19. Bölüm

317 29 40
                                    


Ateş'den...
"Ateş! Telefonumla napıyorsun?" Deniz'in sesiyle ona döndüm, o sırada Derin'in babası kapıdan çıkmıştı.

"Derin...Derin gidiyor Deniz" bunu dememle birlikte hepsi bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ne demek gidiyor? Ne diyorsun sen!?"  Deniz'in dediklerinde cevap verdim,
"Biraz kafami dinlemek istiyorum, önce Rüya'nın yanına, sonra da İstanbula gidicem dedi." Deniz hemen telefonunu elimden aldı ve birini aramaya başladı.

Sanırım Derin'i arıyordu.

"Açmıyor! Açmıyor kahretsin ya!" Diye bağırdı Deniz.
"Deniz sakin olsana, gidiyor ve bunu snaa haber verdi zaten gitmesi daha iyi olur" diyerek Deniz'i sakinleştirmeye çalıştı Savaş.

"Ya gitsin ama Derin..."  Deniz cümlesini  yarıda keserken onu Mira devam ettirdi

"Ama Derin üzgünken hep bizle oluyordu , tek bizim yanımızda ağlar, tek bizim yanımızda maskesini düşürürdü, yani tek başına olması... Korkuyoruz işte. Daha önce bu durumlarda tek kalmadı ona birşey olmasından, kendisine birşey yapmasından korkuyoruz, evet Derin kendine zarar verebilecek biri değil ama, Derin öfkeliyken ve üzgünken ne yapabileceğini o bile bilmiyor" cümlesini bitirirken oflayarak koltuğa oturdu Mira.

"Rüya'nın yanına gidiyorum demişti ya, Rüya kardeşi mi?" Diye sordum.

"Evet, o kadının Derin'e verdiği tek güzel şey Rüya'ydı. Oraya daha gitmemişse ona yetişiriz, hadi gidelim." Diyerek kapıya doğru yöneldi Deniz.

"Hayır Deniz! Siz durun ben gidiyorum." Diyerek onun kolundan tuttum.

"Niye? Derin'i daha fazla üzmek için mi!?" Bir  anda Deniz'in bağırmasıyla sertçe yutkundum ve cevap vermeden kapıdan çıktım.

Arabama bindim ve Mira'yı aradım
"Rüya'nın mezarlığını konum atar mısın?" Dedim ve o cevap vermeden telefonu kapattım. 1 dakika sonra bildirim gelince telefonuma baktım ve konumu açtım. Derin'in orda olmasını umut ederek arabamı çalıştırdım.

Evet hata yapmıştım.
Ona inanmadım.
Sevdiğim kıza inanmadım.
Gerizekalıca davrandım.
Şimdi pişmandım.

Peki pişman olup Derin'in yaralarını kapatabilecek miydim?

Sınıfa girince sınıftakiler anlatmıştı, müdür odasına giderek, Banu'yu okuldan göndermiştim.

Mezarlığa gelince arabadan indim ve mezarlığın içine girerek Derin'i aramaya başladım. Bir hıçkırık sesi duyunca kafamı  sesin geldiği yöne çevirdim.

Onu gördüm.

Mezar taşına sarılmış, ağlayan kızı.

Kelebeğimi.

Derin'i.

Ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yanına gitmeye başladım ayak seslerini duyunca bana döndü. Yüzünde ufak bir şaşkınlık olurken ayağa kalktı ve bana gelmeye başladi. Bir anda bana sarılınca afalladım.

Ellerini belime doladı ve kafasını göğsüme yasladı.

Bende ona sarılırken bir yandan saçını öpmüştüm.

"Ateş... İ‐inand‐dın d‐dimi bana?" Hıçkırıklarının arasından zor konuşuyordu..
"Nolur inan b‐bana, ben o kızı boş‐şuna dö‐övmedim ki. Bana küfür etti Ateş y‐yemin ed‐derim. Nolur inan bana" derken bana iyice sokulmuştu.

LANET OLASICALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin