(3) BELKİ TATİL İYİ GELİR!!

141 30 91
                                    


     Hayat ile hayal arasındaki tek fark bir harftir. Bu harf seni yükseltebilir fakat yere çakılmanın sebebi de olabilir. Hayal beynimizin içinde kendimizce kurguladığımız bir roman gibidir aslında. Hayat ise bu romanın sadece küçük bir kısmıdır... Bazılarımız için tek bir harfi değişen bu iki kelime hiç kavuşamayan iki dağ gibidir. Hayal varsa hayat yoktur. Hayat varsa hayal yoktur. İnsanların da hayatının şekil alması kendisinin seçtiği bu yola bağlıdır.

Ağaçların arasından geçerken bankta oturan kadının gözlerinde gördüğüm hüzün bana bunları düşündürmüştü. Kim bilir nasıl bir derdi vardı? Dokunsan ağlayacakmış gibi bir hali vardı. Durmadım! Herkesin kendisi ile geçirmesi gereken bazı zamanlar vardır. Bazı şeyleri düşünmek için kendisine ayırdığı belli bir zaman dilimi. Bu yüzden koşuma devam ederken doğanın temiz kokusunu içime çekmeye devam ettim. Burası benim için huzur limanıydı.

Ağaçların olduğu parkta iki saat süren sporumu tamamlayıp arabama bindim. Eve doğru sürerken tek düşündüğüm yabancının evden gitmiş olmasıydı. İki saat oldu!!!

Arabayı apartmanın önüne park edip indim. Terimin soğumaması için hızlı adımlarla kapıdan içeri geçtim. Asansörü kullanmadan merdivenleri birer birer çıktım. Sıcak bir duş çok iyi gelecekti.

Dairenin önüne gelince belimde asılı olan çantamdan anahtarımı çıkarıp kapının kilidine yerleştirdim. Kapıyı açıp içeri geçmem ile salondan gelen kahkaha seslerini duymam bir oldu. Elim kapının kolunda asılı kalırken gözlerim evden çıkarken yerli yerinde duran ayakkabıları buldu. Ah hadi ama! Bu adam hala gitmemiş miydi? Yeterince soğuk davrandığımı düşünüyorum!! Annemin zoru ile gittiğim tüm yemekteki adamları bir şekilde kaçırtmayı başarmıştım. Ve çoğuna bu soğuk halimi gösterdiğim anda vazgeçmişti. Ama bu adam bana mısın dememiş bir de üstüne salonda kahkaha atıyor. Şaka gibi!!!

Geldiğimi belli etmek için kapıyı biraz hızlı kapattım. Anında kesilen sesler ile geldiğimi farkettiklerini anladım. Ayakkabılarımı çıkarıp dolaptaki yerine bırakırken bana doğru gelen annemin terliklerinin sesini duyuyordum. Bu terliğini sesini nerede olsa tanırım. Ee az dayak yememiştim bu terlikten!! Ve çoğunda kesinlikle ben suçsuzdum.

"Meyra haber vermeden nereye gittin sen? Telefonları da açmadın. Aklımı kaçırmak üzereydim. " doğrulup annem ile aynı hizaya geldim. Elim ile salonu gösterip

"Hemen içerideki adamı gönderiyorsun. Seninle defalarca bu konuyu konuşmamıza rağmen ısrarla diretiyorsun. Ama artık yeter! " dedim. Arkamı dönüp tam odama gidecektim ki aklıma gelen şeyle durdum.

"Ha bu arada onların yanında konuşamadım seninle. Bugün bir psikoloğa senin için randevu aldım. Ve randevu saatine 1 saat kaldı. Ben duş alıyorum o sırada hazırlan lütfen." Gideceğim anda kolumdan tutup beni durdurdu.

"Bana sormadan nasıl böyle birşey yaparsın? "

"Dünkü yaşananları ben yaşasaydım sen anında götürürdün beni. O yüzden anne lütfen bir kere beni dinle. " kolumu elinden kurtarıp hızla odama girdim. Temiz iç çamaşırları, bir çift çorap, siyah bir tişört ve elime geçen ilk pantolonu alıp banyoya koştum. Kapıyı kilitleyip hemen üstümdekilerden kurtuldum. Terli kıyafetleri sepete atıp suyun rahatlatıcı sakinliğine kaptırdım kendimi.

Küçüklükten gelen suya olan sevgim , yaşımın büyümesi ile daha fazla artmıştı. Ankara'da yaşamamız benim için büyük bir dezavantajken annem için en uygun yerdi. Deniz , göl gibi suyla ilgili şeylerden pek hazetmezdi. Duşta bile en kısa zamanda temizlenip çıkardı. Sanırım bu konuda anneme çekmemiştim. Su benim için farklı bir boyut gibiydi. Sanki beynimin içine açılan kapalı bir kapı vardı ve tek anahtarı suydu. 

SİYAHIN ÖLÜ BEDENLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin