok ciddiyim. Bundan sonraki ömrümü seninle geçirmek istiyorum, lütfen izin ver seni çok mutlu edeyim.", Henry'nin yüzündeki endişeyi görebiliyordum, hayır diyeceğimden korkuyordu. Ama Evet için de hazır mıydık bilmiyorum. Kafam da bir sürü soru işareti vardı. Bakışlarımı Henry'e çevirdim. Bu adamla bir ömür geçirmeye hazır mıyım diye düşündüm. Her anımı onunla yaşamaya, tüm zorlukları onunla yenmeye hazır mıydım? Neden bilmiyorum ama Henry'nin gözlerinde geleceğimizi görebiliyordum. Onunla geçirdiğim her anımı görüyordum sanki. Etrafa bir bakış attım. Güneş batmış, hava kararmak üzereydi. Dönme dolapta olan kötü anım gitmişti artık, yeni ve güzel bir anım vardı aklımda. Derin bir nefes aldım.

"Evet..."

Henry'nin gözlerinde gördüğüm mutluluk her şeye değerdi benim için. Birbirimize sıkıca sarıldık. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. Henry iki yanağımı tutmuş, her yerimi öpüyordu. Onun böyle çocukça sevincine kahkaha attım. Gelecekte neler yaşayacaktık bilmiyordum ama ona güveniyordum. Henry kutudaki yüzüğü çıkarıp parmağama geçirdi.

Bu çok büyüktü, fazlasıyla büyük

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu çok büyüktü, fazlasıyla büyük. "Ben bunu nasıl taşıyacağım? Bu çok büyük.", Henry elimi öptü, "Sana çok yakıştı.", her şey bana fazla geliyordu. Hafifçe gülümsedim. Sanırım alışmam gerekecekti.

>><<

Henry nefes nefese bedenini yanıma bıraktı. İkimizde ter içinde kalmıştık. Kolunun arasına alıp sarıldı. Ben de kollarımı beline doladım. Seri şekilde inip kalkan göğsümüz, mayışmış bedenlerimiz ve mutlu suratlarımızın arasında konuştu, "Sana gelinlik çok yakışacak.", utanmıştım. Daha önce kendimi hiç gelinlikle düşünmemiştim. Her şey çok çabuk oluyor gibi hissediyordum. Elimdeki yüzüğe baktım. Işıl ışıl parlıyordu. Umarım bizim geleceğimizde böyle ışıl ışıl parlak olurdu. Henry'nin kollarının arasından çıkıp yataktan kalktım. Yerdeki geceliğimi giydim. "Nereye gidiyorsun?", "Duş almaya.", "Ne acelen vardı? Birlikte giderdik.", bir şey söylemedim. Gülümseyerek odadaki lavaboya girdim. Kapıyı kitledim. Umarım Henry bunu farketmez diye umuyordum. Geceliğimi çıkartıp, bacaklarıma bulaşan kana baktım. Canım gittikçe acıyordu. Hemen küveti doldurmaya başladım. Küvet dolarken ben de duşa girmiştim.

Bir süre sonra girdiğim küvette mayışmış, biraz olsun ağrılarım dinmişti. En yakın zamanda doktora gitmem gerektiğini biliyordum. Bu kanamalar sık olmaya başlamıştı. Lavabonun kapısı açılmaya çalışılınca irkildim. Henry kapı açılmayınca bana seslendi, "El, güzelim iyi misin?", hemen sudan çıkıp bornozumu geçirdim üzerime. Vakit kaybetmeden kilidi çevirip kapıyı açtım. Henry çatık kaşları ve endişeli gözlerle bana bakıyordu. "Noldu?", "İyi misin bir buçuk saatten fazladır içeridesin ve ayrıca kapıyı niye kitledin.", ona son zamanlardaki sevişmelerimizde çektiğim ağrıdan ve arada gelen kanamalardan bahsetmek istemiyordum ve aynı zamanda yalan da söylemek istemiyordum. Ama gerçeği söylersem ne kadar edişeleneceğinin farkındaydım. O yüzden yalan söylemek zorunda kalmıştım. En azından iyi olduğumu bilene kadar devam ettirecektim. "İyiyim küvette şarkı dinliyordum o yüzden fark etmemişim zamanı ve şey...kapıda alışkanlık işte." dedim ve sahte bir gülümseme bahşettim. Henry çok inanmışa benzemesede daha fazla üzerinde durmamıştı. "Sen mi gireceksin?", "Ben girdim. Ve yiyecek bir şeyler hazıladım, aç mısın?", "Ah evet oldukça açım, üzerimi giyinip geliyorum hemen.", Henry'nin dudaklarına bir buse kondurup kaçar gibi giyinme odasına girdim. Ona yalan söylemek tahminimden de zor gelmişti.

PATRON  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin