. Uzunca süren duşunu tamamlayan Züleyha üstünü giyinip saçlarını elleri arasındaki havluya sıkıştırıp kurutuyordu. Bir müddet daha ayakta dikilip saçlarının suyunu aldırtan sonra önüne düşen saçları savurdu arkaya doğru. Şu anda gönlünü ısıtan güneş umut mu olmalıydı yoksa batışından mı korkmalıydı öylece kala kaldı.
* * * * * * * * * * * * * *
Karşısında beliren manzaraya uzun uzun bakmak istiyordu. Gözlerini açtığında kaybetmekten korktuğu simaya hasreti göz kırpmasına bile izin vermiyordu. Gerçek miydi? Umurunda mıydı? Sadece anın verdiği mutluluğu tatmak istiyordu yudum yudum. Parmaklarının ucunda asılı kalan havluyla ayakta dikilip valizini ayaklarının altına almış yarini süzdü. Bu anca bir rüya olmalıydı. Bir işaret. Hiçbir yere gidemezsin buraya aitsin mi demek istiyordu bu manzara. Aklının oynadığı oyunlardan sıkılmış olsa da ritmi bozulan kalbi her şey gerçek diyordu. Bir de odayı sarmalayan koku yok muydu! Bu da rüya olamazdı herhalde.
Bir de Yusuf tarafı vardı.
Karşısında dona kalan bu kadın eşiyken "döndüm" deyip koşup sarılamamak deli etse de tek bir söz söyleyemezken buna nasıl cesaret edecekti. Ali dayı ve teyzesinin ardından koşup ilk uçakla dönmüş olsa da Züleyha kabul edecek miydi? Nasıl açıklayacaktı her şeyi onun iyiliğini düşünerek yaptığını. Kendini bile inandıramıyordu "seni düşündüğümden seni buralarda bırakıp kaçtım." Bu nasıl bir açıklama olacaktı. Odaya girdiğinde kapının yanındaki valiz iyice allak bullak etmişti zaten. Gidecek miydi gerçekten? Ben giderken Züleyha'da böyle mi hissetmişti? Peki nasıl nefes almıştı 1 hafta? Ne olmuşsa olmuş dönmüştü artık. Banyodan gelen sesi dinlerken valizin yanındaki sandalyeye oturduğunda istemsizce valizin üstüne basarken bulmuştu kendini. Kesilen su sesinden sonra bedenini saran sıcaklıkla kalbinin gümbürtülerini kulağında duymaya başlamıştı ki kızıl ipeklerini kurutmaya çalışan sultanı göründü. Ne zaman bağlanmıştı bu kadar? Her hangi bir güzellik herhangi bir hareket sebep olamazdı bu teslim oluşa. Kaderdi. Alnına gönlüne yazılmıştı Kalu bela da. Öylece ayakta bekleyen Züleyhaya uzak kalmaya daha fazla dayanamayacağını anladığında yerinden kalkıp yaklaştı. Hiçbir dilde söyleyecek tek bir kelimesi olmasa da yaklaştı adım adım. Her adımında biraz daha korkarak attı diğer adımını. Ne söyleyip alacaktı gönlünü. Yalanına devam edip üste çıkmayı denemek istese de yapmayacaktı. Yaşattığı tüm acının hesabını çekmeye razı gelmişti buraya. Sevdiceğinin kokusu ciğerlerini sarmaya başlayınca durdu.
-Züleyha!
Sadece adını söylemesi yetmişti nazlı kuşunun uçup kollarına konması için. Sımsıcacık sarmıştı. Bırakırsa kaçmasından korkarcasına sarmıştı Yusuf'u. Yüzünü boynuna gömüp kokusunu derin derin içine çekiyordu gerçekliğinden emin olmak istermiş gibi. Ne yaparsa yapsın tek bir açıklama yapılmaksızın yine kollarına sığınan bu kız mı yormuştu ailesini. Gözünden tek bir damla yaş dökülmese de titreyişleri anlatıyordu çektiklerini. Bu hüzün ortamının iyice içine kapanmasına sebep olacağını düşündü Yusuf.
- Ne oldu? Gelin Ağam. Bir hafta da bu kadar özlenir mi? Aaah tamam tamam bir şey demedim.
Züleyhadan sızlanarak ayrılan Yusuf aynanın karşısına geçip gömleğinin bir iki düğmesini çözüp yakasını genişletti. Boynunda ki diş izlerine bakıp Züleyhaya eserini göstermek için döndü.
- Vampir misin? Sarılır sarılmaz yapıştın boynuma.
Biraz önce kelebek gibi titreyen kız yüzünü saran kızıllık ve beline kadar süzülen kızıl saçlarıyla etrafı yakıp kül edecek bir alev topuna dönüşmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sev "SEN YA! " beni
Fiksi UmumZehirli nefs topraklarının, kurumayan nehirleriydi SEVDA Boyunlara ateş laleleri takıp yoldan çıkaran gafletti SEVDA Zalimin vicdansızlığına kılıf, masumun iki cihan sınavıydı SEVDA Bazen insana, bazen nisyana dairdi SEVDA Belkide cehennemin yasak m...