Sabah yüzüme vuran ışık ile uyanmaya çalıştım. Gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. Hemen yanımda duran dijital Saate baktım. Ne? Saat öğlen 12 miydi? Gerçi şaşırmamak lazım dün o kadar olay yaşadık. O kadar yoruldum yani bu saatte uyanmam normaldi. Normalde olsa jin hyung erken uyandırırdı. Ama dünki şeylerden sonra ve ayağımı burktuğumdan dolayı sanırım bana kıyamadı.
Eh bu da benim işime geliyordu."uyandın nihayet civciv, benim bildiğim civcivler sabah erken kalkar!"
Söylene söylene içeri girip camları açan jin hyung, işlerini bitirdikten sonra yanıma oturup konuşmaya başladı.
"Ayağın nasıl oldu?"
"düne göre daha iyi hyung"
"peki, o zaman ben kahvaltı hazırlarken sende git güzelce banyo yap, çıktıktan sonra da ayağına bakayım tamam mı? "
"olur, teşekkür ederim hyung, cidden sana çok şey borçluyum.."
Kaşlarını çatıp "Eğer bir daha bu tarz şeyler dersen benim yaptığım o çok sevdiğin limonlu keki yapmam haberin olsun!"
Bidakka.. Bu resmen bir tehditti! O limonlu keki çok sevdiğimi biliyor. Hatta bi keresinde sıcak sıcak yiyeyim diye okuldan bile kaçmıştım. Tabi azar da işittim ama olsun buna değmişti.
"Hyung hep beni zayıf noktamdan vuruyorsun ama!"
Kaşlarımı çatıp dudak büzdüğümde şirin bir şekilde bakıyordum.
"Ama sende sürekli tatlı tatlı hareketler yaparak beni kandırıyorsun!"
Birlikte gözlerimiz kısılana kadar gülmüştük. Daha sonra jin hyung o çok sevdiğim limonlu kek için işe koyuldu.
Bende banyoya gidip üstümdeki fazlalıklardan kurtuldum. Daha sonra sıcak suyu açıp kendimi suyun altına bıraktım. Sıcak suyun verdiği rahatlık ile gözlerimi kapadım ve anın verdiği huzura bıraktım kendimi..
Yaklaşık 1 saat içinde kaldığım banyodan, buhar olmadan çıkmayı başardığımda aynanın karşısına geçip saçlarımı kurutmaya başladım. Daha sonra hoseok hyung'un bana bol olan kıyafetlerinden birini seçip giymiştim. Bugün okula gitmemeye karar verdim. Çünkü hem yorgundum hemde ayağım kötüydü.
Ayağım demişken jin hyung geldi aklıma hemen elime ilaç kutusunu alıp mutfağa doğru adımlamaya başladım. Ayağıma bakacağını söylemişti.
Bütün evi dolduran kek kokusu beni resmen büyülüyordu. Bu kokuyu o kadar çok seviyordum ki..bana her seferinde çocukluğumu hatırlatırdı. Sadece kokusu bile iştahımı açıyordu. Bir tepsi yemek istiyordum!
"hoşgeldin civcivim, kahvaltı hazır sayılır. Kek de 10 dakikaya hazır. O pişene kadar ayağına bakalım. "
Jin hyung elindeki bıçağı tezgaha bırakmış ve beni sandalyeye oturtmuştu. Önüme oturarak elimdeki sağlık çantasını yere kattı.
"hyung şu an ayağım iyi merak etme yani bence bakmana gerek yok.."
Jin hyung'un tehditkar bakışlarına maruz kaldığımda başımı eğerek konuştum.
"tamam bişi demicem ne istersen yap."
" Seni dinleyen yok zaten farkındaysan. Ayrıca şimdi tedavi etmezsem iyileşme sürecin yavaşlar ve sende derslerden geri kalırsın."
Doğru söylüyordu. Yahu bende iyileştim demedim ki sadece düne göre daha iyiydim.
" hyung? "
Ayağıma krem sürerken konuştu.
"Hoseok'u mu soracaktın?"
Yuh! Nerden bildi ki aklımı mı okuyordu bu adam..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my savior~VMİN
ActionDansçı Park Jimin ile, serseri uyuşturucu bağımlısı Kim Taehyung'un maceraları.. *Bu ficte her an herşey olabilir. *Park Jimin o gece çarptığı kişinin başına neler açacağını ve ona büyük bir hasar vereceğini bilmiyordu.. Ve Kim Taehyung.. Ona karş...