12. Bölüm: öfkenin ateşi

77 10 24
                                    

Güzel yorumlarınız ve eleştirileriniz benim için çok önemli

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güzel yorumlarınız ve eleştirileriniz benim için çok önemli. Yorum yaparsanız çok mutlu olurum ❤

-

Unuttuğumu sandığım anılar aslında zihnimde, bir odadaydı. Kendimi soyutladığım o anılar tek tek can bulmaya başladı. Unutmak değil de kaybolmaktı bu. Ben zihnimde kaybolmuştum ve yalnızca bulunmaya ya da yol gösterilmeye ihtiyacım vardı. Teyzeme olan o saf sevgim tatlı bir anıyla bana gösterildi sanki.

Bir perde serildi geçmişi gösteren. 

Sonra o gösteri başladı.

Birlikte çimenlere yaslanmış gökyüzündeki yıldızları seyrederken, "Bugün neden moralin bozuk?" diye sormuştu. Bunu fark etmesinin beni şaşırttığını hatırlıyordum. Gün boyunca bunu ondan gizlemeye çalışmıştım. "Nasıl anladın teyze?" demiştim şaşkın şaşkın ona bakarak. "Oysa bugün hep mutlu gözükmeye çalışmıştım." Sanırım on dört yaşımdaydım.  Bana bakarak gülümsedi. "İşte tamda bu yüzden anladım, çok mutluydun." 

Parmağıyla hafifçe anlıma vurdu. "Beni kandıramazsın. Ben seni herkesten çok iyi tanıyorum, sen mutlu olduğun zaman sessizleşirsin bugün tüm gün yaptığın gibi konuşmazdın." Gülümsemesi buruk bir tebessüme dönüştü. "Gözlerinin ağladığını görebiliyorum." 

İşte böyleydi. O beni o kadar çok tanıyordu ki şimdi tam karşısında koyduğum tüm o duygu bariyerleri geçersiz gibiydi. İçimi okuyormuşçasına gözlerime bakması beni sarsıyordu. O benim aksime bir bariyere ihtiyaç duymuyordu aksine o tüm duygularını görmem için karşımdaydı. Benim gibi hileye ihtiyacı yoktu çünkü zaten o bu oyunun kurucusuydu. 

Gözlerim bir an olsun gözlerinden ayırmıyordum. Sanki etrafa baksam, evde olan anıları uyandıracaktım. 

"Hoş geldin," diye mırıldandığında tamamen savunmalı gözükmeye çalışıyordum. Başım dik, omuzlarım dik. Onu cevapsız bıraktığımda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. "Burada olduğuna göre bana söz veriyor musun?" Sorusuyla birlikte ellerimi hafifçe yumruk yaptım. Kahve gözleri merhametle buluşmuş bana bakıyordu. Bu bana acı veriyordu çünkü bu kanlı oyunda ona hak vereceğimi biliyordum. Oysa annemi öldürmüştü değil mi? Ama ben annemin yaptığı şeylerden çok korkuyordum.

"Söz veriyorum." dedim en sonunda konuşarak. "Bana ne olduğunu anlat, bana ne yaşadığını anlat, bana neden annemi öldürmek zorunda olduğunu anlat." Hafifçe yutkunduğumda boğazımda acı bir tat vardı. Hesap sormak yoktu aklımda ama yedi yılın ıstırabı hiç geçmeyecekti. Benim konuşmamı istercesine sustuğunda bana verdiği hakkı kabul ettim. 

"Bana Erna diyorsun," dedim çaresizce. "Eskisi gibi şefkat dolu. Kafam allak bullak, yedi yıldır çektiğim onca acı, çile..." Sustuğumda gözlerimin dolmaması için tüm gücümle kendimi sıkıyordum. "Öldüm ben teyze," dedim haykırışla. "Birçok kez ölen ruhum gibi şu bedenimin de ölmesini istedim." Elimi kalbime götürerek titrekçe nefesimi verdim. Ona tüm bunlardan bahsetmek istememiştim ama şimdi büyü yapılmışçasına dökülüyordu dilimden. 

KABUS KÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin