17. Bölüm

7.9K 357 20
                                    

Nefes nefese yanyana yatarken yorgunluktan kapanan gözlerime engel olamamıştım uykuya dalmadan hemen önce Emre'nin yataktan kalktığını hissettim.

Sabah uyandığımda yanımda Emre uyuyordu. Muhtemelen tuvalete ya da su içmeye falan gitmiştir gece.

Yatakta oturup pozisyonda esnedim ve yataktan ayaklarımı sarkıttım.

Duşa girdim ve çıktığımda Emre'nin uyandığını farkettim.

"Günaydın!" Dediğimde bana baktı. Yüzüne kocaman içten bir gülümseme yerleşti. "Günaydın güzelim" dedi ve yataktan kalkıp karşımda durdu. Ellerini belime sardı. "Ben de duşa gireyim sonra birlikte kahvaltıya ineriz." Dediğinde gülümseyip başımı aşağı ve yukarı salladım.

Emre duşa girdi ve ben de dolabın önüne geçip kıyafetlerimi giydim.

Ben bebeğe tamam diyeli neredeyse 2 hafta olmuştu ve o günden beri aramızda hiç tartışma bile geçmemişti.

Kıyafetlerimi giyindikten hemen sonra Emre duştan çıkmıştı o da giyindikten sonra birlikte kahvaltıya indik.

"Akşam davet var gidelim mi?" Dediğinde Emre'ye baktım. "Bilemedim" dediğimde gülümsedi.

"Akşama doğru elbiseni göndereyim sen de hazırlan olur mu?" Dediğinde şaşırmıştım. "Tamam" dedim ve kahvaltımı etmeye devam ettim

Emre işe gidince ben de ne yapacağımı bilemez bir halde etrafta gezinmeye başladım.

Hayatımda hiç davete gitmemiştim ve yanlış bir şey yaparım diye çok korkuyordum. Acaba gitmesem ne olur?

'aman ne olucak kocan yanında.' rezil olursam? 'olmazsın.'

Saat 3 gibi eve kuaför gelmişti. Ne yani buna gerek var mıydı? Onlar beni hazırlarken eve elbisem de gelmişti saat 5 buçukta tamamen hazırlanmıştım.

Üstümde ki koyu yeşil, ip askılı bir elbise vardı. Sol bacağımda ki yırtmaç gerçektende dikkat çekiyordu. Boyum kısa değildi ama gerçekten de kendimi tuaf hissetmiştim. Elime krem rengi bir çanta tutuşturulunca kendime geldim.

Saçlarım açık bırakılmış ve şekillendirmişti. (Ayakkabıyı tarif edemiyorum bölüm sonuna koyarım) ayağımda krem rengi, yüksek topuklu bir ayakkabı vardı. Ben bunla yürüyebilecek miyim?

Kuaför falan gitmişti hemen ardından Emre gelmişti. Bir süre beni süzdü. Şaşkın bir şekilde olduğu yerde durdu.

"Kötü mü olmuşum?"

"H-hayır. Çok... Çok güzel"

"Tutuldun bakıyorum"

"Gitmesek mi?" Dediğinde kaşlarımı çattım. "O kadar hazırlandım ama" diye sitem ettiğimde bir şey demedi

"Güzelim, sen böyle gidersen ben seni kıskanırım ama."

"Bir şey olmaz" dedim ve yanına gidip koluna girdim. "Yanımdan ayrılma olur mu?" Dediğimde başımı "Tamam" anlamında salladım.

Davet'in olduğu şatoya geldiğimizde Emreyle koluna girmiştim ve etrafı inceliyordum.

'Elvan herkes çok güzel sen rüküş' ben de çok güzel oldum kapa çeneni. 'şurada ki adam sana çok bakıyor' aslan gibi kocam var benim yanımda.

Bir çiftin yanına gittiğimizde Emreyle adam selamlaştı ben adamın yanında ki kadınla selamlaştım ve onlar sohbet ederken benim canım çok sıkılmıştı.

Kocaman bir teras görmemle oraya doğru ilerledim.

Aman Allahım! Yer tamamen camdı ve sanki deniz ayaklarımın altındaydı. Hayranlıkla etrafa bakarak balkon demirlerinine tutundum ve deniz manzarasını izledim. Saat 6'ydı ve gökyüzü masmaviydi.

Yanıma birinin geldiğini hissederek o tarafa döndüm.

"Çok güzel manzara aynı senin gibi"

"Beni neden her güzel şeye benzetiyorsun?" Dediğimde gülümsedi. "Sen onlara değil, onlar sana benziyor." Dediğinde gözlerimi kocaman açtım.

"Ne işin var burada?"

"Davetliydim ben de geleyim dedim. Bi baktım kocanla gelmişsin. Ama bir şey diyeyim mi çok güzel olmuşsun." Dedi ve bana yaklaşmaya başladı.

"Tuğrul, benden uzak dur" dedim adımlarım geri geri giderken. "Şu kapıdan benim yanımda gidebilirdin!"

"Ama sevdiğim adamla giriyorum ve artık yeter!"

"Onu sevmiyorsun, Sevemezsin, sevme! Ben varım. Beni sev!"

Bir anda Tuğrul'un boğazına bir elin yapılmasıyla Tuğrul balkon demirlerine yaslandı.

"Benim karımdan uzak duracaksın!" Dedi Emre sinirle.

"İnsan sevdiğinden nasıl uzak durabilir ki?" Tuğrul bunu dediğinde Emre'nin boynunda ki damarlar belirginleşti.

"Seni öldüreceğim."

"Onu seninle gördüğüm her an ben ölüyorum zaten"

"Emre bırak lütfen" dediğimde bana baktı "bırak ne hali varsa görsün." Bıraktı. Tuğrul yere düşerken Emre beni bileğimden tutup davet alanından çıkarttı ve arabaya bindirdi.

Arabayı hızla sürerken korkuyla göz ucundan ona bakıyordum. "Sana yanımdan ayrılma dedim. Sana açık açık dedim bunu ama sen beni dinlemiyorsun!" Diye bağırdığında, "Sıkılmıştım!" Diye bağırdım.

"Bana söyleyebilirdin!"

"İş konuşuyordun rahatsız etmek istemedim. Hem ben nereden bileyim onun orada olduğunu."

"Neden durdurdun beni? Onu öldürüp rahata kavuşabilirdik!"

"Emre bunu tekrar mı tartışacağız?"

"Evet, maalesef"

"Bumerang gibi başladığımız yere geri dönüp duruyorsun bunu daha ne kadar anlatmam gerekiyor sana?" Dediğimde yola kaydı gözüm. Üzerimize gelen tırı gördüğümde "Emre!" Diye bağırdım. Emre hızla arabayı sağa kırdı. Araba taklalar atarken bilincim kafamı çarpmamla kapanmıştı.

Bunlarında başına gelmeyen kalmadı.

1 aylık aradan sonra size ard arda bölümler yayınlayayım dedim

27.08.2020 Perşembe 15.42







Evlilik Oyunu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin