(8 ) ZÜMRÜDÜANKA

91 24 99
                                    







    Herkesin zayıf bir noktası vardır. Bazıları için yalan bazıları için sevgi bazıları için de saygı... bu liste uzar gider. Kimse tahammül sınırının dışına çıkmak istemez. Sınırları zorlamak onlar için imkansızdır. Eski yaşanmışlıklarından onlara kalan bu kötü alışkanlıklar zamanı geldiğinde kişiyi çıkmaza sürükleyen bir canavara dönüştürür. Tıpkı her şeyin sonunun olduğu gibi bu kişilerin de sonu olur. Bazılarını aşkından bazılarını ise yerinden yurdundan eder. Ama unutulmamalıdır ki imkansız diye bir şey yoktur. Bu sadece kendi beynimizde imkansız kelimesine yer vermek ile biter. Sen o kelimenin gerçek olmadığına inandığın an senin için bu engel de biter. Bu yüzden beynimde hiçbir şeyi bitirmeyecektim. Henüz yolun başındaydım ve pes etme gibi bir lüksüm yoktu. Bu yüzden burada kalanlar ile toplanıp bir plan yapmalıydık. Çünkü hiçbir kuvvet annemi orada bırakmamı sağlayamaz.

Odanın kokusunu gözlerim kapalı bir kere daha içime çektikten sonra dışarı çıktım. Nedendir bilmem bu koku derinlerde bir yerde saklıydı. Bu saatten sonra herşeye inanırdım. Dün insan olmadığımı öğrenmiştim. Daha ne kadar tuhaf birşey olabilir ki?

Ayakta dikilip uzaklara bakan Işıl'a doğru yürürken düşüncelerim peşimi bırakmıyordu. O da herşeyi biliyor olmalıydı. Çünkü dün annem geldiği zaman , daha doğrusu gökyüzünde belirdiği zaman , söyledikleri hala aklımdaydı.

Yanına ulaşıp aynı hizaya geldim. Yüzüne değil baktığı yere bakıyordum. "Sen de biliyordun değil mi?" Ev biraz tepede olduğu için dağın eteklerindeki yeşillikler mükemmel görünüyordu.

"Evet." Kısa ve net. Ama kırılmıştım. Annemin durumundan bana söz edebilirdi. Bu hale gelmeden de bir çözüm bulabilirdim. İşte tam o anda annemin sözü kulağımda çınladı. Her şerde bir hayır vardır. Bunda da bir güzellik var mıydı?

"Ne düşünüyorsun bilmiyorum fakat bu zamana kadar annen sana söylemememiz için hepimizi uyardı. Böyle olması gerekiyordu. Çünkü...." sessizce bekledim ama cümlenin devamı gelmedi. Birtakım şeyler yine saklı kalıyordu. Fakat umursamadım. Çözülmesi gereken bir sır vardı. Ve bu sır çözülmeden , hafızam yerine gelmeden başka birşey öğrenmek istemiyorum. En azından bir süreliğine..

Sonra Işıl'a döndüm. "Umarım annem ve... ablamı buluruz. Sen de yanımda olursan tabi?" Son cümlem soru sorar gibi çıkmıştı. Bana bakınca gözleri ışıldadı. Az önceki kasvetli ve üzgün halinden eser yoktu. Sanırım onunla konuşmayacağımı falan düşünüyordu. Fakat bu konuda yanıldığını belirtmekten onur duyuyorum. O benim kız kardeşimdi. Ben ona küsemezdim ki. Böyle konularda mantıklı kararlar alan yanımı seviyordum. Bazı insanlar benden nasıl böyle şeyleri saklarsın gibisinden triplere girerlerdi. Çok şükür bende öyle bir huy yoktu.

Kollarını kaldırıp boynuma doladı. O kadar sıktı ki bir an boynum kopacak sandım. Bu kızda deli gücü var. Kesinlikle!!

"Sanırım boğulacağım! Tüm yılın kuvvetini şimdiye mi sakladın vicdansız." Gülerek benden ayrıldı. Tebessümü yüzünde solmazken bu kadar uzun uzun bakmasına anlam veremedim. Oldum olası bu bakışmalardan anlamadığımı söylememe gerek yoktur herhalde!

"Pekala gidip teyzeme bakalım. Ne dersin?" Bana bakıp başını salladı. Birlikte eşsiz manzarayı arkamızda bırakıp eve girdik. Emekli olduktan ve tabi bu sıradışı olaylar çözüme kavuştuktan sonra buraya temelli yerleşecetim. Çünkü kalbimin bir parçası buradaydı ve onu bulmanın sevincini yaşıyordum. Belki de suyun çekim gücüdür? Tabi bu çekim sadece benim lügatımda olduğu için kimseye bahsetmek yok!

Teyzem mutfakta yemek için birşeyler hazırlarken etrafa bir göz attım. Duvarlar bej rengindeydi. Mutfak çok düzenliydi ve kesinlikle tercih edeceğim mutfak ile bire bir örtüşüyordu. Başımı kaldırıp tavana bakınca gökyüzünü görmek afallamamı sağlamıştı. Sonra 3 boyutlu çizimler olduğunu farkettim. Tam da hayalimdeki mutfak olduğuna inanamıyorum. Tüm bunlar... odadaki renk zevkim ve o koku, şimdide mutfaktaki bu dekor... Başımı iki yana sallayıp bunlar düşünmemeye çalıştım.

SİYAHIN ÖLÜ BEDENLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin