Mert ile başbaşaydık. Dünyada sadece ben ve o kalmış gibiydi. Artık hiçbir şey umrumda değildi. Sadece Mert ve ben. Anın tadını çıkarmak istiyordum. Mert bana gülümseyerek yanıma oturdu:
-Şimdi ilaçlarını içmen lazım ama önce bişeyler yemen gerekiyor.
Mert yemek yapmayı hiç beceremezdi bu yüzden annesine çorba yaptırmış ve getirmişti. Hemde benim en sevdiğim şehriye çorbasıydı. Bol ekşili en sevdiğimdi. Mert de bunu biliyordu çünkü bir keresinde bahsi geçmişti.
-Teşekkür ederim. Bunu sevdiğimi unutmamışsın dedim.
Gülümsedi. Çorbamı içmek için tepsiyi önüme aldım. Bir kaç kaşık aldıktan sonra Mert elimdeki kaşığı aldı ve çorbayı bana o içirmeye başladı. Kalbim istemsizce hızlanıyordu. İlaça falan gerek yoktu. Ben şimdiden iyi hissediyordum. Bana çorbanın hepsini içirdi. Ama o bişey yememişti.
-Sen bişey yemeyecek misin? Diye sordum.
-Ben gelirken bişeyler yedim. Acıkırsam yerim dedi.
Kafamı salladım. İlaçlarımı getirdi. İlaçlarımı da içmeme yardımcı olduktan sonra beni koltuğa doğru yatırdı. Ve:
-İyi misin? Diye sordu.
O böyle davrandıkça nasıl kötü olabilirdim ki. Başımı evet anlamında salladım.
-Biraz dinlen bişeye ihtiyacın olursa da ben burdayım dedi.
-Tamam dedim.Aşırı derecede mutluydum. İlk defa bu kadar huzurlu uyuyacaktım. Kelimler içimdeki mutluluğu anlatmaya yetmiyordu. Hani sevinçten birine boğmak pahasına sımsıkı sarılırsınız ya işte ona öyle sarılmak istiyordum. Dünya umrumda değildi. Hiçbir şeyi önemsemiyordum benim için şuan biz vardık. Çünkü o beni seçmişti. Benim yanımdaydı.
Gözümü açtığımda, yanı başımda beni izliyordu. Acaba ne düşünüyordu o an. O kadar çok merak ediyordum ki.
-Günaydın mı desem iyi akşamlar mı? Saat 20.30 oldu. İyi misin? Diye kontrol edip durdum seni dedi. Bir türlü uyanmadın dedi.
Gerçekten bu kadar uyumuş muydum? Ben uykuyu çok sevmemzdim ama ilk defa bu kadar uyumuştum. İlk defa hurla uyumuştum. Hafif tebessümle karşılık verdim.
-Keşke uyandırsaydın. Sanırım hastane falan beni etkiledi dedim.
-İyice dinlenmiş oldun. Ağrın falan var mı? Dedi.
-Yok gayet iyiyim. Ama kendime gelmem için bir kahve olsa mükemmel olurdu dedim.
-Mesaj alınmıştır diyerek kalktı.
Bende ayılmaya çalışıyordum saçımı bir kalem yardımıyla dağınık topuz yaptım. İçerden elinde iki fincanla gelmişti. Ona:
- Üstümü değiştirmem lazım, istersen sen terasa çık ben gelirim dedim.
-Kendi başına yürüyebilecek misin?
-Evet gayet iyiyim yürüyebilirim dedim ve onu gönderdim.Üstümde pijamalarım vardı hastaneden çıktığım gibiydim. Ayla'nın getirdiği çantayı açtım ve gözlerimi inanamadım. Ben normalde tişört gitmeyi severim ama Ayla bir tane bile tişört koymamıştı. Hepsi büstiyerdi. Ah Ayla ah ne yaptın sen? Tek sevindiğim nokta eşofmanlarımk koymuştu. İçlerinden gri eşofmanımı buldum ve ayağıma geçirdim. Siyah askılı bir büstiyer bulup onu da giydim. Şık ama fazla dekolteliydi. Giyip giymemekte kararsızdım. Ama sonradan aman dedim ne olacak ki sanki diyip yukarı çıkmak için ayağa kalktım.
Merdivenlerden yavaşça yukarıya doğru yürümeye başladım. Terasa çıktığımda istemsizce mutlu oldum. Çünkü teras kocaman ve bütün yıldızları görebilecek şekildeydi. Yerde de minderler vardı. Mert bir minderin üstüne oturmuştu. Bende yanımdakine oturmak için ona doğru yürüdüm. Arkasına dönüp beni gördüğünde donakaldı. Ona hiç aldırış etmeden yanına yavaşça oturdum. Kahvemi aldım ve içmeye başladım. O kadar iyi gelmişti ki. İkimizde bir müddet sessiz kalmıştık sonra Mert lafa girdi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARA DOKUNMAK
RomanceHayallerini kurduğunuz aşkın hayali olarak kalmak... Rihem ve Mert bedenleri ayrı ama ruhları beraber. Zorluklara rağmen sevgileri ayakta. Ama yıldız olmak varsa kaderde boyun eğmekten başka çaremiz yoktur. Sadece yıldızlara dokunmak için çabalarız...