Dün gece annemi beklemek istediğimi söylediğim için odaya dönmek yerine koltuklardan birine oturduğumuzda Jimin'in bir kolunun altında dururken bu sefer ben de ona sarılıyordum ve sanırım biz annem gelmeden öylece uyuyakalmış olmalıydık çünkü gözlerimi açtığımda biz aynı şekilde duruyorduk, tek değişen şey güneşin doğmuş olmasıydı.
Bu yüzden belimde olan Jimin'in elini tutarak kendimden uzaklaştırırken etrafa bakınmaya çalıştığım sırada tişörtümden geriye çekilmiş olduğum için Jimin'in üzerine düşmemek adına koltuğa tutunmak için uğraşırken "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye kızmıştım. Bir yandan da kalkmaya çalıştığım sırada kolunu belime sararak kalkmama izin vermemiş ve "Yanakların kızardı" diyerek gülmüştü.
Gerçekten benimle uğraşmaktan zevk alıyordu sanırım.
"Yok öyle bir şey" diyerek yüzümü boynuna doğru gömdüğümde hâlâ sinir bozucu bir şekilde güldüğünü duyabiliyordum bu yüzden başımı kaldırmak yerinde gözlerimi kapatmıştım.
Bir süre öyle kaldıktan sonra bir anda aklıma gelen şey ile kalkarken kaşlarımı çatarak etrafıma bakınmış ve "Peki annem nerede?" diye sorarken koltuktan kalkmıştım.
Eskiden daha çok depo olarak kullanılsa da ailelerimiz bu eve gelmeye başladıktan sonra yatak odası haline getirdiğimiz odaya ilerlerken etrafta anneme ait bir şeyler arıyordum çünkü direkt içeriye ışınlanmış gibi odanın içerisinden çıkması tuhaf olurdu.
"Orada mı?" diyerek peşimden gelen Jimin'e dönmeden odanın önüne ulaştığım sırada "Daha şimdi giriyorum" diyerek yine de bir kez kapıyı çalmış ve birkaç saniye boyunca beklemiştim. "Gelebilirsiniz" diyen ince sesi duyduğumda gülümseyerek Jimin'e dönmüş ve tişörtünden tutarak çekiştirirken bir yandan da kapıyı açarak içeriye girmemizi sağlamıştım.
Ben giderek anneme sarılırken Jimin'in ne yaptığını bilmiyordum fakat bir süre sonra gülerek yanımıza yaklaşırken "Nasıl girdin eve?" diye sorduğunda annemden ayrılarak ikisinin sarılmasına izin verdiğim sırada bu sorunun cevabını ben de çok merak etmiştim açıkçası.
"Kapıyı çaldığımda duymadığınız için yedek anahtarlarımı devreye sokmak zorunda kaldım" dediğinde kaşlarım meraklı bir şekilde çatılırken Jimin'e doğru göz ucuyla bakmış ve "Yedek anahtarlar mı?" diye sormuştum çünkü bu evin yedek anahtarları olduğunu bile bilmiyordum.
"Ne yani evin sadece bir tane anahtarı mı var sanıyorsunuz?" diyerek gülen anneme ikimiz de başımızı sallayarak cevap verirken ben bir de, "Evet" dediğim için annem bir süre daha yüzümüze bakarak gülmüştü.
"Bu arada siz bugün balık tutmaya gitmiyor musunuz?" diyerek telefonunu aldığı gibi içeriye geçen annemin peşinden ördek yavruları gibi ilerlediğimiz sırada inadına yavaş yürüyen Jimin'in sırtına ellerimi koyarak onu iterken "Sen geleceksin diye biz o konuyu hiç konuşmadık bile" demiştim.
"Bana göre mi yaşıyorsunuz sanki. Hazırlanın da çıkın hadi akşama kalmayın sonra." Annem koltuğa oturduğu gibi telefonunu açtığında ellerimi Jimin'in sırtından çekmiş ve "Anne ben biraz daha seninle kalmak istiyorum" diyerek koltuğun üzerine çıktığımda annem eliyle oturmamı söylediği için kayarak koltuğa oturmuştum.
"Hayır sizi evden göndermem lazım çünkü evin her köşesine bakarak sizi puanlayacağım. Yarın da hep beraber temizlik yapacağız." Birine mesaj yazıyordu ve muhtemelen şu anda konuştuğu kişi Jimin'in annesi olmalıydı, hain planlarını anlatarak gülüşüyor oldukları çok kesindi.
"Hep beraber derken?" Bu kez Jimin sorduğunda annem başını telefonundan kaldırarak bize doğru bakmış ve "Yanlış anlamayın çocuklar hep beraber derken siz yapacaksınız ben de başınızda durarak sizi kontrol edeceğim demek istemiştim" dediğinde acı dolu bir ifade ile aynı anda birbirimize döndüğümüzde Jimin gözlerini devirerek bakışlarını çekmişti.
"Evimiz gayet temiz."
"Yani?"
"Yanisi yok anne temiz işte" diyerek koltuktan kalkarken çantamı ve oltamı alabilmek için içeriye geçtiğim sırada "Biraz daha temizleyin bir şey olmaz" diyen annemi duysam da yürümeye devam ederek çantamı alırken içerisinde eksik bir şey olup olmadığına bakmıştım.
Sonuçta çıkmamız gereken bir balık avı vardı.
愛してる
Gayet güzel bir şekilde evden çıkmış ve bugün hiç planda yokken o ormanın kenarından geçerek her zaman gittiğimiz yere ulaşmıştık ve her şey gayet iyiydi fakat Jungkook ve Hoseok'u orada gördüğümüzde işler biraz tersine dönmüştü.
Bizi gören Jungkook yanımıza doğru yaklaşırken "Bir an için bugün gelmeyeceksiniz sanmıştım" dediğinde Jimin onu dinlemeden yürümeye devam ettiği için Jungkook'a bakarak omuzlarımı kaldırıp indirmiş ve Jimin'in peşinden ilerleyerek iskelenin en sonunda ulaşmışken yakınımızda kalan Hoseok'a selam vermiştim.
"Yoongi bak, özür dilerim tamam mı? O gün olanlar yüzünden canım gerçekten çok sıkkındı ve tekrar sana öyle şeyler söyledim fakat gerçekten içimden geçenler öyle değildi. Gerçekten özür dilerim" diyen Jungkook'a bakabilmek için geriye döndüğümde iyi bir yalancı olduğunu yeni yeni anlarken yüzümü şu anda sadece o görebiliyor olduğu için ilk başta hiçbir şey söylemeden beklemiştim.
Bir süre sonra ise "Sorun değil, özür dilemene gerek yok" demiştim çünkü kendi uydurduğumuz bu saçma senaryo için özür dilemek gibi önemli bir şeyi kullanması hoşuma gitmiyordu. Özür dilemek öyle herkesin ağzına dolanması gereken ve kolayca her an söylenebilen bir şey olmamalıydı.
Bazı cümleler artık tüm o özelliğini yitirmeye başlıyordu çünkü artık herkes duygusuz bir şekilde özür dileyebiliyor, seni seviyorum diyebiliyor ve böyle önemli şeyleri bir anda basitleştirebiliyordu fakat bence bu doğru değildi. Gerçekten hissediyorsan hu tarz cümleleri kurmak onların değerini düşürmekten başka işe yaramazdı.
"Balıklar beklemez Yoongi" diyen Jimin'in sesini duyduğumda başımı sallayarak yere eğilmiş ve oltamı hazırladıktan sonra, yine hiç umudum olmasa da durgun olan suya doğru sallamıştım.
"Balık tutmak ile ilgilendiğini bilmiyordum" diyerek yanıma yaklaşan Hoseok'un oturabilmesi için çantamı geriye çekerek ondan önce iskelenin ucuna oturduğum sırada "Eskiden hep dedemle gelirdik bu yüzden buraya gelmek iyi hissettiriyor" derken biraz kısık bir sesle konuşmuştum.
"Bu konuda iyi misin?" dediğinde gülerek başımı iki yana sallamış ve "Berbatım ama olsun, Jimin benim yerime de tutuyor çünkü" diyerek diğer tarafımda oturan Jimin'e dönmüştüm fakat o bir tepki vermemişti çünkü hiç keyfi yerindeymiş gibi durmuyordu.
Bu yüzden bir süre sessiz kalarak sadece balıklara yoğunlaştığımız sırada en sonunda Hoseok, "Bu arada Namjoon ile konuştum" derken sesi oldukça kısık çıkmıştı. "Sahiden mi?" diyerek ona döndüğümde başını sallamıştı bu yüzden hâlâ hiçbir hareket olmayan olama bakmaya başlarken "Neler yapıyormuş?" diye sormuştum.
"Ailesi ile beraber olduğunu söyledi, senin ile aynı yerde olduğumuzu duyunca da tekrar üçlü bir şekilde buluşmak istediğinden bahsetti."
"Uzun zamandır onunla hiç konuşmadım, buluşabilsek çok iyi olurdu çünkü Namjoon'u sahiden çok özledim" diyerek söylenirken suyun içerisinde gezen minik balıklara bakıyordum. Muhtemelen onlardan bir tane yakalasam bile geri salardım bu yüzden onların oltama yaklaşmaması daha iyiydi.
"Tüm balıkları kaçırıyorsunuz" diyen Jimin sayesinde gülerek ağzımın fermuarını çekiyormuş gibi yaptıktan sonra hayali anahtarı da suya attığımda oltamın sallanmaya başlaması yüzünden heyecanlı bir şekilde Jimin'e döndüğümde buraya geldiğimizden bu yana yüzünde ilk kez bir gülümseme gördüğümde ayağa kalkarak oltamı çekmeme yardımcı olmuştu.
Jimin'i güldüğü zamanlarda daha çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRANDPA'S HOUSE | yoonmin
Fanfic"Ay bu gece çok güzel" diye mırıldanmış olan Jimin'i duyduğumda üzerimizde olan örtüyü biraz daha kendime çekiştirmiş ve dudaklarımda bulunan minik gülümsemenin yerini biraz daha utangaç bir tebessümün almasına izin verirken başımı kaldırarak tam te...