Family

570 52 25
                                    

Clarke onun göğsüne kafasını koymuş, derin bir uykuda olan kızının saçlarının kokusunu içine çekerken daha yeni yeni uyanıyordu. Kapısının çalmasıyla Madi'nin kafasını üstünden yavaşça çekti ve kalkıp üstünü değiştirmeye başladı. Karnındaki kesik iziyle ufak bir tebessüm etti.

Flashback

Clarke kamptan uzaklaşmış, keşif yapıyordu. Sığlaşan ormanların arasında duyduğu bir sesle çalının arkasına geçti. Bir hayvan acı çekiyor gibiydi. Bıçağını beinden çıkardı. Yük gemisinin fazlalarından yapıldığı için pek mükemmel bir bıçak olduğu söylenemezdi. Kafasını hafifçe kaldırdı ve can çekişen geyiğe doğru ilerledi.

"Nou touch em!" (Ona dokunma!)

Clarke hızlıca geyikten uzaklaştı ve bıçağını daha da sıkı kavrayarak etrafa bakmaya başladı. Octavia'nın erkek arkadaşından öğrendiği dildi bu. Yerlilerin dili. Kendi diline benziyordu. Octavia'da biraz bahsetmişti.

"Kusura bakma. Avını ellemeyeceğim." Sessizce konuşmaya devam etti. "Umarım doğru anlamışımdır."

Çalılar hareketlenmeye başladı. Aklına gelecek son şey çalıların arasından çıkacak kişinin 10 yaşlarında bir kız çocuğu olmasıydı ama öyleydi, esmer ve aynı Clarke'ın gözleri gibi masmavi gözleri olan bir ufaklıktı bu. Clarke bıçağını beline soktu. "Hey, annen baban nerede?"

Çocuk cevap vermedi. Yavaşça bıçağının kanını üstüne sildirirken Clarke'a bir iki adım yürüdü.

"Beni anladığını biliyorum. Sana zarar vermek ya da avını almak için burada değilim. Sana yardımcı olmak istiyorum."

"Yardıma ihtiyacım yok."

"Emin misin? Ailen nerde?"

Çocuk eliyle ağaçların ardını gösterdi. Clarke kaldırdığı ellerini yavaşça indirdi ve bıçağını yere attı. "Hadi, seni onlara götüreyim."

"Avı da almam gerek. Uyuyorlar, uyandıklarında acıkmış olacaklar."

"Tamam, avını da alalım. Annen ve babandan da yardım isteriz uyandırıp, bu geyik senin için fazlasıyla büyük."

"Taşıyabilirim."

"Tamam, önce annenlere bakalım hadi."

Çocuk bıçağını bırakmadan sımsıkı tutuyordu. Clarke onun yürüdüğü yöne ilerlemeye başladı.

Clarke yerde yatan iki beden ile afalladı. "Orada mı yatıyorlar?"

"Evet."

Clarke kulübenin önündeki iki bedene gitti. Yanlarına geldiğinde ise boğazlarının kesilmiş olduğunu fark etti. Dehşete kapılmıştı. Eliyle ağzını hızlıca kapattı.

**

"Annem ve babam ölmedi! Sadece uyuyorlar! Ufak bir yara olduğunu sanmıştım.."

"Üzgünüm ufaklık.. Gerçekten çok üzgünüm."

"Ben ufaklık değilim!"

"Peki.. Adın ne?"

"..." Birkaç saniye kararsız kaldı küçük kız. "..Madi."

"Hey Madi, bak.. Annen ve baban artık yukarıdalar. Seni hep izliyor olacaklar tamam mı?"

"Ben onları göremeyeceğim."

"Evet.. Ama, yalnız değilsin. Benimle gelmek ister misin? İleride arkadaşlarımla bir kampımız var."

"Ailemi bırakmayacağım."

"Onları bırakm-"

"Cesetlerini. Cesetlerini böylece bırakmayacağım."

"Gömmek mi istiyorsun?"

"Evet."

Clarke küçük yaşına rağmen son derece yetenekli ve olgun çocuğu birkaç saniye izledi. Koca geyiği de kendi başına devirmişti. "Adım Clarke." Ufak bir tebessüm etti.

Madi tepki vermedi ve annesi ile babasının yanına diz çöküp saçlarını okşayıp bir şeyler fısıldadı. Clarke ne dediğini anlamamıştı.

"Yu gonplei ste odon Nomi." (Senin savaşın sona erdi anne.)

"Yu gonplei ste odon Noni." (Senin savaşın sona erdi baba.)

**

Clarke çukurları saatlerce uğraş sonucu Madi'nin istediği yere kazmıştı. Madi'nin annesini tuttu ve çukura sürükledi. Derin bir nefes verdi. Bir anda karnında hissettiği acı ile bağırdı ve elini karnına attı.

Madi Clarke'a bıçağıyla derin bir kesik açmıştı. Clarke yere düşerken Madi annesini sessizce çukura tamamen yerleştirip yavaşça toprağı üstüne atmaya başladı.

"M-Madi."

Clarke bayılırken Madi annesi ile ilgileniyordu.

**

Clarke kendine geldiğinde iki çukurda kapalıydı. Dumana doğru döndü. Ufak kız ateş yakmış, başında oturuyordu. Kendi kendine kendi dilinde bir şeyler söylüyordu, Clarke rahatsız etmek istemedi ve çantasından defterini çıkardı. Ateş başındaki ufaklığı çizmeye başladı. Yarası hâlâ acıyordu ve muhtemelen susuzluktan bayılmıştı çünkü yarası bayıltacak kadar ağır değildi. Çizimini bitirdikten sonra ayağa kalkmaya çalıştı ve zorlukla da olsa başardı. Yere eğilip defterini ve çantasına uzanmıştı ki ateşten gelen ışıkla gölgesi oluşan ufaklığın yanına geldiğini anladı. Deftere bakıyordu. Clarke defteri ona uzattı.

"Bu ben miyim?"

"Evet." Clarke hafif bir tebessüm etti. "Sende kalabilir."

Madi ufak, yara dolu elleri ile defteri tuttu.

"Benimle gelecek misin?"

Madi cevap vermedi.

"Gelirsen daha bir sürü yapabilirim. Hem belki sana da öğretirim. Ne dersin?"

"Öğretir misin?"

"Tabii ki!"

"O zaman.. Tamam. Annem ve babam kızar mı?"

"Hayır. Bu kadar güçlü olduğun için seninle gurur duyacaklar." Ufak kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirirken Clarke gülümsedi. "Tamam o zaman.." Saçlarını okşadı. "Merak etme, bundan sonra yanımda güvende olacaksın."

Flashback sonu

Kapıyı açtıktan sonra hızlıca dışarı çıkıp kapıyı yavaşça kapattı.

O? Ne oldu?"

"Clarke, durumlar iyi değil."

We'll Get Through This, Together | Clexa #TheWattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin