9.Bölüm

494 22 202
                                    

Yeni bölümle geldim. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar

Bir yıl sonra

Bahar'dan
Sabah pencereden sızan güneş ışıklarıyla gözlerimi açtım. Bir süre öylece durdum yatakta. Bugün tam bir yıl olmuştu. Tam bir yıl önce bugün Bora'yı şehit vermiştik. Tam bir yıl önce bugün anne olmuştum. Babasının şehit düştüğü gün dünyaya gelmişti oğlum.

Bora'nın ölümüne çok üzülmüştüm. Çok ağlamıştım. En çok da bebeğimizi göremeden ölümüne çok üzülmüştüm. Bebeğimizin babasız kalışına çok üzülmüştüm. 

Yatakta doğrulup oturdum. Komidinin üzerindeki çerçeveyi alıp uzun uzun baktım fotoğrafa. Bora şehit düşmeden önce çektiğimiz son fotoğraftı. Dokuzuncu ayıma yeni girmiştim. Tekme atmıştı minik Bora. İkimizinde eli karnımda  birleşmişti onun tekmesiyle. Biz gülerken Nazlı da fotoğrafımızı çekmişti. Son zamanlarımızmış meğerse.

Dolu dolu gözlerle çerçeveyi yatağa bırakıp ayağa kalktım. Oğluma baktım. Beşiğinde mışıl mışıl uyuyordu. Sessizce banyoya girip duş aldım. Duş aldıktan sonra üzerime beyaz puantiyeli siyah elbisemi giydim.

Daha sonra oğlumu uyandırdım ve beraber kahvaltı yaptık keyifli bir şekilde.

Kahvaltıdan sonra beraber oyun oynadık Bora'yla. Arabalarla oynamayı çok seviyordu Bora. Çeşit çeşit arabası vardı.

Akşama doğru evden çıkıp çağırdığım taksiye bindik ve mezarlığa doğru yola koyulduk.  Timdekiler ve bayanlar olarak hep beraber Bora'nın mezarında buluşacağız.

                                  
                                 ➰

Yavuz'dan
Sabah erkenden kalktım. Bugünün tarihini hatırladığımda bir süre öylece durdum yatakta. Bir yıl önce bugün kardeşimiz şehit olmuştu. Baba olduğunu öğrenir öğrenmez şehit olmuştu kardeşimiz. Gözlerimizin önünde şehit düşmüştü. Acısı hala taptazeydi. Zaten hiçbir zaman hiçbir şehidimizin acısı dinmiyor ki. Şehit düşen kardeşlerimizin acısı yüreğimizde hep taptaze.

Yataktan kalkıp banyoya gittim. Duş alıp üniformalarımı giydim. Saat on iki gibi odamdan çıkıp dinlenme odasına gittim. Herkes buradaydı. Ben de gidip Hafız'ın yanına oturdum.

"Nasılsınız komutanım?"diye sordu Çaylak biraz çekinerek.

"Nasıl olayım Çaylak? Kardeşimizi şehit vermemizin üzerinden bir yıl geçti ama hala acısı taptaze."

"Komutanım hiç geçmeyecek mi bu acı? Hiç azalmayacak mı acımız?"diye sorduğunda kaşlarımı çattım.

"Hayır Çaylak. Hiç geçmeyecek bu acı. Hiç azalmayacak. Şehitlerimizin acısı hep yüreğimizde taptaze olacak. Bir daha böyle saçma sapan sorular sorma!"dedim sert bir ses tonuyla. Sinirlendiğimi anlayınca kafasını sallayarak onayladı beni.

"Komutanım çok acı verici değil mi? Oğlunu bir kez bile göremeden, kokusunu içine çekemeden gitti. Ben çok üzülüyorum komutanım. Ben şehit  olmayı çok istiyorum ama böyle olacaksa hiç şehit olmayayım ben komutanım."dedi Keşanlı gözleri dolu bir şekilde. Keşanlı'yı çok üzmüştü bu durum. Bu yüzden de kendini minik Bora'ya kaptırmıştı. Boş vakitlerinde hep onunla ilgileniyordu.

"Maalesef Keşanlı. Maalesef. Ama bizim güçlü olup minik Bora'ya sahip çıkmamız gerekiyor. Güçlü ol sende. Tamam mı?"dedim sırtını patpatlayarak.

"Emredersiniz komutanım."dedi yaşlı gözlerini silip. Daha sonra içeri Erdem yarbay girdi. Hepimiz ayağa kalkıp hazır ola geçtik. Erdem yarbay da üzgündü.

Yarım Kalan Sevda  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin