(10) İLK KAYIPLAR..

167 21 127
                                    

   

Medya: Meyra

İyi okumalar...






   Ben herhangi olumsuz bir durumda kaçıp gidebileceğim bir yer aramadım.  Çünkü geçekler ile yüzleşmek için cesaretim her zaman vardı.  Fakat Ankara'dan ayrıldıktan sonra her konuda tepetaklak oldum. Tüm duygularım tersine döndü karakterim beni tek başıma bıraktı sanki. İçimdeki beni bulamıyorum. Neşeli, şen şakrak , öğrencilerim ile şakalaşırken girdiğim trans... Hepsi şimdi bana hayal gibi geliyordu. Sanırım benliğimi yavaş yavaş kaybediyordum. Elimden sabun gibi kayıp gidiyordu ve ben onu tutamıyordum. Hastanede gözlerimi açtığım zamanı hatırladım. İki yılım silinmişti. Kendimi üniversite son sınıf öğrencisi sanıyordum. Ondan öncesi ise kesik kesikti. Annem ve ışıl'ın yüzü net diğer insanların ise bulanıktı. Kim olduklarını çözemiyordum ve çıldırmanın eşiğine gelmiştim. Taburcu olup eve gittiğim zaman en büyük şoku yaşamıştım. Benim odam beyazdı. Yatağım , dolabım, masam hatta dizüstü bilgisayarım bile. Ama odaya adım atınca her şeyin siyah olduğunu gördüm. Herşey tam tersine dönmüştü . Beyazlar siyah olmuştu. Herşey siyaha boyanmıştı sanki. İki yılım benden alınmıştı.  Sonra eve ziyaretime öğrencilerim geldi. Kim olduklarını bilmiyordum. Fakat hepsiyle hemen anlaşmıştım. Gün boyu onlarla evin içinde oyun oynamıştım. Her ne kadar 18 kişi ile evde koşmak zor olsa da...

  Şimdi nasıl mıyım? Hastane odasında gözlerimi açtığım gibi. Doktor bana yaşımı sorduğu zaman 21 dediğim ve annemin gözyaşlarını saklamak için arkasını döndüğünü gördüğüm gibiyim. Boşluktayım. Ve o boşluk kara bir delik gibi beni içine çekiyor. Elimden tutan yok, bana yol gösteren yok, etrafımda güveneceğim kimse yok..  Sadece ben varım. Ve karanlık...

  Yüzüm aniden sola dönünce yanağımı sızısı kendini belli etti. Bekle ne? Yanağımdaki sızı mı? Hangi hayvan bana tokat atmaya cesaret etti! Elimi yanağıma bırakıp sinirle başımı kaldırdım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Önümde bana endişe ile bakan Erenden başkası değildi. Ama kaşlarımı çatmam endişesinin üstünü örtmesini sağladı.  Şimdi o da öfkeli bakıyordu.

"Mal gibi suratıma bakıyordun. Seslendim duymadın. Ne yapmamı bekliyordun?"

"İnsan gibi dürtebilirdin "

"Dürtme insan işi tokatlamak hayvan  öyle mi?"

"Aynen öyle mankafa"

"Ne dedin sen?"

"Bir kere söyledim duymadın mı? İstersen kulaklarını yenisiyle değiş"

"Bana bak küçük bücür. Sinirlerim zaten tepemde daha fazla şansını zorlama "

"Hadi ya! Zorlarsam ne olur büyük bücür!!"

"İkiniz de artık susacak mısınız?" Kuzeyin sesi araya girince

"Sen karışma!"

"Sen karışma!" Sinirimizi ondan çıkarmak istercesine bağırdık. Her yerde ot gibi bitiyordu zaten. Tekrar Eren'e döndüm.

"Bana bak eniştem falan değilsin sen benim. Senin gibi huysuz birinin ne işi olur benim ablamın yanında?" Bana acırcasına baktı.

"Sen ablanı hatırlıyor musun ki?" Bir adım atıp burnumun dibine geldi. Başımı dik tuttum.

"Hatırlamadığın birine nasıl abla diyebiliyorsun bana da öğretsene!" Gözyaşlarım gözlerimi yakınca görmesin diye başımı çevirmek istedim. Ama sonra vazgeçtim. Elimi kaldırıp tüm gücümle  yüzüne tokat attım. Yüzünü çevirecek biri varsa o da oydu.

SİYAHIN ÖLÜ BEDENLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin