Elimdeki pamuğu Jimin'in kaşındaki yaraya biraz daha bastırırken onun sızlanmalarını tamamen duymazdan geliyordum. İstediği kadar sızlanabilir hatta utanmıyorsa tam şu anda birazcık ilgi için bile oturup ağlayabilirdi ama ben onun o yaptıklarını da görmezden gelecektim.
Gerçekten yaz bitmeden buradan gitmeyi istememe sebep oldukları için ikisinden de nefret ediyordum.
Çocuk gibi davranmasalar ve biraz daha anlayışlı olsalar ne olurdu sanki.
"Sürdüğün şey gerçekten yakıyor" diyerek elimi tutan Jimin'i duymamış gibi pamuğu geriye çektiğimde amacım elimi bırakmasıydı fakat Jimin elimi bırakmadığı için onun eliyle birlikte tekrar yüzüne uzanmış ve pamuğu son kez açık yaranın üzerine yeterinde can yakıcı bir şekilde bastırmıştım.
Şimdi gidip aynı şeyleri Hoseok'a da yapıp bir şeyler döktüğüm temiz pamukları yarasının üzerine acımadan bastırmak istiyordum.
Ben sakin bir şekilde kirlenmiş olan pamukların bulunduğu poşeti elime alırken Jimin yarasına doğru eliyle hava yapmaya çalıştığı sırada bir yandan da, "Çok yanmaya başladı, biraz üflesen keşke" diye söylenmeye başlayınca gözlerimi bir güzel devirmiştim.
"Kendi kendine üfle" diyerek yataktan kalktığım sırada tişörtümü tutarak gitmemi engellediği için sıkılmış bir surat ifadesi ile ona döndüğümde "Nasıl yapacağımı gösterirsen yemin ederim ki yapacağım" demişti.
"Jimin git başımdan ya! Canım yanıyor dedin o yüzden yaranla ilgilendim ama yeter, acıktım ve daha fazla bu odada durmak istemiyorum" dedikten sonra elini itmiş ve elimdeki poşet ile beraber odadan çıktığım gibi onu çöpe atmıştım.
Annem evin yanındaki küçük bahçede olacağını söyleyen bir not bırakıp evden ayrıldığı için şu anda burada sadece biz vardık ve annem daha Jimin'in kaşındaki yarayı görmemişti bu yüzden bir an önce eve dönmesini ve neler olduğunu görmesini istiyordum.
Biraz da annemden azar yerse iyi olurdu. Hatta Hoseok'u da işin içine katarak onun da biraz anne azarı yemesini sağlarsam belki de tekrar kavga etmeye cesaret bulamazlardı.
Kendi kendime böyle farklı senaryolar üretmeye başlarken mısır gevreğini bir kasenin içerisine koymuş biraz da süt ekledikten sonra iki elimle tuttuğum kase ile birlikte televizyonun karşısına geçmiştim.
Normal kanallarda bir şey bulamayacağımı adım kadar iyi bildiğim için hiç zaman kaybetmeden çocuk kanallarından birini açmıştım, en azından bu sayede biraz sevimli şeyler izleyebilirdim.
Koltuğa iyice yayılmış kucağıma koyduğum mısır gevreğini dökmemeye çalışarak yediğim sırada bulunduğum yere girerek televizyonun önüne geçen Jimin yüzünden elimdeki kaşığı kasenin içerisine bırakmış ve "Çekilsene, en güzel yerinde önümü kapatıyorsun" demiştim.
"Çocuk değilsin."
"Çocuğum demedim zaten, önümü kapatıyorsun dedim." Konuştuktan sonra elimle kenara çekilmesini işaret ettiğimde başını iki yana sallayarak ellerini beline doğru koymuştu. "Beni izle."
"Senin neyini izleyeyim, manyağa bak."
Yüzüme baktıktan sonra televizyonun önünden ayrılarak birkaç adım ilerlemiş ve televizyonun fişini çözdükten sonra salonun ortasında duran masanın üzerine oturmuştu.
"Doydun mu?" diyerek hâlâ kucağımda duran kaseye baktığında başımı sallamış ve kaseyi ellerimin arasına alarak mutfağa ilerlemiştim. Bazen Jimin'in ruh halini gerçekten hiç anlayamıyordum.
Kullandıklarımı temizleyerek geri salona döndüğümde Jimin'in benim az önce oturduğum yerde oturduğunu görünce önce televizyonu tekrar açmış sonrasında da Jimin'in yanına oturmak için ilerlemiştim.
"Ne izliyoruz?" diyerek elini belime koyduğu gibi beni yönlendirerek kucağına çektiğinde gözlerimi devirmiş olsam bile kucağına yerleşmiştim. "Bilmiyorum ki, isimlerini hatırlamıyorum artık" diyerek televizyonun ekranına bakarken Jimin'in göğsüne yaslanmıştım.
"Amacı ne peki bunun?"
"Konuşmaya devam edeceksen gidiyorum ben" diyerek kalkmaya çalıştığımda kollarını belime sararak çenesini omuzuma yaslamış ve sessiz kalarak karşımızdaki televizyon ekranına bakmaya başlamıştı.
Beraber öylece birkaç farklı şey izledikten sonra kapının açılma sesini duysak bile aynı şekilde oturmaya devam etmiştik.
"Bir şeyler yediniz mi?" diyerek içeriye giren anneme dönerken yediğimi söyleyerek tekrar önüme döndüğüm sırada annem başını sallamış ve "Beraber geze geze en sonunda yapıştınız heralde" diyerek tekli koltuklardan birine oturduğunda söylediğine gülmüş ve "Çok seviyorum o yüzden gitmesine izin veremiyorum" diyerek gülmeye başlayan Jimin'in koluna vurduğum sırada tekrar anneme doğru dönmüştüm.
"Biraz daha yanımıza yaklaş da Jimin'in suratına bak istersen" dediğimde annem kaşlarını çatarak ayağa kalkmış ve önümüzden geçerek diğer tarafımıza ilerlemişti fakat Jimin yüzünü sırtıma doğru gömdüğü için neler olduğunu görememişti.
"Çabuk bana bakıyorsun yoksa tüm evi temizletirim sana" diyen annemi duyduğumda gülerek Jimin'e bakmaya çalıştığım için o yüzünü kaldırarak anneme bakmak zorunda kalmıştı.
Annem elini uzatarak temizlenmiş yaranın köşesine dokunurken "Ne oldu kaşına?" dediğinde Jimin sessiz kaldığı için ben konuşmaya başlamıştım. "Hoseok ile hiç anlaşamıyorlar ve en sonunda kavga ettiler işte."
"Neden anlaşamıyorlar?" Gerçekten çok güzel bir soru sordun anne, gerçekten!
"Benim yüzümden."
Benim yüzümden...
Okul ile ilgili çok işim var :((
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRANDPA'S HOUSE | yoonmin
Fanfiction"Ay bu gece çok güzel" diye mırıldanmış olan Jimin'i duyduğumda üzerimizde olan örtüyü biraz daha kendime çekiştirmiş ve dudaklarımda bulunan minik gülümsemenin yerini biraz daha utangaç bir tebessümün almasına izin verirken başımı kaldırarak tam te...