Wanheda

639 55 5
                                    

Lexa Night Blood'ların eğitimini izliyordu. Son rakibini de yenen Aden'a kafasını salladı ve Aden ciddi yüz ifadesiyle kafasını eğdi. Titus çocuklara dağılmasını söyledi.

"Aden, sen kal." Lexa sarışın çocuğa bakarak konuştu. Aden yürümeyi bir anda bıraktı ve dimdik bir şekilde durdu. Lexa yavaşça yanına yürüdü ve önünde durdu. Tam konuşmaya başlayacaktı ki yanına gözcülerden biri geldi.

"Heda, Wanheda ste hir. Oso fig au em raun trigeda." (Wanheda burda. Onu ormanda gördük.)

"Ai don tel yu op. Wanheda ste hukop. Let em raun. Nautaim." (Size daha önce söyledim. Wanheda düşmanımız değil. Onu topraklarıma alın. Hemen.)

"Sha, Heda." Savaşçı ağaçların dibinden onu bekleyen kişiyi kafasıyla işaret etti ve o tarafa doğru yürümeye başladı. Lexa önüne döndü.

"Aden, ai gaf in gon shoun yu led op." (Aden, seni biriyle tanıştıracağım.)

Lexa tekrar ormanlara döndüğünde savaşçı onun yanına geri geliyordu.

"Wanheda ste hod op raun haisidon." (Wanheda taht odasında bekliyor olacak.)

"Kom op kom ai, Aden." (Benimle gel, Aden.)

Aden kafasıyla onayladı ve tek eli belindeki kılıcının sapının üstünde Lexa'yı takip etmeye başladı. Lexa'da her zaman böyle yürürdü, Aden Lexa'yı kendine örnek alıyordu.

İki Night Blood kuleye giriş yaptığında birlikte yürürlerken Lexa'yı gören herkes ona selam veriyordu.

"Yu beda get lan op gon em." (Alışsan iyi edersin.) "Yu na proli kot au ai, pas ai." (Muhtemelen benden sonra yerime sen geçeceksin.)

Aden ufak bir tebessüm etti ve kafasını hafifçe eğdi. Lexa kafasını tekrar önüne döndürüp ufak bir tebessüm etti. Kendi çocukluğunu hatırlamıştı. Taht odasının kapısına geldiklerinde savaşçılar kapıyı hızlıca Lexa yerine açtı. Lexa ve Aden içeri adımladı. Clarke etrafa bakıyordu. Kapı sesiyle o tarafa döndü. Lexa elini kılıcına dayamış ona bakıyordu. Lexa'nın yanındaki sarışın çocuğa baktığında, o da aynı Lexa'nın duruşuna sahipti. Tebessüm ederek Lexa'ya baktı.

"Gelmem biraz sürdü. Kusura bakma."

"Önemli değil. Seni biriyle tanıştırmak istiyorum."

Aden dimdik duruşuyla dümdüz ileri bakıyordu. Clarke ikiliye doğru yürüyüp karşılarına geldi ve Lexa konuşmaya devam etti. "Aden, muhtemelen benden sonraki komutan o olacak."

Clarke ile Aden tokalaştı. Aden elini tekrar kılıcının sapına yerleştirdi ve konuştu. "Ai laik hir gon bilaik hedplei, Wanheda." (Emrinizdeyim, Wanheda.)

"Buna gerek yok. Ben komutanınız değilim."

"Heda böylesini uygun gördü."

Clarke Aden'dan bakışlarını çekip Lexa'ya baktı. "Sana benziyor. Hemde fazlasıyla."

Lexa tebessüm etti. Bunu gören Aden hızlıca tekrar bakışlarını ileri çevirdi. Lexa tebessüm etmişti. Bunu gördüğü için Lexa'nın tepkisinden korkmuştu ama Lexa bir şey yapmamıştı. Hatta umrunda bile değildi. Sadece Wanheda ile konuşuyordu. Beklemeye devam etti.

"Aden, yarın benimle de çalışmanı istiyorum."

"Nasıl isterseniz."

"Çıkabilirsin."

Aden hızlıca başını eğdi ve taht odasından ayrıldı. Clarke sarışın çocuğun gidişini izledikten sonra konuştu. "Tanrım! Her Night Blood Aden gibi mi?"

"Aden özel bir çocuk. Ama birçok bakımdan, evet. Diğer çocuklar da bu şekilde."

Senin gibi duruyor, bakışları seninkiler kadar delici ve kendinden emin. Bu çocukları nasıl yetiştiriyorsun?"

"Bir Night Blood doğduğunda hemen Polis'e getirilir ve eğitimi başlar. 5-6 yaşlarında. Önce komutan olmak nedir, ne gerektirir tarzı şeyler öğretilir sonra da kılıçlarını ellerine alırlar."

"Sende mi böyleydin?"

"Evet. Komutan olduğumda 14 yaşımdaydım."

"14? 12 klan 14 yaşındaki çocuğa hizmet ettiler mi?"

"Zorundalar." Birkaç saniye sessizlik oldu ve Lexa derin bir nefes aldı. "Madi bir Night Blood. Kanını gördüm."

"Ne-"

"Clarke, bana yalan söyleme. Bak, onunla nasıl tanıştın bilmiyorum ama çoktan Polis'teki eğitimleri başlamış olmalıydı."

"Evet ama onun savaşçı olmasını istemiyorum Lexa. O sadece ufak bir çocuk."

"Onu bu şekilde gizlemen çok riskli."

"Biliyorum."

Lexa üzüntüsü ve korkusu gözlerinden okunan Clarke'a birkaç saniye baktı. "Tamam. Ama, bu şekilde güvende değil."

"Ben onu her zaman koruyacağım." Derin bir nefes aldı "Sen sadece 1 ayda nasıl barış sağladın?" Clarke hızlıca konuyu değiştirmek için soru sordu.

"12 klanı bir koalisyonda birleştirdim."

"Cidden inanılmaz bir lidersin."

Lexa tebessüm etti. "Sen 1 haftada Arkadia'yı mı toparladın?"

"Ah, hayır. Sadece yaralılar iyileştirdik ve yavaş yavaş toparlanıyoruz. Bende bu aralıkta geleyim dedim."

"Yani toplarladın." Gülümsedi. "Polis'i sevdin mi?"

"Evet! Özellikle bu kuleyi. Nasıl inşaa ettiniz?" İkisinin de aklındaki tek şey Madi'ydi ama konuşmaya devam ediyorlardı. Bir yandan Clarke Lexa'nın da Madi gibi siyah kana sahip olduğunu öğrendiğinden beri kızının gerçek kültürüne ilgiliydi.

"Biz inşaa etmedik. İlk komutanımız buldu burayı. O zamandan beri burası komutanın tahtının, odasını olduğu yerdir. Yani, muhtemelen bu bina şu büyük patlamadan önceydi. Kim bilir kaç yıllık."

"100 den fazla olduğunu biliyoruz. Patlamada bile hayatta kalması inanılmaz."

"Evet. Komutanların da her şeye karşılık ayakta kalması söylenirken hep bu kule örnek verilir. Anlayacağın, önemli bir sembol."

"Hikayesi bol gibi duruyor." Clarke etrafa bakarken konuştu.

"Öyledir. Gel, sana odanı göstereyim."

"Olur."

Taht odasından çıktılar. Lexa sol tarafa doğru giden koridorda yürürken Clarke yanında yürüyordu.

Clarke için ayrılmış odanın önünde durdular. "Reshop, Clarke." (İyi geceler, Clarke.)

"Reshop, Heda."

We'll Get Through This, Together | Clexa #TheWattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin