Week Two

1.3K 67 39
                                    

[The 100 finalini izlemişsinizdir.. CLEXA ENDGAME! Lexa'yı tekrar göreceğimizi başından beri söylüyordum🥰 Bunun şerefine bir yeni bölüm fena olmaz diye düşündüm :)]

Clarke topladığı odunlarla mağaraya girdi. Artık nerdeyse yan profilini ezberlediği savaşçıyı bir süre izledi. "Bıçak mı yapıyorsun?" Merakla sordu ve yanına doğru adımladı.

Lexa bıçak bilemeye kısa bir ara verip kafasını kaldırdı. "Evet! Neredeyse hazır."

"Güzel! Av yapabiliriz." Clarke gülümsedi ve elindeki odunları yere bıraktı. Lexa'nın hâlâ ona baktığının farkındaydı ama renk vermedi.

Lexa'nın tek kaşı kalkmıştı. "Yapabiliriz? Şimdi de av mı yapabiliyorsun?" Hâlâ sarışın kıza bakıyordu.

Clarke tebessüm ederken Lexa'ya döndü ve konuştu. "Beni biraz bile tanımıyorsun."

Lexa bıçağı beline geçirdi ve ayağa kalktı. Bunları yaparken bir yandan ufak bir tebessüm ediyordu. "Evet, bu doğru. Geçen hafta uyandığın gün nerdeyse tek ilerleme kaydettiğimiz gündü." Clarke'a hâlâ bakarken cevap verdi.

"Hayatta kalmaya çalışıyoruz." Clarke bir yandan ateş yakarken Lexa'ya cevap veriyordu.

"Adını bilsem yeterli." Clarke'ın bu kadar gizemli olması Lexa'yı daha da meraklandırıyor, daha da ilgisini çekiyordu.

"Bende senin hangi klandan olduğunu öğrensem yeterli." Clarke bu sorunun cevabını almayacağını bildiği için bu soruyu kendine kalkan olarak kullanıyordu.

"Peki, bulunduğumuz cehennemden nasıl çıkacağız?"

"Sinyal yok. Bir şey engelliyor."

"Yu vout in som ste sen op kom osir."

Clarke afalladı. Bu yerlilerin diliydi. Kafasıyla onayladı, daha neyi onayladığını bile bilmiyordu.

"Den, osir beda chichplei Trigendasleng."

"Mhm.."

"Hakom nou ge yu chichplei?"

Clarke ateşte ısınırken cevap vermedi.

"Bir dakika.." Lexa sarışın kızın karşısına oturdu. Clarke ona baktığında Lexa gerçekten içten bir şekilde tebessüm ediyordu. "Yerlilerin dilini bilmiyorsun."

Lexa konuşmaya devam etti. "Sen Ska-" Lexa'nın sözünü kesen Clarke'ın eli olmuştu. Kulağına yaklaştı. "Dinleniyor olabiliriz. Söyleme." elini Lexa'nın ağzından çekti. Bu sefer kulağına konuşan Lexa olmuştu. "Pekâla.. Sana yerlilerin dilini öğreteceğim." Yavaşça uzaklaştı.

"Hadi, şu bıçağı deneyelim." Lexa ayağa kalktı ve bıçağı belinden çıkardı.

Clarke ayağa kalktı ve Lexa'nın peşine takıldı. Clarke yürürken konuşmaya başladı. "Sinyali kesen bir şey olmalı. Yanımda teknolojik bir alet var. Ve sadece cızırtı geliyor."

Evet?"

"Telsizi aç ve mağarada gezineceğim. O cızırtının arttığı noktayı arayıp belki bir şeyler bulurum."

Lexa tebessüm etti. "Mantıklı. O zaman.. Sen mağaraya dön bende bize güzel bir akşam yemeği bulayım."

"Tamam."

Clarke mağaraya geri döndü ve telsizi açtı. Mağarada gezmeye başladı. Mağaranın köşesinde yerde cızırtı değişiklik gösteriyordu. Clarke telsizi kapadı ve yeri kazmaya başladı.

Havanın kararmaya başlamasıyla Lexa mağaraya dönmüştü. Toz toprak içinde kalan sarışın kıza baktı. Bir süre izledikten sonra bıçağı beline soktu ve yakaladığı tavşanı kenara koyduktan sonra konuşmadan yanına geldi ve omzuna dokundu. Clarke hızlıca arkasını dönüp kolunu çevirdi.

We'll Get Through This, Together | Clexa #TheWattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin