Gece el ayak çekildiğinde bir kıpırtı peyda oldu. Bahçıvan kulübesinde. Ayın aydınlattığı kulübede dikkatli adımlarla ses çıkartmadan dolaşan kişi el yordamıyla aradığı dolaptan bulduğu şişeyi ay ışığında aydınlatıp üstünü okudu. İşi şansa bırakamazdı. Kulübeden çıktıktan sonra kenarda üst üste dizili duran kovalardan birini alıp içine su doldurdu. Şişenin kapağını açık içindeki tarım ilacını suyun içine boca etti. Eline aldığı kovayla arka bahçede duran haraya doğru ilerledi.
-Süt beyaaaaz susadın mı? bak sana ne getirdim?
* * * * * * * * * * * *
Solgun ışığın aydınlattığı kovadaki suya yaklaşan süt beyaz, başını sallayıp yelelerini bir sağa bir sola savurdu. Ceylanın ısrarına dayanamayıp boynunu sonu olacak berrak suya uzattı. Sudan içen süt beyazın yelelerinde ellerini gezdiren Ceylan zaferinin tadını çıkarmaya başlamıştı ki her zaman sakin olan hayvan birden geri çekildi. Süt beyazın sağa sola savruluşuna bakan Ceylan ne yapacağını kestiremeden izledi ölümü. Süt beyaz başını sallayıp püskürmeye başladı. Büyümüş gözleriyle bir iki kez şaha kalkmaya çalışıp garip sesler çıkartarak kişnemeye çalıştı. Ayakları vücudunu taşıyamayacak kadar güçsüzleştiğinde olduğu yere önce dizlerinin üstüne çöktü sonra uzandı. Süt beyazın can çekişini izleyen Ceylan bir an önce ölmesi için dua etmeye başlamıştı. Sesi çıkmasa da hala yerde debelenen hayvana daha fazla bakamayacağını anlayıp dışarı çıkmak için adımını atınca ayağı getirdiği su kovasına takılıp yere düştü. İlaçlı suyun döküldüğü zeminden kalkmaya çalıştıkça daha çok bulandı zehirli suya. Bir an evvel kalkıp eve gitmeliydi. Son bir gayretle yerinden kalktı. Gözlerinden dökülen yaşların bulanıklaştırdığı bakışlarını son bir kez çevirdi. Kıpırtısız yatan süt beyazın açık kalan gözleri sanki kendisini takip ediyormuş gibi bakıyordu. İçine dolan ürpertiyle haradan çıkıp eve koştu. Tek solukla çıktığı odasında üstünü alelacele çıkartıp yatağa girdi. Hasan yanındaki hareketliliğe uyanıp yanında yatakta küçücük kalmış kadına baktı. Ceylanın kesik kesik nefesleri ve titreyişlerine dayanamayıp sarmaladı.
-Ceylan hasta mısın? Neden bu kadar titriyorsun? Doktora gidelim.
-Sus uyumak istiyorum.
-Ceylan hadi kalk.
-Sus diyorum Hasan sadece sus.
Hasan bu kadar şey yaşanmasına rağmen ilk kez bu kadar çaresiz görüyordu Ceylanı. Ne yaparsa yapsın ulaşamıyordu karısına. Ceylan hırslandıkça annesinin tavırları sertleşiyordu. Evin tek oğlu olmasını bir kenara bırak alıp Ceylanı gitse, yapabileceklerini kestiremiyordu ki ailesinin karşısına dikilip Ceylanı götürsün. Hiçbir soru sormasa da sarılmayı bırakmak istemiyordu. Kuş gibi çırpınan Ceylanı bırakamıyordu. Hasan sardıkça Ceylan hırçınlaştı içinde kaynayan korku daha da boğmaya başlamıştı. Ceylan gözlerini her kapadığında Sütbeyazın acıyla kıvranışı ve suçlayıcı gözleri beliriyordu gözlerinde.
- Bırak dedim sana bırak beni. İstemiyorum seni açık açıkta söylüyorum anlamamakta ısrar ediyorsun. Bırak artık beni düş yakamdan.
-Ceylan bağırıp durma. Neden her şeyi düzgünce yapmama izin vermiyorsun? Her şeyin istediği gibi olması için elimden geleni yaparım. Lütfen benden çok kendinle savaşmayı bırak.
- Sen benim istediklerimi yapamazsın. Ne hayallerin ne de paran yetmez. Bir salaklık yaptım sende bırak yakamı. Git bul birini. Zorlanmadan bulursun nasıl olsa.
-Ceylan sonunda istediğini yapacam hiçbir ahını da kabul etmiyecem haberin olsun.
-Etmem şimdiden açık açık söylüyorum. Beni bir şekilde boşa ister kuma bul ister başka bir yolunu bul istemiyorum burada kalmayı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sev "SEN YA! " beni
Genel KurguZehirli nefs topraklarının, kurumayan nehirleriydi SEVDA Boyunlara ateş laleleri takıp yoldan çıkaran gafletti SEVDA Zalimin vicdansızlığına kılıf, masumun iki cihan sınavıydı SEVDA Bazen insana, bazen nisyana dairdi SEVDA Belkide cehennemin yasak m...