Knife

361 37 11
                                    

Clarke, ormanın yeşilini beyaz karlara bırakmaya başlamasıyla Azgeda sınırlarına yaklaştıklarını anlamıştı. Octavia'nın çaktırmadan eline verdiği çakının metalinin soğuğunu hâlâ hissediyordu. Kolundaki çakıyı kıyafetini düzeltir gibi yapıp bileğinden eline biraz daha yaklaştırdı. Önündeki atlı durunca, kendisi de atından indi. Önündeki devasa saraya benzeyen yapıya baktı. İnsanlar, gerçekten de sürekli huzursuzluk ve kavga içerisindeydi. Burası sanki Polis'in tam tersiydi, her açıdan. Clarke indiği atını bağladı ve atlı savaşçılar da atlarından indikten sonra hızlıca onun kollarını tutup onu saraya doğru götürmeye başladılar. Clarke hafiften gerilmeye başlasa da renk vermedi. Kollarını sımsıkı tutan savaşçılar onu korkunç yapıya götürmeye devam ediyorlardı. En sonunda bir kapının önünde durdular. Kapıyı çaldılar ve onay gelince kapı açıldı. Clarke'ı içeri ittirip odadan ayrıldılar. Nia'nın yüzünde bir gülümseme vardı.

"Anlaşmak için geldiğini sanıyorum?"

"Baya misafirperversiniz." Clarke üstüne düştüğü dizlerini silerken homurdandı.

"Oğlumun yerini biliyormuşsun, doğru mu? Yoksa buraya gelmek için bir yalan mıydı?"

"Ben yalan söylemem, Kraliçe."

"Pekala, Wanheda. Oğlum nerde?"

"Neden senden kaçıyor?"

"Onu sürgüne yolladım."

Clarke bu bilgiye zaten sahipti. Tebessüm etti ve dizlerinin üstünden kalkıp Nia'ya birkaç adım attı. "Neden sürgüne yolladığın oğlunun yerini merak ediyorsun?"

"Bu seni ilgilendirmez. Sen şu kendini bir şey sanan başkanınız için gelmedin mi? Oğlumun yerini söyle, ve onu alıp git."

"Önce onun hayatta olduğunu göreceğim."

"Kuralları ben koyarım."

"Oğlun senden nefret ediyor, biliyor musun?"

Nia'nın kaşları çatılmaya başlamıştı. Bir anda sakin ama yüksek bir sesle bağırdı. "Lid in Skaikru honon." (Skaikru'lu mahkumu getirin.)

Kısa süre içinde ağzı ve elleri bağlı Pike büyük odaya getirilmişti.

"Hon daun au em spika." (Ağzını açın.)

Pike hızlıca konuşmaya başladı. "Düşman olduklarını anladın ve beni kurtarmaya mı geldin sonunda?!"

Clarke karşısındaki adamı kaale bile almayacaktı, buna gerçekten de hali yoktu.

"Şimdi, oğlumun yerini söyle."

"Floukru'nun Doğusunda."

"Güzel."

Clarke Nia'ya kısa bir bakış attı ve Pike'ı tutup yerden kaldırdı. Kapıya doğru yönelmişti ki bekçiler kapının önüne geçti ve Clarke'ın Nia'ya dönmesiyle bir onlara gelen bıçağı gördü.

We'll Get Through This, Together | Clexa #TheWattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin