Medya:İkizler
Keyifli okumalar..
Beynin içinde dönen düşünceler birbiri ile çelişirse ne olur? İki insan düşünün beyninizde. Biri iyiyi biri kötüyü temsil ediyor. Biri yap derken diğeri yapma diyor. Aynı anda konuşuyor ve beynini ele geçiriyor. Ve beyniniz büyük bir karmaşaya ev sahipliği yapıyor. İyiyi ve kötüyü seçmek sizin elinizde. Belki de hiçbirini seçmez ve arkanızı dönüp gidersiniz. Biz buna pes etmek diyoruz. Omuzlarında biriken yükten kaçmak ve olabildiğince uzaklaşmak... Peki kalırsak? O zaman ikisinden birini seçmek zorundayız. Ortası yok! Arada kalmak yok! Görmezden gelmek yok!
Sağımda ve solumda biriken insanlar beynimdekiler yetmiyormuş gibi konuşup tüm dengemi alt üst ediyordu. Bu kadar kısa bir sürede hepsinin gelmesi şaşılacak şeydi. Nereden haberleri oldu onu da bilmiyorum. Kesin kuzey pisliği ötmüştür!
"Hadi kızım aç artık şunu.!" Teyzem benimle konuşuyordu fakat gözlerini bir an olsun kutudan ayırmıyordu. Yukarıda bulduğum kutuyu alıp aşağı getirmiş ve tam bir saattir oturduğum koltukta kutuya iki kolumla sarılmış bana zombi gibi bakan insanlara bakıyordum. Kutuyu açmaktan korkuyordum. Öğreneceğim şeylerden korkuyordum. Ama açmak isteyen taraf baş kaldırmış masum gözlerle bana bakıyordu.
"Yemin ederim bu kız adamı kanser eder! Kutu ile nasıl bir bağ kurdu bilmiyorum ama biraz daha açmazsa meraktan çatlayacağım!" Batı elini başına bırakıp bayılma taklidi yapınca gözümle ona yemezler bakışı attım. Tek gözü ile bana bakıp tepkimi görünce doğrulup kardeşine baktı.
"Bence kutuyu alıp kaçalım. Yoksa kendimi kaybedersem beni tutamayacaksınız. " kardeşi gibi ciddi olamayan Doğu da ona bakıp
"Merak etme küçük enişte. Tutmayız seni." dedi. Kaşlarını çatan Batı tüm bedenini kardeşine çevirip eli ile baştan aşağı kendini gösterdi.
"1.85 boyum var. Küçük enişte olacak zamanı geçeli çok oluyor." Elini göğsünde birleştirip çocuk gibi kafasını öteki tarafa çevirdi. Bunların kimliklerini bir kontrol etsem iyi olacak. Çünkü bu yaşa bu zeka çok fazla (!)
"Bir kesin zevzekliği." Sinirle kükreyen Eren bana dönüp "Meyra hadi aç artık! Daha ne kadar bekleyeceğiz" dedi. Tabi o da haklı herkes birazdan salonun ortasına kök salacaktı. Ve söylemeden geçemeyeceğim havasızlıktan öleceğim.
"Tamam. Açacağım. Ama önce bahçeye mi çıksak? " herkes bana sinirle bakınca Kuzey kolumdan tuttuğu gibi dışarı çıkardı beni. Söyleseydiler kendim de çıkardım aslında. Yolda iki kere yere çakılma tehlikesi geçirmeden!
"Hadi! " herkes hep bir ağızdan konuşunca daha fazla kaçamayacağımı anladım. Eh ne demişler korkunun ecele faydası yoktur. Kucağımdaki kuyuyu yere bırakıp üzerindeki kurdeleyi açtım. Kutunun kapakları yere düşünce iki adım geri gittim. Hah! Kutu boş!
"Merhaba ailem.."
Arkamı dönüp gideceğim sırada duyduğu ses adım atmamı engelledi.
"Bu kutuyu bulduysanız zümrüdüanka kuşunu bulmuş olmalısınız. Aslında o kutu hep oradaydı. Eminim ki orayı didik didik etmişsinizdir. Bağlı olduğum tek yeri. Fakat kutuyu sadece o görebilirdi."
Arkamı döndüm.
"Çok özür dilerim. Size kendimden çok güvendiğimi biliyorsunuz. Fakat bizi buradan çıkaracak tek kişi o. Eğer söyleyeceğim geçidi ondan başka biri bilirse onu bulana kadar bilgi karanlık ellere geçebilirdi. O yüzden bu bilgiyi sadece onu bulduğunuz zaman verebilirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN ÖLÜ BEDENLERİ
FantasyBir figür bir insanın hayatını korur muydu? Basit bir obje olduğunu düşündüğünüz şeyler belki sizin yaşamanız için var olmuştur. Annesinin damat adayı bulma dırdırından kurtulmak için hiç bilmediği bir yere giden Öğretmen Meyra, orada başına...