"Jimin neyin var senin?" diyerek odanın içerisine adımladığım sırada sırtını bana doğru dönmüş yatağın üzerinde uzanan arkadaşıma doğru bakıyordum. Sabah uyandığından bu yana pek iyi hissetmiyordu, saatlerdir yataktan çıkmamış hatta bir şeyler bile yememişti bu yüzden onun hakkında endişeleniyordum.
Sabah annesine haber vermesini söylesem de bunu kabul etmemiş ve ne yapıyorsa onu yapmaya devam etmişti, yani yatağın üzerinde öylece uzanmaya.
Arada sırada onun nasıl olduğuna bakmaya geldiğim için tekrar odaya girmiş ve yanına yaklaşarak yatağın bir köşesine oturmuştum.
"İlaç ister misin Jimin? Anneni de artık arayalım bence." Elimde değildi işte çok endişeleniyordum fakat Jimin yine başını iki yana salladığı için istemsizce omuzlarımı düşürmüştüm. Bu huyundan nefret ediyordum gerçekten, hastalanınca kendiliğinden ağrılarının geçmesini bekliyor ve tam anlamı ile böyle salaklık yapıyordu.
Giydiğim terlikleri ayağımdan çıkararak yatağın üzerine tam anlamı ile çıktıktan sonra yavaşça Jimin'in yanına yaklaşırken üzerindeki ince örtüyü çektiğimde gözlerini hafifçe aralayarak bana bakındığı sırada gördüğüm kadarıyla gözleri birazcık kızarmıştı.
"Yanına uzanacağım sadece" diyerek fısıldarken kolunu yolumdan çekmiş ve söylediğimi yaparak yanına uzanırken tuttuğum kolunu tekrar kendime çekerek elini tutmuştum.
"Hasta olmanı sevmiyorum" derken bir elim dağılmış olan saçlarında geziyor ve her bir tutamını yavaşça düzeltiyordum. Jimin gözlerini açmadan sersemce gülerken "Sen hiçbir şeyi sevmiyorsun" dediği için elimi saçlarından çekerek yüzüne bakınmış ve "Hiçbir şeyi sevmeyen sensin, mızıkçı" diyerek elini de bırakmıştım.
"Hastayım ben, uğraşma benimle Yoongi."
"Hastasın ama hiçbir şey yapmama izin vermiyorsun." Çok salaktı, hiç kusura bakmasın fakat gerçekten çok ama çok salaktı. Ateşi vardı, midesinin de pek iyi olmadığını söylüyordu fakat asla yataktan çıkmıyor, ona verdiğim ilaçları da almıyordu. Hayatımda gördüğüm en mızıkçı, en kaba ve en salak tek insandı.
Ne halin varsa gör diyerek onu bırakmak istesemde onu bu kadar çok sevdiğim ve terk edemediğim için çok şanslıydı, yoksa şimdiye kadar yüz kere Jungkook'u veya diğerlerini arayarak dışarıya çıkmış ve onu da burada kendi haline terk ederek dışarıda saatlerce eğlenmiştim.
"Başıma masaj yap o zaman."
"Kölen olduğumu söylediğimi sanmıyorum." Ellerimi çekmeye çalışsam da zorla tutarak ellerimi başına götürdüğünde "Senden nefret ediyorum" diyerek öncelikle saçını sertçe çekmiş fakat bana doğru yönelen elini gördüğümde bir elimi alnına doğru indirerek istediği masajı yapmaya başlamıştım. Bir şey yaptığımda her seferinde acımadan vuruyordu aptal.
"Saçlarını en son ne zaman yıkadın sen?"
"Dün sen gittikten sonra yıkadım" dediğinde tüm itiraz kelimelerini umursamadan elimi alnından çekmiş ve uzanmayı keserek doğrulmuştum çünkü az sonra ciddi bir konuyu konuşmaya başlayacaktık. "Benim şampuanımı kullanmışsın, neden kullanıyorsun ya zaten az kalmıştı." Saçlarından gelen kokuyu gayet rahat bir şekilde alabiliyordum ve şampuanımın kullanılmasından da nefret ederdim, hele de az kalmışsa daha çok nefret ederdim.
"Benimki bitmişti, ne yapsaydım?"
"Bana dön" diyerek düşündüğünden tamamen farklı bir şey söylediğim için isteğimi yerine getirerek sırt üstü uzanmaya başladığında ona fark ettirmeden baş parmağım ile orta parmağımı birleştirmiş ve beni durdurmasına izin vermeden alnına vurduktan sonra sırtım tamamen duvara değene kadar geriye kaçmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRANDPA'S HOUSE | yoonmin
Fanfic"Ay bu gece çok güzel" diye mırıldanmış olan Jimin'i duyduğumda üzerimizde olan örtüyü biraz daha kendime çekiştirmiş ve dudaklarımda bulunan minik gülümsemenin yerini biraz daha utangaç bir tebessümün almasına izin verirken başımı kaldırarak tam te...