Gece son bulduğunda kaybettiği sıcaklığın sızısını çeker olmuştu Hanna. Hızlı duygu değişimleri hayatını allak bullak etmişti. Pişman mıydı yaşadıklarından? Hayır. Sahiplenmişti acısını. Üzülecek olsa da içindeki boşluk daha çok yormuştu Hanna'yı. Omuzlarına bırakılan etolle sıyrıldı düşüncelerinden.
- Arabayı alıyım gidelim.
- Ali yalnız gitmek istiyorum.
- Neden?
- O arabadan tek başıma inmek istemiyorum. Bu geceyi burada bitirelim.
Ali birçok kadından aşk itirafı duymuştu ama bu hüzün çok yeniydi. Hem duygularından kaçmayan hem de bu kadar kırılgan davranan Hanna'yı üzmeyi sevmiyordu. Çaresizce resepsiyona dönüp taksi çağırmalarını rica etti. Hanna'nın ardından, elleri ceplerinde gidişine bakarken yanına yaklaşan görevli Edward'ın kendisini beklediğini görüşmek istediğini bildirdi. Görevliyi başıyla onaylayan Ali boynunu ovuşturup yapacağı konuşmanın seyrini kestirmeye çalıştı. Daha fazla beklemenin çözüm olmayacağının bilinciyle döndü salona. Salonun kuytu köşesinde dışarıdan yayılan loş ışıklara dikkat kesilen Edward'ın yanına yaklaştı. Edward gözlerini seyrettiği manzaradan çekmeden Ali'ye seslendi.
- Gel bakalım Ali Karadağ.
Ali, salonun boşalmasını bekleyen garsondan kahve getirmesini istedi ve çektiği sandalyeyi Edward'ın karşını yerleştirdi.
- Benimle görüşmek istediğiniz mesele neydi?
- Hanna'nın kim olduğunu biliyorsun değil mi?
- Tabiki biliyorum.
- Bu akşam burada olmasının nedenini söyleyebilir misin yada aranızdaki ilişkinin ne olduğunu?
Ali gelen kahvelerin servisini bekleyip kahvesinden bir yudum aldı.
- Vereceğim cevaptan ne kadar mutlu olursunuz emin değilim. Hanna ile Yusuf vesilesiyle tanıştım.
Duyduğu isim oldukça ilgisini çekmiş olacak ki Edward daldığı manzaradan çekti gözlerini. Tüm dikkatiyle Ali'nin vereceği cevabı dinlemeye başladı. Ali'nin Yusuf hakkında ne kadarını bildiğinden emin değildi.
- Yusuf mu?
-Evet. Edward bey. Yusuf Çınaroğlu. Yusuf ile yakınlığınızı yeğenim sayesinde öğrendim.
- Anlamıyorum Ali Bey. Hanna Yusuf derken şimdi de yeğeniniz!
- Yeğenim Züleyha Kuzgun. Yusuf Çınaroğluyla evleniyor. Yusuf hakkında biraz araştırma yapınca size kadar ulaştım. Yarın konsoloslukta nikah kıyılacak bu yüzden İngiltere'deyim. Hannayla da bu vesileyle tanıştık.
- Erkek arkadaşı olduğunuzu duydum.
- Çok hızlı yayılmış. Sizi temin ederim benden kaynaklanan bir söylenti değil bu. Hanna ufak bir duygu karmaşası yaşıyor ancak aramızda bir danstan daha fazla yakınlık olamaz. Rahat olabilirsiniz.
- Rahat olmak mı? Beni suçluyorsun.
- Nasıl düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Yaşananlar konusunda sadece Hannanın anlattıkları kadar biliyorum. Hanna sizin hakkınızda nasıl düşünüyorsa öyle düşünüyorum.
- Suçlayıcı bakışlarınıza bakılırsa kızım da beni tanıyamamış. Benden dinle o zaman. Sağlam kökleri olan zengin bir ailenin tek çocuğuyum. Çocuklarımın içine doğdukları bu aileden uzaklaşmalarını istemedim. Ayrıca bu servete göz koyanlara karşı dikkatli olup onları korumayı üstüme vazife bildim. Ben fırsatçılara karşı ailemi korumaya çalışırken ailemin içinden hançerlendim. Kızımın her hatasında daha çok kanadı yaralarım ancak her seferinde kızımın arkasında durdum. Sizce Yusuf'u babasından dolayı mı istemedim? Ya da bir çocuğa bakabilecek gücüm yok muydu? Hayır. Yusuf, evli 3 çocuklu bir adamın oğluydu ve bu Helenin ilk hatası değildi. Oluşan sağlık sorunları nedeniyle bu çocuğu doğurmak zorundaydı. Bakmak istemediği bir çocuğu doğurmak zorundaydı. Ben sadece kızımın ve eşimin isteklerini takip ettim. Sinan Çınaroğlu yeterli olmasaydı Yusuf'u bırakmazdım ancak yinede alıp getiremezdim evimize. Konu kökler değildi konu para değildi sadece Helen hiçbir bağ istemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sev "SEN YA! " beni
Ficción GeneralZehirli nefs topraklarının, kurumayan nehirleriydi SEVDA Boyunlara ateş laleleri takıp yoldan çıkaran gafletti SEVDA Zalimin vicdansızlığına kılıf, masumun iki cihan sınavıydı SEVDA Bazen insana, bazen nisyana dairdi SEVDA Belkide cehennemin yasak m...