Bölüm 16

52.8K 1.2K 355
                                    

2 yıl sonra

"Elizabeth, bunu yapmış olduğuna inanamıyorum.", "Anneciğim kek yapmak istemiştim sadece.", Beth'in her yeri un yapması ve bunu masum bakışlarıyla itiraf etmesine dayanamamıştım. Beth'in önüne çömeldim, her göz göze geldiğimizde kalbime bir sızı giriyordu. "Tatlım, kek yapmak istediğinde bir dahaki sefere bana da haber verde sana yardım edeyim olur mu?", Beth'in masum bakışlarına daha fazla dayanamamıştım. "Şimdi gidip bana Lavabodaki çekmeceden bez getirir misin?", "Tamam anneciğim." Kızımı kollarımın arasından gitmesi için çıkartmıştım. Koşturarak çıktığı mutfaktan arkasından gülümseyerek bakıyordum. Kalbimdeki sızının, kızımın bakışları yüzünden tekrar çıkmasına dayanamıyordum. Kızımın mavi gözleri vardı ve gözlerinin birinde kahve rengi lekeye sahip olması, babasının bakışlarını hatırlatıyordu bana.

Elizabeth koşturarak elindeki bezle mutfağa giriş yaptı. Gülümseyerek elindeki bezi aldım. Suyun altında ıslatıp, suyunu sıktım. Beth'in bana meraklı bakışlarıyla önüne çömeldim. "Beth, şimdi senin bu bezle dolabın kapaklarını silmeni istiyorum. Biliyorsun ki nereyi dağıtırsak sonrasında toplamamız gerekli. O yüzden bana yardım eder misin?", "Ederim anneciğim.", küçük ellerine verdiğim bezle çoktan dolap kapaklarını silmeye başlamıştı. Bende süpürgeyle yerlere dökülen un kalıntılarını temizliyordum.

>><<

"Haniymiş teyzesinin prensesi?" Beth, telefondaki Violete şaklabanlıklar yapıyordu. "Elizabeth, annene sordun mu? Gelecek miymişsiniz?", "Evvetttt! Bana elbise aldııı.", Beth heyecanla kendi etrafında dönmeye başlamasına Vi ile birlikte kahkaha atmıştık. "Kızım, sen şimdi bu ağacı boya ben de sana kurabiyeni getireyim olur mu anneciğim?", "Tamam anneciğim.", Beth küçük masasına oturmuş boyama yaptığı sırada ben de elimdeki telefonla mutfağa girmiştim. Arkamdan kapıyı kapatıp, masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturdum. "El geleceksin değil mi?", "Violet, elbette geleceğim her ne olursa olsun sen benim kardeşimsin ve senin düğününe katılmayacağımı düşünme." dedim. "Gelmeyeceğinden çok korkuyordum.", neden korkutuğunu biliyordum. "Kiminle geleceksin? Elizabeth'le onca yolu tek başına gelmek zor olmaz mı?", "Bizi Steven getirecek." dedim. Anlayışla başını salladı. "El, onu görmeyi göze alıyorsun yani? Biliyorsun Jack'in en yakınlarından olmasa asla düğüne çağırmazdık." dedi. "Vi, biten bir ilişki için kaçmaktan yoruldum. Artık ne olacaksa olsun, ben kardeşimin düğününü kaçıramam.", dedim. Gülümsedi. Dolan gözlerimi saklamaya çalışıyordum. "Annem nasıl? Bana iyi olduğunu söylüyor ama onu yorgun gördüm." dedim. "Her gün uğruyorum merak etme iyi, biliyorsun okulun Rektörü olduğundan işler başından aşkın." dedi ve güldü. "Tam bir kariyer kadını oldu." , "Hep hayallerindeki gibi.", "Evet." dedim ve bende güldüm. "Seni çok özledim." dedi. Göz yaşım akıp gitti, "Ben de çok özledim.", "Temelli gelmeyi düşünmüyor musun?", "Violet! Lütfen, bu konuyu konuşmuştuk, benim burda bir kuralı düzenim var artık.", "Tamam bir şey söylemiyorum. O zaman yarın akşam görüşüyoruz?", "Evet umarım.", telefonu kapatıp göz yaşlarımı sildim. Elizabeth'in kurabiyelerini alıp yanına gittim. Kızımın boyadığı resme baktım. "Beth, boyama konusunda ustalaşmışsın bakıyorum da.", "Ev-vet, bak anneciğim bu ağacın dalları boş ama bu ağacın dalları dolu, çünküüü bu ağaca su vermişler ve bu ağaca su vermemişler değil mi?", gülümsedim. Henüz iki yaşında olmasına rağmen oldukça akıcı konuşuyordu. Ve oldukça zeki bir kız çocuğuydu. Beth'in uzun kırmızı saçlarını okşadım. "Evet anneciğim, su verilen ağacın dallarında kırmızı ve yeşil elmalar çıkmış.", dedim. Beth gülümseyerek boyamasına geri dönmüştü. Ben de telefonumu alıp Steven'a mesaj yazdım.

"Ne zaman geleceksin? Biz hazırız.",
"Yoldayım, yarım saate gelirim. Ve El valizleri sakın indirmeye kalkma.",
"😬"

Telefonumu şarja takıp Beth'in resmini boyamasını izledim.

PATRON  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin