2.0

27 5 2
                                    

*Kaybettim sevdiğimi... Göz göre göre.

Akşama kadar koltukta ağlamış olabilirim. Bana kızmayın bir çöküş yaşıyorum, tüm sinir sistemim alt üst oldu. 'Nasıl' diyorum ya. 'Nasıl direkt başka birini bulur?' Sonra aklıma 'Sana aşık değilim Asya...' demesi geliyor. Ve ben hıçkıra hıçkıra iyice ağlıyorum. Yeter diyorum. Asya neden ağlıyorsun o seni sevmemiş... sonra bağırarak ağlamaya devam ediyorum. Sende vazgeçsene ondan. İçim içime sığmıyor. Ağlamaya devam ediyorum. Andromeda ise ağlamamam için bir şeyler yapıyor. Göz yaşlarımdan göremiyorum onu. İçim bağırıyor. Kan ağlıyor. Hiç mi aşık olmamış bana diyor içim. Cevap veriyorum. Hiç sevmemiş... devam ediyoruz konuşmaya.

Ufacık da mı sevmemiş?
Sevmemiş.
Çok azıcık sevseydi...
Sevmemiş...
Hiç mi?
Hiç sevmemiş.

Bağırarak ağlamaya devam ediyorum. Öyle çok ağlıyorum ki başım dönüyor.  Kendimi koltukta top halinde buluyorum. Uykum geliyor. Uyuyorum... Ağlayarak, hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.  Kendimi bir rüyanın içinde buluyorum...

Gözümün önünde Atlas Tuğçe'yle sahilde el ele yürüyor. Mert ve Burak maç muhabbeti yaparken yanlarına gidiyorum. Hey geldim! Gibi bir şey diyorum. Duymuyorlar, yürümeye devam ediyorlar. Özür dilerim! Diye bağırıyorum. Onlar duymuyorlar. Kendimi bir anda suyun içinde buluyorum. Hiçbir yere hareket edemiyorum, üst kapalı, yanlar ve altlar da kapalı... Nefes alamıyorum! NEFES ALAMIYORUM...

Bir anda uyanıyorum Andromeda bana havlıyor. Yüzünde üzgün bir ifade, onu kucağıma alıp kafamı ona gömüyorum.

"Özür dilerim..." diye fısıldıyorum. Andromeda beni yalıyor, konuşmayı bilmiyor ama üzülme... diyor sanki... üzülmemeye çalışmaya çalışıyorum, gözüm saate bakıyor saat akşam 19.15 derin bir nefes alıyorum.  Acımı dindirmeye çalışıyorum. Yutkunup hazmetmeye çalışıyorum... O da olmuyor.

Tam o an telefonum çalıyor, ekrana bakıyorum... Egee kişisi arıyor... yazıyor. Bir ölü gibi açıyorum, sesimi titretmemeye özen gösteriyorum.

"Asya gelmeden anneme hastaneye uğradım, yarım saat, bir saat geç gelebilirim... Herşey yolunda öyle değil mi?"

"E-evet, annenle... İ-ilgilen iyiyim be-..." nefes alamıyordum. Konuşmak zordu o an... çok zordu...

"Sesin öyle demiyor ama... Asya bak eğer Atlas'la ilgili bir şeyse... Sana diyebileceğim tek bir şey unutmak... ama eğer farklı bir şeyse-"

"Atlas'la ilgili... Ege hadi an-annenle ilgilen, sonra konuşuruz..."

Telefonu Ege'nin yüzüne kapatıp son göz damlalarımı akıtıyorum. Çünkü gözlerim yanıyor, gözlerimde yaş kalmadı. Ağlıyorum, ağlıyorum, bağırarak ağlıyorum. Saçlarım dağılmış, yüzüm ıpıslak sinirle bastonlarımı alıp odama çıkıyorum. Bir çekmeceyi açıp Atlas'la ilgili olan her şeyi yatağıma fırlatıyorum. Atlas'ın bitmiş parfüm şişesi. Atlas kokan bir t-shirt, bileklik, fotoğraflar... herşeyi yatağıma dizip delirdiğim ana geçiyoruz...

Atlas'ın fotoğrafını elime alıp ağlayarak fotoğrafa birkaç dakika bakıyorum. Kalbime koyuyorum fotoğrafı. Öpüyorum ve sonra da ufak parçalar olana kadar yırtıyorum. Çöp kutusuna atıyorum.  Bilekliği alıyorum, üstünde harika bir kalp var. Muhtemelen annesi sandığı kişinin bilekliği... kopartıp atıyorum onu da çöp kutusuna. T-shirt'ünü alıyorum. Burnuma götürüyorum, hâlâ aynı kokuyor... son kez içime çekip t-shirt'ü kesiyorum makasla parça pinçik ediyorum. Parfüm şişesinin fısfısıyla kendime dibinde kalan parfümü sıkıyorum... sanıyorum ki onun gibi kokarsam onun olurum... olamıyorum. Çöp kutusuna atıyorum, tekrar bastonlarla ayağıya kalkıp çöp kutusunu da alıyorum. Poşeti bağlayıp dışarıdaki çöpe atıyorum. Bir zombi gibi sendeleyerek, ölü halde eve dönüyorum. Andromeda peşimde dolaşıyor. 

Ölüm Oyunu / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin