4 - BÖLÜM

215 183 0
                                    

*Ölümsüzlüğe açılan gizemler...*

Zamanın çıtırdayan sesleri bir bir yerleşti düşüncelerime .
Derinlerde bana seslenen düşüncelerimin sessizliği gerçeği kulağıma fısıldıyordu.
Gözlerimi yavaşça açıp gerçeğe uyanan ruhumu serbest bıraktım. Hücredekiler tüm hislerin birleşimiyle burada bulunuyordu.
Endişe.... Korku... Heyecan.... Merak...

Hiç karanlığa alışmak istedi  mi ruhunuz ? Acıya bağımlı olmaya çalıştınız mı? Umursamaz olup her şeyi boş vermeyi istediniz mi? Geçmişinizi bir kalemle silip atmak istediniz mi? Boşluğa düşmek isteyip kendinizi bir anda orada buldunuz mu? Yıkıma sürüklenerek ilerleyen biriydim. Savunmasız bir o kadar da korkak bir kişiliğe sahiptim ve bu hep böyle olacak gibi hissediyorum.
Değişmeyen kuralları değiştirmek isterdim. Sadece mutlu olabileceğim kuralları hayata uygulamaya ve umursamadan kimsenin ön yargılarına maruz kalmadan hayatımı yaşamak isterdim.

Her gün ölmeyi istediğim gibi. Dileklerim arasında hep sorunsuz bir ölüm vardı. Böylece rahatça gözlerimi kapayarak acı çekmeden çektirmeden elveda etmek isterdim bu hayata. Gözlerim usulca kapanırken  küçük kırık bir tebessüm dudaklarımda peydah olacaktır.
Ölüme gözlerimi yummadan geçmişimi hızla gözden geçirip her şeyi baştan ilk kez yaşamışcasına o duyguyu barındırp hatırlayacak ve rahatça geçmişimi arkamda bırakacaktım. Üzülecektim, kırılacaktım ama acı çekmeyi bırakarak ayrılacaktım.
Bu kötülüklerle dolu dünyadan kimseye bir şey söyleyemeden öyle sessizce uzaklaşacaktım.

Bir saatimiz vardı. Bu saat içinde birbirimizi tanıyıp oyunda stratejik planlarımızı uygulamalıydık. Gülen surat maskesini takan adamın konuşmasından sonra bizleri buraya getiren kişiler bizi bulunduğumuz odada ki masada oturtmamız için emirde bulunmuştular. Bizde zorluk çıkarmadan masaya ilerleyip yerlerimizi almıştık.

Masada yerlerimize oturalı çok olmuştu ve hâlâ konuşan kimse olmamıştı. Gözlerimin hedefi her zaman ki gibi parmaklarımdı. İçimden saydığım sayılarla parmaklarım buna eşlik ediyordu. Bu hareketimle zihnimi oyalıyordum. Zihnimin bana sunduğu gerçeklerden çekiniyordum. Çünkü gerçekler çok acımasızdı.
Bizleri yapmamız denilen şeyi bile yapmamızı sağlıyordu. Zihnim karmakarışık sorunlara çözüm arıyordu. Ama çözümler yeterli değildi . Eksik olan parçalar vardı ve ben o eksik parçaları bulamıyordum. Zihnime ağırlık yapan fikirleri umursamadan düşünmeye devam ediyordum. Her parmağım bir sorunun sembolüydü ama hiç bir sembole çözüm dahi bulamamıştım. Soeunlarımın sayısı gün geçtikçe daha da artıyordu. Ve bu büyük bir kaosa dönüşüyordu zihnimde.
Bazen düşünmek yetmezdi o düşünüş nereye varırdı.

Ya varacağı şey senin için tehlike arz ediyorsa bunu nasıl ortadan kaldırabilecektin. Bu bile zordu. Zorluklar aslında hep hayatlarımızdaydı. Onları ortadan tamamen kaldırmak ta bizim elimizdeydi, onun kölesi olmakta. Bu bizim vereceğimiz seçime bağlıydı. Düşünmek güzeldi ama her şeyin de bir sınırı vardı. O sınır geçildi mi sonuçlara katlanmak zorundaydık.

Duygusal esintileri sızdırır içime zihnim bana duygularımı sunar. O duygularımın gerçekliğini gösterir. Ve ben bıraktığım bedenimi, zihnimin okyanuslarına zaman geçtikçe usulca yüzeyine çıkarırım. Okyanusun bana hissettirdiği o keskin soğukluğu hissederim ve düşüncelerim uyuşur. Bedenim donup kalır.
Öylede güzel günlerim firar eder zihnime yavaş yavaş içinde düştüğüm hayali bulutlarda dururum.

VIP ODALAR •NOİR•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin