Güzel yorumlarınız ve eleştirileriniz benim için çok önemli. Yorum yaparsanız çok mutlu olurum ❤
-
Kanadı kırık bir kuş ne kadar süre yaşayabilirdi? Tek meziyeti uçabilmekken kanadının kırılması onun için ölümün ilk adımıdır. Onun özgürlüğü yalnızca bir çift kanatla gerçekleşiyorsa kanadının kırıldıktan sonraki o anları cehennem ıstırabı gibidir. Ondan sonra ne kadar yaşarsa aslında o kadar ölmüştür.
İşte nefes alsak bile yaşamadığımızın en belirgin kanıtıydı bu.
Ben bir kuştum, kırıldım sonra yaşarken birçok kez öldüm.
İntiharlar girişimlerim aslında gerçek bir ölümdü. Ruhumun her bir parçası her gün parça parça ölmüştü. Kaderimizin en acı kısmı ise buydu, insanlar o intiharları görmezdi, göremezdi. İzler asla gözükmezdi.
Soğuk rüzgar tüm bedenimi sarsarken sıkı sıkı kapattığım gözlerimi açarak önce zifiri karanlık olan gökyüzüne daha sonra gökyüzünün karanlığından siyaha boyanan denize baktım. Yüzlerce sesin beni yanına çağırdığını işittim sanki. Anlamak zor değildi, o ses benim sesimdi. İçimde parçalanan duyguların sesleriydi. Kafam biraz bulanık, dilimde son içtiğim bardaktan kalan içkinin tadı vardı.
Ufak bir korku ele geçirmişti savunmasız bedenimi.
Belki biraz daha büyük bir korku.
Hayır, ben tüm kalbimle korkuyordum çünkü yaşamayı hak etmediğim gibi ölmeyi de hak etmiyordum ama şu dakikadan sonra kendimi durdurmak aslında daha çok ölümün başlangıcı olacaktı.
Duygularım. Ruhum. Nefesim.
Parçalandı her şey. Mahvoldu. Enkaz altında kaldı tüm duygular. Bir parçası ezildi, bir parçası ise ayrıldı. Yapboz parçaları kadar masum değildi bu, çünkü duygular parçalandığı zaman bir araya getirilemezdi.
İçimde giderek derinleşen okyanusla birlikte sıkı sıkı kavradığım demirliklerin yavaşça diğer tarafına geçtim. Şimdi tamamen savunmasızdım. Arkamda beni içine çekmeye çalışan bir deniz, önümde arabalarıyla köprüden hızlıca geçen insanlar. Görmüyorlar çünkü karanlık. Belki de görmek istemiyorlar çünkü karanlığım.
Yaşadığım derin tereddütle birlikte gözlerimi tekrar sıkı sıkı kapattım. Ölüm beni arzuluyordu. Hem bedenen ölüm, hem de ruhen ölüm. Saçlarımın son kez rüzgarı hissetmesine izin verdim. Kaybettiğim özgürlüğüm saçlarımda can bulmuş gibi uçuşuyordu.
Elimi biraz gevşetsem bunun son bulacağını biliyordum.
Ölüm beni arzuluyordu.
Daha çok bulanıklaşan kafamla birlikte kendimi geriye bırakacağım sırada ellerimin üstünde sıcak bir el hissettim. İrkilerek hızla gözlerimi açtığımda bana korku dolu gözlerle bakan bir kadın gördüm. "Yapma," dediğinde ellerimi daha sıkıca kavramıştı. Öyle çok sıkı tutuyordu ki elimi çekmeye kalkışsam kadını peşimden sürüklerdim. Hafifçe kaşlarımı çattım. Yaşadığım derin tereddütte uzun zaman sonra ilk defa galip gelmişken şimdi geri adım atamazdım. "Gel buraya," beni demirliklere doğru çektiğinde dikkatle ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUS KÜLLERİ
Teen FictionBen kendi kalbinde tutsak olan o kızım. Her nefesimde harlanan ateşimin mimarisiyim. Sıcak gecelerin soğuk mevsimiyim. Ben kabusum. Ben külüm. Ve kalbime sıcak bir adamın aşkını sığdırdım. "Sen ölmeyi seviyorsun Ay Parçası, ben ise her seferinde sen...