"hyung sinirlenme lütfen.. Zaten onunla gideceğimi biliyordunuz.."
Arabada kucağımda kedim ile Jin hyung'u sakinleştirmeye çalışıyordum..
Eskisi gibi sinirli görünmüyordu. Ama hala sitemi vardı..
"Jimin o çocuğun sana zarar vermeyeceğini nerden bilebiliriz ki?"
Eh ondan emin değilim işte..
"Hyung.. Kızma ama neden böyle sinirlendin ki.. İzin vermiştiniz bana.."
Mırıldanarak konuşsam da eminim ki beni duymuştu.
Direksiyondaki elini sıkarak konuştu.. Öfkesi geçmemiş belli ki..
"Önyargılıyımdır belki bilmiyorum.. Ama, onun hem sana hem de bana olan hal ve hareketlerini hiç beğenmedim. Karşısında 10 yaşında bir çocuk varmış gibi davrandı. Baksana konuşmama bile izin vermedi. Şerefsiz! Yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tuttum!"
Sinirden kendini kastığı belliydi. Çene hatları ve damarlarından bunu anlamak zor değildi.. Jin hyung'u çok nadir böyle görürüm. Tamam kızar çoğu zaman ama böyle değil.. Nasıl desem ciddi bir şekilde kızmaz anne gibi azarlar sadece.. O ciddi bir şekilde kızarsa çok kötü oluyor çünkü. Bende haliyle onu böyle görmeye alışmadığım için biraz endişeli ve korkuyordum açıkçası..
Ben utanç ve endişe ile kafamı öne eğip kedimle oyalanıyor gibi yaptım.. Oda birden sesini yükseltip bağırınca korkudan yerimden sıçradım.
"Böyle gıcık ve kendini beğenmiş biri olduğunu bilseydim onun yanına gitmene bile izin vermezdim! Bir de bar'a çağırıyor piç pezevenk!"
Bu sefer elini sert bir şekilde direksiyona vurup sinirli bir şekilde yola bakıyordu. Tabi ben onun bu hallerine alışık olmadığım için daha çok korkmuş gözlerimin yanmasına ve boğazımın düğümlenmesine engel olamamıştım..sesimin güçlü çıkmasını umarak konuşmaya çalıştım..
"Hyung.. İnmek i-istiyorum.."
Sesli bir şekilde yutkunup derin ve titrek bir nefes verdim. Gözlerim biraz daha yanıyordu. Ağlamak istemiyorum. Ama buna engel olabilir miyim? Bilemiyorum..
Bakışları beni bulduğunda hala kaşları çatık, ve yüz hatları belirgindi.. Neden bu kadar sinirlendi anlamadım ki..
Önüne dönüp arabayı sağa çekti. Derin bir nefes vermiş ve bakışları tekrar beni bulmuştu. Elini havaya kaldırmasıyla hızlı hızlı nefes alıp yavaşça geriye çekildim.
"H-hyung beni korkutuyorsun.."
Gözlerim tamamen dolmuştu.. Bana vuracak mıydı?
Korkudan gözlerimi kapattım. Anında sağ gözümden bir damla yaş akmıştı.. Birden saçlarımda hissettiğim sıcaklık ile neler olduğunu anlamak için gözlerimi yavaşça açtım..
Karşımda dolu dolu gözlerle bana bakan jin hyung'un konuşması ile gözlerimi ona sabitledim..
"Jimin.. Yoksa sana vuracağımı mı sandın.."
Sanki bütün siniri yok olmuş yerine şefkat dolu bakışları ve o tatlı sesi gelmişti..
"V-vuracaksın sandım hyung.."
Kafamı biraz daha öne eğdim..
O ise inanmaz gözlerle bakıyordu..
"Sana nasıl vurabileceğimi düşünürsün jimin.. Sen benim canımdan bir parça gibisin.. Sen bana emanetsin. İnsan emanetini korur kollar, zarar vermez.. Onu gözünden sakınır..Ben sadece güvenilir biri ile gitmeni istiyorum..
O olayı tekrar yaşamanı istemiyorum.. Seni koruyamazsam bu sefer kendimi asla affedemem.. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my savior~VMİN
AksiDansçı Park Jimin ile, serseri uyuşturucu bağımlısı Kim Taehyung'un maceraları.. *Bu ficte her an herşey olabilir. *Park Jimin o gece çarptığı kişinin başına neler açacağını ve ona büyük bir hasar vereceğini bilmiyordu.. Ve Kim Taehyung.. Ona karş...