O gün saatlerce sinema odasında film izledim. "Bana adını sor" diye bir film açmıştım. Ağlamaktan kendimden geçtim. Sevmek birini öldürecek kadar ağır bir duygu muydu? Sevdiğini önce başkasıyla görüyorsun, sonra sevdiğinin sevdiği sırf hasta oldu diye sevdiğin adamı terk ediyor. Ve sen ona hastalıkta dahi asla yalnız bırakmıyorsun ve o senden onu öldürmeni istiyor!
Film beni aşırı etkiledi. Zaten akşam olmuştu. Uykum da vardı. Bişeyler yemek istememiştim. Üzerimi değiştirip uyumaya karar verdim. Ama hala filmi düşünüyordum. Seksendört - Sen kal ölene kadar - şarkısını açtım. Uyumak istiyordum ama ağlamaktan uyuyamıyordum. O sırada kapı çaldı. Buraya gelebilecek kişileri düşününce yutkundum. Gözyaşlarımı sildim aynaya baktım. Çok yorgun görünüyordum. Gözyaşlarımı silmem ağladığımı gizlemiyordu. Ama ısrarla da kapı çalıyordu. İstemeye istemeye alt kata indim kapıyı açtım. Kalbime saplanan kaçıncı oktu bilmiyorum artık. Yine Mert gelmişti. Çok yorgun duruyordu. Yüzüme bakmamaya çalışıyordu. Ama bakarken de sanki içi parçalanıyormuş gibi bakıyordu. Ve konuşmaya başladı:
-Şey! Rihem çok kısa konuşabilir miyiz?
-Konuşacak bir şeyimiz kalmadı bence.
-Lütfen sabah uçağım var geri dönüyorum. Gitmeden söylemek istediklerim var.
-Giderken bile canımı yakmakta kararlısın. Peki geç içeri madem bu beni üzeceğin son gün o zaman geç içeri!
-Rihem sadece beni dinle.
İçeri geçmiştik ve o konuşmaya devam etti.
-Sen benim için huzurdun. Gülümsemen konuşman beni mutlu ediyordu. Sen yanımdayken hiçbir şey anlamlı gelmiyordu bana. Yaralandığın gün ve ertesi gün seninle vakit geçirmek, tüm dünyayı bir kenara bırakıp seninle az da olsa mutlu olmak için yaptım ve sana duygularımı yansıttım. Çünkü biliyordum. Bidaha öyle olamayacağımızı biliyordum. Gizem diye bir gerçek olduğunu biliyordum. Her şeye rağmen seninle bir gün geçirmek içindi o yaptıklarım. Sonra da seni acı gerçekle baş başa bıraktım.
-BANA BENDEN UZAK DUR dedin!
-Biliyorum. Öyle dedim. Ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Benimle beraber seni yakamazdım!
-Sen ne yaptın? Bana çok acı çektirdin. Hem bu şekilde de yaktın beni!
-Biliyorum! Bende yanıyorum...
-Sen kendinle birlikte beni yakamazdın ama sanırım kendini ayrı yerde beni de ayrı yerde yaktın.
-Rihem bak artık sana olan duygularımı biliyorsun. Her şeyi biliyorsun. Daha fazla anlatmayacağım. Sadece şunu bil ben gitsem bile ruhum hep burda kalacak. Bu bişey ifade etmiyebilir ama sen yine de bil!
-Tamam
Sessizlik oldu bir süre. Gözleri gerçekten çok yorgundu. Onun bu hali beni daha da üzdü. Ruhum parçalanıyordu ama elden bişey gelmezdi. Ve artık gelmemeliydi. Belki klişe olacak ama insanın sevdiği mutlu olunca her ne olursa olsun o hayatına devam edebiliyorsa bir nebze de olsa acısı hafifliyormuş. Belki benim acım da hafiflerdi. Mutlu olur muydu? Bilmiyordum ama gerçekten hayatına devam edebilme ihtimali vardı. Her ne kadar benim olmasa da! Uzun sessizlik onun sesiyle bozuldu:
-Rihem yarın sabah gidiyorum ve evleniyorum!....
Sustu. Sanki söylemek istemezcesine sustu! Zaten o her konuştuğunda benim kalbimden bir parça kopuyordu. Yutkundu ve devam etti :
-Son bir gece senin yanında kalsam! Biliyorum ben şerefsiz bir insanım ama lütfen. Otururum şurda sadece seni izlerim bir kaç saat bile olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARA DOKUNMAK
RomanceHayallerini kurduğunuz aşkın hayali olarak kalmak... Rihem ve Mert bedenleri ayrı ama ruhları beraber. Zorluklara rağmen sevgileri ayakta. Ama yıldız olmak varsa kaderde boyun eğmekten başka çaremiz yoktur. Sadece yıldızlara dokunmak için çabalarız...