Azgeda

374 34 27
                                    

Aradan 1 hafta kadar geçmiş, hâlâ Kraliçe Nia'dan bir haber yoktu. Clarke Lexa ile son konuşmasından sonra bir daha Lexa ile konuşamamıştı, sebebini bilmiyordu ve endişeliydi. Sabah Arkadia'da ki 8. gününe gözlerini açtı. Yarım yamalak olan uykusu hemen açılmıştı. Telsizi odasında bırakmak yerine beline geçirdi ve odadan çıktı.

Raven ve Octavia yemek yiyordu. Yavaşça onlara doğru adımladı ve yanlarına oturup onlara katıldı. "Günaydın."

"Günaydın." İkisi de aynı anda cevap verdi. Sohbetlerine devam ediyorlardı. Clarke sohbete katılmak yerine ortadaki yemeklerden kendine de biraz aldı ve yemeye başladı.

"Hey, Clarke. Dün dediğin telsize haber yollama işini biraz düşündüm. Bir çeşit sinyal yollayıp çalışır durumda mı diye kontrol edeceğim."

"Evet, iyi olur. Sağ ol."

Clarke birkaç dakika daha atıştırdıktan sonra ayağa kalktı ve içeri yürümeye başladı. Patlamadan beri Arkadia halkı daha düzenli çalışıyordu ve Clarke kendini Arkadia'ya sığdıramıyordu. Yapacak hiçbir şeyi yoktu. Sıkkınca annesinin muayenehanesine doğru adımladı. Başkalarına iyi gelmek Clarke'ı her zaman daha iyi hissettirmişti. Abby hızlıca ona bir vaka verdi ve Clarke hastasıyla ilgilenmeye başladı.

Akşam saatlerine doğru son hastası olan ufak kızın boğazını da kontrol ettikten sonra Clarke paydosunu vermişti. Kendini halsizce yatağına atmak için hızlıca odasına adımlarken Octavia Clarke'a yetişti.

"Clarke, kapıda birkaç yerli seni soruyor."

"Ne?" Clarke'ın uykulu gözleri açıldı. Kapıya doğru döndü ve adımlarını hızlandırdı. Octavia ona yetişene kadar kapıya gelmişti bile.

"Azgeda." Clarke sessizce konuştu ve atlılara yaklaştı.

"Wanheda, haiplana gaf in gon ai op yu." (Wanheda, Kraliçe sizinle görüşmek istiyor.)

"Kei, let ai hon daun ai bag." (Tamam, eşyalarımı alıp geliyorum.)

"Nou, nou bag." (Hayır, hayır eşya yok.)

Octavia Clarke'ı omzundan tutup kendine çevirdi. "Kendi başına mı gideceksin?"

"İyi olacağım O." Telsizini Octavia'ya verdi. "Lexa ve Madi'den haber alabilirsen-"

"Tamam."

"Kom op ona." (Hadi.) Azgedalı 2 savaşçı sert bakışlarını tüm Arkadia'ya yaymış, herkesi germişti.

"Kei." (Tamam.) Clarke atını almak için ahıra dönüyordu ki savaşçılardan biri atından indi. "Nou, don som." (Hayır, bende başka bir şey var.) Savaşçı atın eyerine halat bağladı.

"Ai laik nou a honon! Ai laik Wanheda." (Ben tutsak değilim! Ben Wanheda'yım.)

"Dula op yu gaf in bilaik chansla bakon?" (Başkanını geri istiyor musun?)

"Dula op yu gaf in ai gon spare bilaik sonraun?" (Hayatını bağışlamamı istiyor musun?)

"Dison laik son swima op ona rein." (Bu vakit kaybı.)

Clarke yüzündeki zafer tebessümüyle atını ahırdan çıkarırken savaşçı halatı geri çözüyordu.

"Dula op oso yu don ogeda taik ai?" (Sınırı geçmek için tüm izinlere sahip mi?)

Octavia'ya sert bakışlarını çeviren Azgeda savaşçısı kısa bir cevap verdi. "Sha." (Evet.)

"Bos." (İyi.)

"Yu mean heda get in ogeda kom disha ait?" (Yani komutanın tüm bunlardan haberi var mı?) Clarke atına binerken sordu. Lexa ile alakalı birkaç habere ihtiyacı vardı.

"Are yu fir in, Wanheda?" (Korktun mu, Wanheda?)

"Kom course nou.  Let's gyon au." (Elbette hayır. Hadi gidelim.) Clarke bindiği atını ilerletmeye başladı.

We'll Get Through This, Together | Clexa #TheWattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin