Bir kelebek daha uçtu avuçlarımdan...
İnsan kalbinin içinde tuttukları ile büyürmüş. Söyleyemedikleri ile kahrolurmuş. Düşünsenize bazı gerçekleri biliyorsunuz fakat karşınızdaki insana anlatmak için güç bulamıyorsunuz. Ağzınızdan çıkacak şey belki de sadece bir kelime fakat o kelime ağzınızdan çıkmıyor ve derdinizi anlatamıyorsunuz. Şu an içinde bulunduğumuz durum buna örnek olabilir miydi?
Kapıda gördüğüm kanlı beden Erenden başkası değildi. Kapıyı açar açmaz geçirdiğim şok yüzünden bir süre kendime gelememiş, kim olduğunu bilememiştim. O an tek düşündüğüm vahşetti. Beni durdurmak için arkamdan gelen Ateş benimle beraber önümdeki bedeni görünce Eren ismini öyle acı söylemişti ki tüylerim diken diken olmuştu.
Birkaç kişinin yardımı ile onu ilk katta olan bir odaya, bir yatağın üzerine taşımışlardı. Tanımadığım bir kız uzak bir köşede sessizce ağlarken kimse onu fark etmiyordu. Ateş birine bir adamın ismini vermiş, hemen buraya çağır demişti. İkinci şokum ise gönderdiği adamın bir anda önümde toz olup gitmesiydi. Hayır hayır! Şaka falan değil. Bildiğiniz adam gözümün önünde kaybolmuştu ve arkasında bıraktığı birkaç tane toz kırıntısıydı. Böyle bir şeyi en son küçükken bez bebek dizisinde görmüştüm.
"Dostum inan ne dediğini anlamıyorum. Birazdan James gelir. İyi olacaksın." Eren hala eli ile bir şeyi anlatmaya çalışıyor ve her elini kaldırdığında vücudundan daha fazla kan kaybediyordu. İnsanın derdini anlatamamasi çok kötü. Çünkü Ateş her seni anlamıyorum dediğinde gözlerinden yaş süzülüyordu. Ben ise kapı pervazında sadece olanları seyrediyorum. Erenin burada tanıdığı herkes başında durmuş onunla ilgileniyordu zaten. Daha fazla kalabalık etmenin ne anlamı var?
"Ateş bir derdi var görmüyor musun?" Hah! Bende kamberin neden sesi çıkmıyor diyordum. Afra hanım da konuştuğuna göre tamamız. "Afra sen ne diyorsun? Çocuk ne halde görmüyor musun? Bir kendine gelsin de sonra anlatır derdini. Canından daha kıymetli değil ya!" Ateş bir anda yükselince Afra iki adım geri çekildi.
Eren gözlerini odada bulunanların üzerinde gezdirdi. Son olarak tek ayağına ağırlığını veren ve kapı pervazına yaslanan bana bakınca yerinden kalkmaya çalıştı. Ateş de onun baktığı yere bakınca kaşlarını çattı. "Meyra'ya bir şey mi söylemek istiyorsun?" Başını hemen sallayınca pervazdan ayrılıp yatağa doğru yaklaştım. Dizlerimin üzerine çöküp yatakta uzanan Eren ile aynı hizaya geldim.
"O... O " eli ile kapıyı gösteriyor ve hep aynı şeyi söylüyordu. "Kim Eren? Seni bu hale getirenin kim olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsun?" Başını iki yana salladığı anda gözlerinden birer damla yaş süzüldü. İçim acıdı.
"Herkes dışarı çıksın!" arkamdan gelen kalın erkek sesi çok tanıdıktı. Daha önce duyduğuma adım gibi emindim. Kalkacağım sırada kolumu tutan el ile olduğum yerde kaldım. Adamın yüzünü görmek istiyorum fakat Eren yalvarırcasına bana bakınca tekrar dizlerimin üzerine çöktüm. Ayak sesleri gittikçe uzaklaşıyordu. Herkes odadan çıkıyor olmalı.
"At....eş .... on....a i...yi b..ak." Yarım yamalak söylediği sözler kaşlarımı çatmamı sağladı. Ateş'e iyi bak mı? İyi de neden? O tehlikede mi? Bir anda yüksek sesle öksürmeye başladı.
"Eren lütfen kendini yorma. İyi olunca anlatırsın. Ben kapının önünde bekliyor olacağım." Kolumu elinden kurtarıp arkama dönünce onu gördüm. Teyzemle beraber evine gittiğim o tuhaf adamı. Aynı anda göz göze geldik. İyi de bu adamın ne işi var burada?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN ÖLÜ BEDENLERİ
FantasyBir figür bir insanın hayatını korur muydu? Basit bir obje olduğunu düşündüğünüz şeyler belki sizin yaşamanız için var olmuştur. Annesinin damat adayı bulma dırdırından kurtulmak için hiç bilmediği bir yere giden Öğretmen Meyra, orada başına...