12 - BÖLÜM

136 125 0
                                    

*Satırlara düşmüş gözyaşıydım*

Zift bir gecede her şey karanlığın hükmüne girdi. Şeytanlar kendileri için kurban arayışına girdi. Ruhlar kaçışarak şeytanların azabından saklanmak istediler. Bedenlerinin sıra sıra katledilen cesetlerini izledi karanlığa gömülen ruhlar. Şeytanlar bir anlaşma yaptılar ama o anlaşmaya uymadılar . Saklı gerçekleri buldular ama onları kendileri için kimsenin bilmesini istemediler. Şeytanlar güçlerini hileyle elde ettiler. Karşısındakilere diğer yüzlerini göstererek olanları aldattılar.
Böylece istedikleri bedenlerin cesetlerini karanlığın zifirine sakladılar. Peki bu bedenlerin cesetleri ne kadar ölüydü? Yoksa yaşadıklarını kanıtlamayacak kadar güçsüz bir zihne mi sahiptiler?
Her şey güç ve güçsüzlükle sonsuzluğa anlaşılmadan ; tozlu bir kitabın bir rafın kuytu köşesine saklanmış gibi saklandı.

Peki bu tozlu rafın tozlarını silkeleyecek biri çıkacak mıydı? Bunu yapacak bir beden şeytanların katilini önleyip bu bilinmezliği çözebilecek miydi? Ruhlar azap içinde cehennemin köşesinde acı çekerek yok olmaya mâhkumdu. Bu mahkûmluğu yok edecek bir aydınlığa bir benliğe ihtiyaç vardı. Bizlerinde ruhları azap çekiyordu. Bizi kurtaracak küçük bir dala ihtiyacımız vardı. Biz cehennem azabında can çekişen ruhlardık. Köşeye sinmiş ürkekçe olanları seyrediyor hiçbir tepki vermeyecek kadar yorgun, güçsüzdük; karanlık bir savaştan çıkmış yaralı bir asker gibi bedenlerimizle kurtuluşa koşuyor ve orada bize yardım edecek birini arıyorduk.

Bedenimizde acısını yavaş belli eden acımasız yaralar bizi güçsüz düşürecek ve karanlığa savuracaktı. Karşınızdaki insanlara olmadığınız gibi davranmak sahteliğe doğan bir güne uyanmak gibiydi . Güçlü olduğumu hissedemiyordum artık Karşımda yaşanacak olaylara karşı gelemiyordum . Öylece olacakları bekliyordum elim kolum bağlı. Kürek kemiğimdeki ağırlık soluğumu kesiyordu. Parmaklarım sancılanıyordu. Solmakta olan bir papatya gibi ölümü bekliyordum. Sancılar bedenimi yorgun düşürüyordu; lakin ben sulanmayı bekleyen bir papatya olmak istiyordum. Papatyalar ölse bile yaymaya devam ederlerdi kokularını. Peki ben öldüğümde benimle olan anıları taze kalacak mıydı? Bana ait olanlar bir kutuda; annelerin çocuklarının bebeklik elbiselerini sakladıkları gibi saklanacak, zamanı geldiğinde hatırlanacak biri miydim?

Ekranda hâlâ varlığıyla varlığımızı katlediyordu. Bizi kanatıyor sonra iki yüzlülük yapıp bize üzülüyordu. Ben ve Ediz sandalyeye öylece bağlanmış hâlde bizimkileri izliyorduk. Korumalar onları bizden bi kaç adım uzaktaki yerde bekletiyorlardı.
Hâlâ nasıl bir ceza alacaklarını söylememişti Noir.

Noir .

Bizim için tehlike arz eden adam. Bizi piyonları ilan eden ve bizimle tehlikeli suda oyun oynayan . Amacı neydi bilmiyorum ama bizim için hiç iyi şeyler düşünmediğini biliyorum ve hissesiyordum. Sessizliğe gömülmüştü . Konuşmasını bitirdikten sonra ekran kararmış ve o gitmişti. Belkide burdaydı çok yakınımızda. Bize yakın ama uzak mıydı? Kim bilir? Ne zaman karşımıza çıkacağını hep düşünüyorum. Son oynuda mı? Yoksa hiçbir zaman çıkmayacak mıydı?
En son o odadaki konuşmamızdan sadece saatler geçmişti.

VIP ODALAR •NOİR•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin