17 - BÖLÜM

126 119 0
                                    

*Mırıldanıyorum ölüm şarkımı zihnime...*

Hayatımda karaladığım kirli sayfalarımda gözyaşlarımın izi , düşüncelerimin yansıması bulunuyordu. Bu gözyaşları masumiyetin belirtisi. Düşüncelerin yansımasıydı. Değişen hayatımda tek değişmeyen benim kimsesizliğimdi. Çevirdiğim her sayfa da hayatımdaki izlerim bir bir yer ediniyordu. Bu izler ben sayfaları çevirip baktığımda yüzüme yüzüme bir bir çarpıyordu gerçeklerin sisleri. Kucak açmayı bırakmıştım. Çünkü kollarını bana sarmalayacak hiç kimse yoktu etrafımda olmamıştı da hiçbir zaman.

Kanayan yaralarım vardı benim bu yaralarım benimle hep olacaktı yaşamımda bana arkadaşlık edecekti. Hep yaralarım kanayacaktı. Asla kabuk tutmayacaktı. Çünkü ben yaralarımı hep eşeleyerek bana hediye edilen bu yaralarım acılarını hiç unutmak istemiyordum. İzi kalsın ki unutmayayım; Güçsüzlüğümü , savunmasızlığımı , çaresizliğimi...

İzi kalsın ki bu bana ders olsun . Bir daha bu hataya düşmeyeyim.
Kopamadığım anılarım beni mazime mahkum ediyor . Kopup gidemiyorum. Bir yanım hep orada gidip geliyorum. Düşündükçe bunun saçmalığının fikrine varsamda hareket edemiyorum. Kendime zıt düştüğüm hareketler sergiliyorum. Kendim olmaktan çıkıp başka bir karaktere bürünüyordum . Kendimi gizleyerek yeni bir bedende hayat buluyordum.

Tükenmeye adım adım ilerlerken bunun farkında bile olamıyordum.

Gözlerimizi göz bantlarıyla kapamış karanlığa davet edilmiştik. Sandalyede gergin bedenimi dikleştirip ellerimi dizlerimin üzerinde birleştirdim.
Bekleyişimiz uzun sürecek gibi hissediyordum . Bizi her zaman stres altında bekletmek ve hareketlerimizi izlemeyi sevdiğini zannediyordum.

Bu bekleyişimiz daha ne kadar sürecekti. Bilmiyorum. Korkudan soğuk soğuk terlemiş ellerimi pantolonuma sürtüp elimin nemini sildim. Gerginliğimi dizginleyemiyordum. Savunmasızca burada öylece bekliyorduk. Bizi izleyenler bizim bu çaresizliğimizden zevk mi alıyorlardı? Bu kadar içi acımasızlıkla dolmuş insanların bulunduğu bir dünyada mı yaşıyorduk? Dudaklarımı dişlerimin arasına sıkıştırarak hıçkırmamı durdurmak istedim. Ağlayıp onlara ne kadar çaresiz, acınası olduğumu göstermek istemiyordum.

Sağ ayağımla ritim tutarak bedenimi oyalamak ,titremesini durdurmak istiyordum. Ama başaramıyordum. Bedenim zangır zangır titriyordu. Acaba korktuğumu görüyor muydular?
Düşündükçe daha da korkuyor bedenimin titremesi daha da artıyordu. Her şeyi unutmak ve buradan kurtulmak istiyordum. Yapabilecek miydim bilmiyordum. Ya çıkış kapısını bulamayıp bölmelerden birine yerleşirsem ya kimse beni kurtaramaz ve ceza alırsam? İstemiyordum. Bu oyunu oynayıp stresi gerginliği dibine kadar hissetmek istemiyordum.

Zihinimi işgal eden kötü düşünceleri silip atmak istiyordum. Biliyordum yapamayacaktım. Umarım içlerinden beni biri kurtarabilirdi. Bunun için çok ama çok dua ediyordum.
Hislerimin yoğunluğu zihnimi bedenimi ruhumu yoruyordu.
Hoparlörden gelen sesle dikkatimi sese çevirdim.

“Evet Odalarım nasılsınız ? Buradan biraz ürkek ve savunmasız gözüküyorsunuz . Ama merak etmeyin oyun alanında bundan daha fazla korkuya maruz kalacaksınız. Sizi korkutmaktan büyük zevk duyuyorum. Ama şimdi bunu bir kenara bırakıp ilk kimin oynayacağını açıklayacağım. İlk oynayan 003 Barbaros. Evet birazdan oyun başlayacak . Kuralları ve uyarılarımı unutmasanız sevinirim Odalarım.Evet küçük bir uyarı daha yapacağım oyunun gidişatını izledikten sonra . Eğer herhangi bir sorunla karşılaşmazsak oyuna yeni kurallar koyacağız. Bunu sizler belirleyeceksiniz Odalarım. Neyse siren çaldığı an oyuna başlayacaksın 003. Herkese başarılar şimdiden.”

VIP ODALAR •NOİR•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin