Ben Jung Jaehyun, yuvarlak çerçeveli gözlüklerimin ardında bir üniversite öğrencisiyim ve kaldığım apartman dairesi arkadaşlarım tarafımdan resmen bir otel gibi kullanılıyor. Değişim programıyla Kore'de eğitim alan iki yabancı arkadaşım ve bir de yerden bitme bir velet olarak gördüğümüz çömezin tekiyle aynı evi paylaşıyorum.
Yuta üniversitede Film Tasarım ve Yönetmenliği Bölümü'ndeydi ve tanışmamız onun kamerasını yanlışlıkla kırmam sonucunda gerçekleşmişti. Eh.. ben biraz sakardım. Si Cheng namı diğer Win'le tanışmamız ise kafasına kadar esneterek çıkardığı bacağını sırtıma indirmesi ile olmuştu. Tanışma hikayelerimiz ayrı ayrı travma etkisi yaratabilecek kapasiteye sahip olsa dahi benim en büyük travmam ısrarla aramızda bir şey yok demelerine rağmen sabahlara kadar aynı yatağın içinden çıkmadan yatan Yuta ve Winnie'nin vıcık ilişkisiydi. Sevgili değillerdi. Yani bana söyledikleri kadarıyla değillerdi işte ve buna rağmen sidik yarıştırmak ve işemekle ilgili daha bir çok iğrenç şeyi birlikte yapabilen, birbirleri karşısında çıplak kalmaktan çekinmeyen iki manyakla aynı evde yaşıyordum. Bana soracak olursanız Yuta'nın, masum ve temiz kalpli arkadaşımın aklını çeldiğini düşünmüyor değildim fakat Win'in cazibesi yüzden olasılıkların arttığının farkındaydım ve ne olur ne olmaz dercesine her sonucu göz önünde bulunduruyordum.
Jaemin'e gelecek olursak da.. Üniversitenin birinci senesine henüz yeni başlamış, daha önce de söylediğim gibi çömezin tekiydi. Ancak belirtmem gerekiyor ki olduğundan oldukça küçük gösteriyor ve davranışlarıyla da görüntüsüne tezatlık oluşturacak bir olgunluk sergiliyordu. Onu bir üniversite partisinde içip içip sızdığında ve oracıkta tek başına kaldığında fark etmiştik. Sonuç olarak alıp küçük dairemize götürmüş ve kiraya ortaklık etmeyi teklif ettiği gün de depo haline getirdiğimiz odayı boşaltıp ona yatak odası yapmıştık.
Bu paragrafları açmam ve onlarca cümleyi sarf etmemin tek sebebi ise karşı apartmanımızda oturan ve yine hemen karşımızdaki daireyi almış uyuz mu uyuz bir şefti. Pekala zengin bir herifin apartman dairesinde ne yaptığını sahiden çok merak ediyordum çünkü bu semtin en lüks restoranında en üst mertebede çalışan bir aşçıydı. Ve internette o kadar makaleye konu olup bir çok dergiye röportaj verdikten sonra birden bire kendine Johnny demek istemiş ve bundan sonra da herkesin kendine bu isimle hitap etmesini söylemişti. Fakat ona gerçek ismiyle seslendiğimde sinirden deliye döndüğünü fark etmem benim en büyük eğlenceme dönüşmüştü. Onu sinir edebilmek için, her sabah işe gidiş saatinde pencereye çıkıp, yoldan aşağı yürüyen adama gerçek ismiyle hitap ederek günaydınlarda bulunuyordum. Nefretim o kadar saçma bir boyuta ulaşmıştı ki bu kadar basit ve saçma sapan bir eylem için sabahın bir köründe uykumdan olup tüm mahalleyi inletircesine bağırıyordum.
Ve işte her şey burada başlıyordu. Her şey bir akşam kalkıp da kapımıza dayanan şefin bir kavanoz marmelat istemesiyle başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marmellata - johnjae
FanfictionBizim küçük apartman dairemizin karşısında, yaşadığımız semtin en ünlü restoranı olan Santiago'nun yönetici şefi oturuyordu ve ben ondan nefret ediyordum. Kendisine taktığı ismiyle tüm mahalleye buram buram kendini beğenmişlik yayıyordu ve ben her s...