Telefonumun melodisini işittiğimde mutfaktan elimde buz gibi meyve tabağıyla çıkıyordum. Hemen salona gidip, elimdeki meyve tabağını sehpaya koydum. Koltuğun üzerindeki telefonumu alıp açtım. "Evet?", "Ella Karina ya da Ella Cavill mi demeliyim?", "Violet? Noluyor? Bu ses tonunda neyin nesi?", "El bundan sonra seni baş düşmanım olarak ilan ediyorum. Hatta birazdan basına açıklama yapacağım ne kadar kötü bir arkadaş olduğunu anlatacağım." dedi. Sinirini telefondan bile hissedebiliyordum. Henry elinde havluyla birlikte salona giriş yapmıştı. "Violet ne olduğunu söyleyecek misin yoksa telefonu kapatayım mı?", "Hem suçlusun hem güçlü, bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun evleneceğini? Ya da düşünüyor muydun? Belki de düğününe bile çağırmayacaktın.", "Sen bunu nerden biliyorsun?", "Kanal 22'yi aç yine magazinin gündemine düşmüşsün.", telefonu kulağımdan uzaklaştırıp Henry'e seslendim. "Sevgilim, kanal 22'yi açar mısın.", Henry hemen kumandayı alıp açmıştı. "Violet, daha bir kaç gün oldu sana ve anneme söylemeye vaktim olmadı özür dilerim. Seni daha sonra arayacağım tamam mı?", "Tamam tamam, daha sonra bunun hesabını soracağım merak etme sen.", "Tamam görüşürüz.", dedim ve telefonumu kapatıp televizyonun karşısındaki koltuğa oturup, kucağıma meyve tabağımı aldım. Henry kanalı açıp yanıma oturdu.
"Henry Cavill ve Elle Karina evleniyor!"
"Henry, bazen düğün tarihimizi magazinden öğreneceğiz diye düşünmeden yapamıyorum." dedim. Henry kahkaha attı. Önümdeki tabaktan üzüm alıp ağzına attığı sırada konuştu, "Ben de bazen aynı şeyi düşünüyorum." dedi. En büyük hobimiz hakkımızda yapılan magazin haberlerini izlemek oluyordu. Henry cebinden telefonunu çıkartıp story çekmeye başladı. İlk önce haberleri çekmiş daha sonra kamerayı bize çevirmişti. Kameraya bakıp gülümsediğimde Henry, yüzüğün olduğu elimi tutup öptü ve sonra "Evet dedi." dedi ve kamerayı kapatıp hikayesinde paylaştı. "Bu ne içindi?", "Yeni bir linci önlemek içindi." dedi ve yanağımı öptü. Gülmüştüm. Her olayda ben nasıl linç yiyordum anlamıyordum. Isırdığım ananas dilimiyle birlikte konuştum. "Yalnız halen adımı yanlış yazıyorlar, baksana Elle yazmışlar.", Henry alttaki kocaman yazıya bakıp güldü. "Bence bunun hakkında tweet atmalısın.", "Ah yaramı deşme lütfen.", Twitter hesabımın deşifre olması zaten başka bir magazin olayıydı. "Birazdan dansımızı izlemeye hazır mısın?", "Tanrım onuda mı yayımlayacaklar.", "Altta yazıyor." dedi.
>><<
"Hazır değilim. Annem beni öldürecek.", "El fazla abartıyorsun. Sadece yaralayacağından eminim." dedi. Ona dil çıkardım, çocuk gibi davranacaksa çocuk gibi muamele görecekti. Ayrıca hiçte komik değildi. "Lütfen dilini gecemize sakla." dedi. Ona yumruk atıp arabadan indim. Henry de gülerek arabadan inmişti. Yavaş adımlarla evin kapısına gelip zile bastım. Çocukluğumun geçtiği bu ev gözüme küçük görünmüştü. Kapı açıldığında annemin şaşkın suratını görmüştüm. "El?", "Anne.", annem hemen kollarının arasına beni alıp sıkı sıkı sarılmıştı. "İşte bu tapkiyi tahmin etmiyordum." dedim. Annem geri çekildiğinde gülümsedi, "Seni çok özledim." dedim. "Ben de seni çok özledim." Birikte içeriye doğru geçtiğimizde Henry kapıyı kapatıp bizi takip etti. "Ella bana niye söylemedin evleneceğinizi?", "Gerçekten fırsatım olmadı, arayacaktım ama biliyorsun gazeteciler daha erken davrandı." dedim. Henry anneme selam verip yanıma oturdu. Annem Henry'i daha yeni farkediyordu. "Çok sevindim umarım çok mutlu olursunuz çocuklar." dedi. Gülümsedik ikimizde. Bizde bunu çok istiyorduk.
Çalan kapıyla birlikte annem ayaklanmıştı. "Sen dur ben bakarım." dedim. Annemden önce davranıp kapıyı açtım. Gelen Violetti. "El?", "Vi?", Violette annem gibi beni kucaklamıştı. Bu beklediğim tepkiye nazaran daha makuldü. "Sen nerden çıktın?", "Henry seçmeler için amerikaya gidecekti ben de tek kalmamak için anneme geldim." dedim. "Sen niye gitmiyorsun?", aslında ben de gidecektim ama gittikçe artan ağrılarım yüzünden gitmekten vazgeçmiştim. Bunu tabikide böyle söyleyemeyeceğim için, "Sizi özledim." dedim. Elbette onları çok özlemiştim ama bunun yanında birde gitmem gereken kontrolümde vardı. Daha fazla oyalanmadan içeriye girdiğimizde Henry ayaklanmıştı. "Gidiyor musun?", "Evet uçağı kaçırmak istemiyorum." dedi. Uzanıp dudaklarımı öpeceği sırada öksürdüm ve yanağını öptüm. Annemin yanında öpüşecek değildim. Henry gülümseyerek herkesle vedalaştı. Onu geçirmek için kapıya kadar eşlik ettim. "Seni özleyeceğim." dedim. Henry anlımı öpüp konuştu, "Biraz annenin yemeklerinden yemen iyi olacak baksana zapzayıf kaldın." dedi. Güldüm ama bende farkındaydım, sürekli kusmaktan zayıflamıştım. Henry içeride öpemediği dudaklarıma yapıştı. "İnince ara." dedim. "Merak etme." , "Seni seviyorum.", "Ben de seni seviyorum." dedi ve kapının önündeki arabasına bindi. Bundan aylar önce yine aynı durumda olduğumuz anı aklıma gelmişti. İstemsizce gülümsedim. Neler yaşamıştık bu kısacak zamanda.
>><<
"Ee sizden ne haber?" dedim. Violet bu gece bizde kalmıştı ve biz tüm gece yaşadığımız şeyleri anlatıp durmuştuk. Uzun zamandır konuşmamamış olmanın heyecanı vardı üzerimizde. Violet yattığı yer yatağında oturur pozisyonuna geçti. "Çok iyi gidiyor. Jack'le başta takıldığımızı düşünüyordum ama iş gittikçe ciddileşiyor hatta geçen ailesiyle tanıştım. Çok tatlı bir kız kardeşi var, aileside beni çok sıcak karşıladılar." dedi. Jack, Violette birlikte olabilmek için Henry'nin menajerliğini bırakmıştı. Onun yerine daha basit işlerini yapıyordu. Violet adına çok sevinmiştim. Mutluluğu ve aşkı bulmayı hak edecek bir insan varsa o da Violetti. "Çok sevindim." dedim. Violet gittikçe kendini kaptırmış, ne var ne yoksa anlatıyordu.
"El, kremin var mı ellerim kurumuş." dedi. Gülümsedim, komodinin ilk çekmecisini açıp kremlerimden bir tanesini çıkartıp Vi'ye attım. Violet kapağını açıp eline sürdü. "Bu çok güzel kokuyor, markası ne acaba?", elini koklamam için uzattığında burnumu dolduran çiçek kokusu midemin kasılmasına sebep olmuştu. Öğürerek koşturduğum lavabomun kapısını kapatıp, tuvalete içimdekileri boşalttım. Bu da neyin nesiydi böyle sürekli midem bulanıyordu. İşim bittikten sonra aynanın arkasından hiç kullanılmamış diş fırçasını çıkartıp dişlerimi fırçaladım. Bu mide bulantılarım yüzünden günde 4-5 kere dişlerimi fırçalıyordum.
Lavabodan çıktığımda Violet kaşları çatık halde bana bakıyordu. "Ne oldu?" dedim. "Bugün kaçıncı kusuşun senin? İyi misin sen?", "İyiyim, kokusu hoşuma gitmedi sadece." dedim. Yatağıma tekrar gidip oturdum. "Vi şu sandalyedeki çantamı uzatır mısın?", Violet çantamı uzattığında, fermuarını açıp naneli sakızımı çıkartmıştım. Mide bulantılarımı durduran bir mucizeydi bu. "İster misin?", Vi kafasını olumsuz anlamda salladı. "El sen en son ne zaman regli oldun?", Violetin sorusu üzerine kaşlarımı çattım. "Hatırlamıyorum. Neden sordun?", "El sana bir şey söyleceğim ama hemen kızma." dedi. Bu davranışı daha çok sinirimi bozuyordu. "El acaba sen hamile olabilir misin?", kaşlarımı çatmıştım. Saçmalıyordu. "Violet salak salak konuşma istersen, benim hamile kalamayacağımı bilmiyormuş gibi konuşuyorsun.", "El, hamile kalma ihtimalin imkansız değil sadece çok düşük. Ayrıca bu mide bulantıların ve regli olmama sebebin ne olabilir?", "Violet, ben zaten hiç bir zaman düzenli regli olmuyordum ayrıca o bahsettiğin ihtimal imkansızla eşit. Saçmalamayı keser misin!", "El, niye böyle tepki veriyorsun, olabilirsin diyorum.", "Ya Violet bana umut vermekten vazgeçer misin, ne dememi bekliyorsun ki, ne yani Henry'nin sihirli bir spermleri var ve beni hamile bıraktı mı? Anlamıyor musun benim hamile kalmam imkansız! Lütfen bir daha bu konuyu açma!", yatağıma yatıp sırtımı dönmüştüm. Bu yaptığı çok acımasızcaydı. Hamile kalamayacağımı bile bile salak saçma umutlar veriyordu. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATRON (+18)
FanfictionBol +18 olcaktır. 18 yaşından küçükler ve rahatsız olanlar okumasın. #2 - Henrycavill