Medya: Değnekli dede😂
ve müzik de bölümde dinledikleri müzik. Bence dinleyin. Çok huzur verici.
Keyifli okumalar...
Asıl yaşam düşlerdeydi. Gerçek hayat sadece hüzünden ibaretti...
Meyra Dalkan
Kendimi bildim bileli ellerim hiç ısınmaz. Yaz ve kış hep soğuktur. Aslında bu konuda hiç şikayetçi değildim. Herkesin sıcak ellerine inat benim ellerim buz gibi olurdu. Herkesten farklı olmak hoşuma giderdi. Çünkü bir vakitten sonra insanların gerçek yüzünü gördükten sonra farklılaşmak güzel geliyordu . Menfaati için yanına yaklaşanlardan kopmak istiyordu insan .
Fakat şimdi ellerim karıncalanıyor buz gibi olduğunu bana hissettiriyordu. İlk defa karşılaştığım bu durum her ne kadar tuhafıma gitse de daha önemli şeylerin beni beklediğini düşünerek bunu unutmaya çalıştım. Fakat arada sırada ellerime düşen sızı kendini belli ediyordu. Sürekli kaşımak istiyordum. Ve bu değişik durum hiç hoşuma gitmiyor.
Geldiğimiz yer ekvatordaki yağmur ormanlarına benziyordu. Suyun altında böyle bir yerin olması inanılmazdı. Her tarafımız yemyeşil ağaçlar ve otlarla kaplıydı ve insana tarifi imkansız bir huzur veriyordu. Geride kalan çürümüş ve mahvolmuş herşeye inat burası dimdik ayaktaydı ve hiç pes etmeye niyeti yok gibiydi. Yaprakların rengi öyle canlıydı ki satır satır okumak geliyordu insanın içinden.
İlerlediğimiz yolda bize eşlik eden suya bakıp gülümsedim. Her yerde kendini bir şekilde bana gösteren bu doğal berraklık ve huzur nefesimi kesiyordu. Sanırım buraya aşık oldum. Elimde olsa tüm öğrencilerimi buraya getirir ve derslerimizi burada işlerdik. Her öğretmenin hayali, her öğrencinin isteği...
"Otuz iki diş sırıtmayı bırak kuzen. Deli olduğunu düşüneceğim." Kulağımın dibinde konuşan Kuzey'in sesi ile tüm hayallerim yerle yeksan oldu. Hadi ama! Ne güzel hayal kuruyordum ben. Neden bölüyor ki? Ah evet unutmuşum. İstenmeyen ottu bu normaldir.
"Önce sen sırıtmayı bırak ben bırakırım merak etme." Alay eden sesime inat daha çok sırıttı. Bunun da hiçbir hali çekilmiyor!
İki adım önde yürüyen Işıl ile Eren'in yanına gittim. Sırtımdaki çantanın kollarına ellerimi geçirip ağırlığı biraz da olsa sırtımdan aldım. Suyun altında yüzerek gelmiştik ve çanta sırılsıklamdı. Her yere hazırlıklı gitmek gibi bir huyum vardı ve şu an cezasını çok kötü çekiyordum. Daha ne kadar yürüyeceğiz!!
"Ne kadar kaldı. Belim kopmak üzere." Eren eğilip bana baktı. Sonra arkama geçti ve çantayı sırtımdan alıp tek koluna taktı.
Elim havada"İyi de ben onu kastetmemiştim. .." bana bakıp sus dercesine bir bakış attı. Duran adımlarımı tekrar hareket ettirdim. Eren herkesten çok daha hızlıydı. Sanki aradığını bir an önce bulmak istiyormuş gibiydi.
Önde ilerleyenler durunca biz de durduk. Kuzey'in abisi bize dönüp " Geldik " dedi. Başımı kaldırıp sağıma soluma baktım fakat ağaçlar ve kocaman yapraklardan başka hiçbir şey göremedim. Sığınak dedikleri yer ulu orta bir yer miydi? Eee o zaman iki saattir biz neden eşek gibi yol tepiyoruz. Herhangi bir yerde de durabilirdik!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN ÖLÜ BEDENLERİ
FantasyBir figür bir insanın hayatını korur muydu? Basit bir obje olduğunu düşündüğünüz şeyler belki sizin yaşamanız için var olmuştur. Annesinin damat adayı bulma dırdırından kurtulmak için hiç bilmediği bir yere giden Öğretmen Meyra, orada başına...