0.3

56 8 6
                                    

*kimse bilmiyordu ne olacağını... Öyle kara günler vardı ki... Katil bile bilemiyordu ne yapacağını...

   Konferans salonuna girip boş bir koltuğa geçtim. Bugün çok fazla şey olmuştu ama onları sonra düşünüp duracaktım. Kafamdaki tek şey yarışma olmalıydı... Zaten öyleydi... Hızlı oldu çoğu şey... Edebiyat öğretmeni geldi girdi. Susturdu. Sonra yarışmacıların ismini okudu... İşte orası benim içim ağır çekimde geçti. Çünkü biri daha oradaydı...

"Çınar Aksoy... Gülay kaya... Özlem Kılıç... Asya Korkmaz. Berk Saydam... Yarışmacılarımız sahneye..."

Alkışlarken salon Berk'in neden katıldığını anlamaya çalıştım. Yok almıyordu aklım bi' türlü. Sakinim... Sakinim... Tamam...

Öğretmenin bana gösterdiği yere oturdum öğretmen yarışmayı anlatırken...

"Aşk en önemli edebiyattır çocuklar... Bu yüzden bugün aşkla ilgili şeyler konuşacağız... Aşkla ilgili sorular soracağım. Seyirci yani öğrenciler en çok kimi alkışlarla on puanın sahibi o olacak... Şimdi sorunuz yoksa yarışmayı başlatıyorum..."

Kimseden ses çıkmayınca Berk kulağıma fısıldadı yaklaşıp...

"Senin kazanacağını hissediyorum... Heyecanlanma ben burada yokum..."

Sinirle burnumdan aldığım nefesi burnumdan verdim. Berk cevap alamayınca önünü dönerken öğretmen son bir kuralı söyledi.

"İlk önce el kaldırana vereceğim söz..."

Sonra gözlüklerini iyice düzeltip kağıdı okudu.

"Aşkı tanımlayın desek nasıl tanımlarsınız... Uzun veya kısa... Fark etmez.."

İlk önce el kaldıran kızın ismini bilmiyorum.

"Evet Gülay..." Gülay'mış...

Gülay ellerini bacağının arasında sıkıştırıp kıkırdamaya başladı. Tavana bakarken. Tatlılık yapmaya mı çalışıyordu?(!)

"Ihm... Aşk anlatılamaz ki öyle uzun... Hatta sizin dediğiniz gibi kısa! Aşk anlatılamaz yaşanılır... Aşık olunmaz aşık doğulur sanki..." Klasik cümlelerdi ama seyirci yemedi... Tabii alkışlayan bazı kızlar oldu ama çoğu mesela şu uzun boylu bir çocuk benim içimdekini dışa vurdu. 'aşk anlatılmaz, aşk öyle olunur böyle olunur. De ki; anlatamıyorum seyirciye oynayıp en bilinen lafı söyleyeceğim.' dedi. Sonra Çınar diye bildiğim çocuk elini kaldırdı...

"Hayır! Aşk anlatılır. Ama aşık biri anlatabilir. Aşık adamın yürüyüşü değişir. Daha temkimli yürür. Tehlikeler varsa ortadan daha tehlike gelmeden kaldırır. Bu yüzden hocam bunu aşık birine sorun. Zira ben hiç aşık olmadım!"

Bu çocuğu ne gördüysem somurtuyordu. Yaşamayı sevmiyordu.  Hiç bir şeyi! Düzeltiyorum. Hiçbir şeyi sevmiyordu! Diğer kızı duymadım. Hatta Berk'in bile son konuşmasını yakalayabildi kulaklarım.

"Kısaca aşk acıdan ibarettir... Dersin ki. 'bunca acıya aşkım için katlandım hani aşk?' boşu boşuna katlanırsın işte..." Berk sözünü bitirdiğinde gözler üzerimdeydi... Derin bir nefes aldım...

Hadi kızım! Göster Asya kimmiş!(?)

"Evet Asya... Sadece sen kaldın..."

Boğazımı temizleyip duruşumu dikleştirdim...

"Aşkı çok sevgisiz insanlara sordunuz hocam... Şimdi size Aşkın tanımını yapıyorum...  Aşk; üç harf tek kelime... Yeri gelince koskoca bir cümle aşk..."

Birinin 'oha evrenin sırrını çözmüş' dediğini duydum ama dikkatimi dağıtmadım...

"Aşk küçücük üç harftir ama siz aşkı çok küçümsemişsiniz... Aşk sözlükte bile değişir. Sözlük bile ne anlama geldiğini bilmez ki... Kimine göre aşk karşılıksız kalbini teslim etmektir... Kimine göre fedakarlık yapmak... Burada birçok sevgili var. Aşkı onlara sorun diyorsunuz ama bunlar sadece sevgili... Aşık adamın evet yürüyüşü bile değişir... Kadın artık daha bakımlı bile olur. Aşk anlatılamaz yaşanılır da değil. Aşk bu işte. İşin içinde ufak bir acı da var evet. Ama zaten bir şeyi bedelsiz kimse almaz. Zaten bu kadar önemli bu kadar değerli bir şey için insan ne yapmaz ki?(!)... Bir gün bir şovalye varmış... Sürekli savaşa gidermiş. Komutan olmuş ordunun başına geçmiş ödüller verilmiş... Kazanmak kolaymış asıl mesele kaybetmekteymiş bilmiyormuş ki o da aşık olacak. Hemde karşı saflardaki düşmana... Şovalye bir gün bir savaşa gitmiş. Kralın kızı varmış. Hep savaşmak istermiş gerçek bir savaşçıyla. Babası hep o mutlu olsun diye askerlerine yenilmeyi emredermiş... Ama şovalye öyle değilmiş bunca yıl savaşmış. Sonra kralın kızı onu bir dövüş teklif etmiş. 'kanının son damlasına kadar savaş benimle!' demiş kralın kızı. Şovalye kılıcını kıza doğru savururken aşık oluvermiş. Şans odur ya kralın kızı da böyle bir savaşçı görmemiş. Ama sorun ikisi de karşı saflarda en önde savaşıyorlarmış. Bir gün beraber talim yaparken şovalye artık katlanamayıp söylemiş. 'özür dilerim ama hanımefendi ben size aşık oldum...' demiş korkmamış çekinmemiş. Kız gülümsemiş. 'bende size aşık oldum beyefendi...' deyivermiş. Ama evlenememişler bir türlü. İki devlet savaşa girince kral şovalyeye çok güvenerek 'karşı taraftaki kralın kızını öldürmeden gelme!' emrini vermiş... Şovalye ağlayarak bulmuş kralın kızını. Bitik haldeymiş. Kralın kızının kellesini alıp hükümdarına götürmek zorundaymış. Kız anlamış ses etmemiş. 'aşkımdan ölüyorum normalde nefes almasam... Ne olur ki şovalye? Hiç bir şey! Öldür beni savaşı sen yendin...' hani severek gider sözü var ya. Mutlu ölmüş kralın kızı.. aşkından ölmüş. Yüzündeki gülümsemeyle veda etmiş hayata. Aşkından ölüyormuş nefes almasa ne olur onun için?(!) Hükümdara götürmüş kızın cesedini. Sonra gömmüş annesinin yanına kızı. Dua etmiş. Yalvarmış tanrısına. Nolur bir kez göreyim. Öleyim ama göreyim... Olmamış istediği. Kralın kızı hep güçlü şovalyeyi severdi. Ama şovalye yıkılmıştı. Bitmişti. Sevdiği kadını öldürmüştü... Sırf aşık olduğu kadın için kalkmış ayağa. Yürümüş cepheye. Hiç olmadığından daha güçlüymüş şovalye şimdi. Sadece kendi ruhunu taşımıyormuş. Kralın kızının ruhu da bedenindeymiş. Kim önüne çıktıysa biçmiç geçmiş. Yıllar geçmiş bir gün bile mezara uğramamazlık yapmamış. Her gün kıza dualar edermiş... Şimdi sizin önemsiz saçma aptalca dediğiniz aşk var ya... Heh o ferhata dağları deldiriyor... Şovalye ye acı çek. Çırpın ama ölme diyor... Çoğu kişiye ne yaptırmıyor ki aşk? Yaptırıyor. Aşk öl demişse ölünür. Öldür demişse öldürülür kimse geçemez aşkın önüne... Şimdi baştan başlayın. Aşk; üç harf tek kelime. Ama açılımı kim bilir kaç cümle oldu. Bu yüzden basit değildir Romeo ve Juliet. Bu yüzden Ferhat'la unutulmaz Şirin. Bu yüzden Leyla ile Mecnun hâlâ ağzımızdan düşmüyor... Şovalye bu yüzden. Aşkı yüzünden bu kadar güçlü... Hadi şimdi baştan deyin bakalım diyebilecek misiniz. AŞK; ÜÇ HARF TEK KELİME!"

Ölüm Oyunu / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin