-Üzgünüm beni çok iyi anladığınızı yanınızda çok mutlu olduğumu sizsiz bir hayat düşünemediğimi inkar edemem ancak gözlerinize baktığımda içimi titretemiyorsunuz hanım efendi.
Yüzündeki huzur dalgalanmalarıyla fincanını alıp mutfağa doğru uzaklaşan Yusuf'un ardından Hanna kıskançça seslendi.
- Dert yanmaya gelme bir daha bana, ayrıca teyze de bana Teyze.
* * * * * * * * * * * *
Güneş altın sırmalarını bereketli Mardin topraklarına saçmaya başlamıştı sonunda. Namazdan sonra gözüne uyku girmeyen Züleyha odasının ahşap parkelerinde iz bıraktığından eminken bir an kapıya yönelip kahvaltı hazırlayarak aklını oyalayıp zamanı geçirebileceğini düşündü. Aynanın karşısında üstüne çeki düzen vermek istediğinde gözleriyle beraber ağzının da açılmasına sebep olan görüntüsüyle yüz yüze geldi. Gözlerindeki halkaları ve kızarıklığı görenlerin, dertten zilzurna sarhoş olduğunu sanması hiçte yadırganmamalıydı. Peki ya dudağından çenesine uzanan uçuğu nasıl fark edememişti. Sağı solu kurcalamasına rağmen kapatıcı olarak bir şey bulamayınca çantasına yönelip hem ceplerini aramaya hem de söylenmeye başladı.
- ihtiyacım yokmuşmuş çöpe atıyımmış. Madem ağlatacaktın daha da fazlasını alıp koymalıydın. Alışmışmış bana yemek yiyebilmek için yaren bulmuşmuş.
Oturduğu pufun üstünde çantasındaki telaşlı arayışa son verip yine daldı göremese de yüzünü görmek istediğinin düşüncelerine.
-Akşam bir şey yemiş midir acaba? İşler karıştı demişti. Ofiste mi uyudu? Kahvaltıyı nasıl yapacak? Amaaan Züleyha duramıyorsun aç kalmak istemiyorsa bırakmasıydı seni. Sekreteri hazırlar.
Çantasına uzanan eli Yusuf'un yüzünü buruşturuyormuşçasına buruşturmaya başladı, çantanın açılmış ağzını.
- Sekreteri nasıl biri acaba? Bayan sekreter farz mıdır yaaa!
Bir taraftan ne aradığını unutsa da çantasını kurcalarken bir taraftan beyin fırtınasının hızını arttırıyordu.
- Yusuf Bey kahveniz ki ki ki ki. Yusuf Bey tostunuz hi hi hi hi. Durun. Siz yazarken ben yediririm ho ho ho ho. Kim ne yapsın dim direk Zilhayı.
Kendine gelmeye başlayan Züleyha kullanmadığı kapatıcıyı hangi akla hizmet çantalarda aradığına şaşırıp çantasını yerine kaldırıyordu ki Ceylanın çok beğendiği çanta olduğunu fark edip içindeki ne varsa komodindeki sepete boşaltıp çantayı çöp sepetine attı.
- Cep telefonunu cebine koyup gözlerine kimse uyanmadan buz kompresi yapabileceğini düşünerek sessizce mutfağa indi.
Dolaptan buzluğu çıkarırken Oyanın gülen sesiyle yerinde hopladı.
-Ne oldu taze gelin kim yaktı içini gece gece de sabahın köründe buzlara sarıldın.
Züleyha Oya'ya dönünce gülüşleri yüzünde donan Oya Züleyha'ya yaklaşıp elini alnına bastırdı.
-Hasta mısın Züleyha? Ateşinde yok bu uçuk ne böyle gözlerinde kıpkırmızı olmuş.
Yüzünün haline çare düşünürken çıkagelen eltisinin verdiği akıla sarıldı.
- Akşam pekiyi değildim ateşim vardı yatarken. Uyurken yükselmiş herhalde fark edemedim.
-Dur Berat'ı çağırıyım hastaneye gidelim.
- İyiyim kaldırma. Kahvaltıyı hazırlayalım sonra krem falan aldırırım uçuk için.
- Rahatsız hissedersen söyle ama bak emanetsin artık bu evde. Yusuf Ağama ne deriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sev "SEN YA! " beni
Fiksi UmumZehirli nefs topraklarının, kurumayan nehirleriydi SEVDA Boyunlara ateş laleleri takıp yoldan çıkaran gafletti SEVDA Zalimin vicdansızlığına kılıf, masumun iki cihan sınavıydı SEVDA Bazen insana, bazen nisyana dairdi SEVDA Belkide cehennemin yasak m...