1.3

20 5 0
                                    

*her şeyi başa sar... Mahvolduk mu? Geçmişe gidip düzelt!

Kendimizi soyutlarız ara sıra. Şimdi soyutum ben. Kimse göremiyor beni. Atlas bile... Anlamıyorum onu.

Bir insan sevdiği birinden uzak durmaya nasıl katlanır!? Geçmek istiyorum karşısına omuzlarından tutup sallayıp kendine getirmek. 'bak' diyorum. "Kendine gel Atlas!" Gelsin diye beklemeye çalışıyorum. Ama o benden uzak duruyor.

Evdeyiz şimdi. Annem bahçede yoga yapıyor. Burak Mert'le uğraşıyor. Uzaktan uzağa gözüm Atlas'ta. Bakmıyor bana. Görmüyor beni...

Belki de aramızı zaman düzeltecek. Keşke her şeyi başa sarsam... En başına. Geçmişe gidip Atlas'a anlatsam. Bunlar bunlar olacak. Bunları düzeltmek senin elinde.

"Alo ben üç tane tabut kiralayacaktım. Yok satın alamam değmez bunlara! Nefes almıyorlar aynen."

Burak elini telefon yapmış bize bakarak telefonla konuşuyormuş gibi yaparken elimle alnıma vurdum...

"Kendini geliştirsen iyi edersin." Diye mırıldanıp omuz silktim ve içeri geçip yatağıma uzandım. Son zamanlarda olan çoğu şey beni yormuştu. Yeter diye bağırasım geliyordu. Atlas bana bakmıyor ciddi anlamda görmüyordu beni...

Yatağa uzanıp gözlerimi kapatırken biri odama girmişti. Onunla beraber Atlas'ın kokusu içeri girerken anlamıştım... Atlas girmişti...

Uyanıp uyanmadığıma baktığında uyuduğumu sanıp saçlarımı okşadı.

"Bir insana uzak durmak bu kadar mı koyar birine ya!" Diye fısıldarken bana uyumuş numarası yapıyordum.

"Tabii herkes bir Asya Korkmaz olmadığı için onlara koymaz!" Diye mırıldandı kendi kendine gülerken.

"Kendi kendime gülüyorum hay Allah'ım! İyice kafayı yedim ben!"

Söylenerek yanağıma bir öpücük kondurup dışarı çıktığında ufak bir kahkaha attım... Elimle ağzımı kapatıp sakinleşmeye çalıştığımda aynamdaki yansımamla karşılaştım...
Derin bir iç çekip yorganı kafama çektiğimde sanki yıllardır uyumuyor gibi derin bir uykuya daldım...

Gözlerimi araladığımda hava kararmış hatta aydınlanıyordu... Şaşkınlıkla gözlerimi saate çevirdiğimde saat 04.58 olduğunu görmüştüm. Neredeyse 12 saattir yatıyor muydum ben!? Evde herkes yatıyorken yavaş adımlarla terasa çıktım. Hava soğuk ve kasvetliydi. Yaşadığım şeyler havaya da vuruyordu sanki...

Atlas uyuyor... Berk, Mert, Burak, Bora... Hepsi uyuyordu. Artık ağlamak istiyordum. İçime o kadar şey atmıştım ki patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Balkona geçip bir sandalyeye oturdum. Havaya baktım... Hafif bir yağmur, gökte hafif turunculuk ne aydınlanmıştı hava, ne de kararmış.

İçimdeki duygu patlamasını salmıştım. Hafif hafif ağlamam yerini krize bırakırken ses çıkarmamak için bir köşeye büzülmüş sessizce ağlıyordum. Her hıçkırdığımda ağzımı kapatıyor dişlerimi sıkıyordum... Bu bir krizdi. Kriz geçiriyordum. Herşeyi o kadar içime atmıştım ki bir anda ipler elimden kaymış, bırakmıştım... Kendime söylemesem bile cidden artık bende yorulmuştum...

Ağlarken bir anda gülmeye başlamıştım. Gözümden yaşlar akarken kıkırdıyordum. Kriz buydu işte. Daha fazla şiddetlendiğinde elimle ağzımı kapatıp kıkırdamaya devam ettim. Sonra birden durgunlaştım. Etraf sessizleşti. İlk kez hastalığım aklıma geldi. Ben hastaydım. Benim beynimde kist vardı...

Sonra aklıma üvey olduğum dank etti... Benim annem ve babam bırakıp gitmişti beni... Aklıma Atlas'ın beni öldürmek istediği geldi... Herşey bir bir gözümün önünden geçti. Elim ağzımdan indi. Bedenim büzüldü. Sandalyede suçlu çocuk oturuşu aldı... Ellerimle oynamaya başladım.

Ölüm Oyunu / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin