Güzel yorumlarınız ve eleştirileriniz benim için çok önemli. Yorum yaparsanız çok mutlu olurum.❤
-
Sanki saatlerce o gözlere takılı kalmış ve işkence görüyordum ama sadece birkaç saniye olmuştu. O saniyeler bir yılan gibi zehrini akıtmıştı ruhuma. Onun hayatımdaki yeri bundan ibaretti. Bana atlatamayacağım bir zamanı aşılıyordu. O birkaç saniyede bu kahverengi gözler bana, "yaşayamazsın," dercesine bağırmıştı. Gerek yoktu çünkü geçmişin daha onu görür görmez canlı olduğunu hatırlamıştım. Beynimin zonkladığını hissettiğimde kapının koluna sıkıcı tutundum ve güçsüz bedenimi zorla ayakta tuttum."Hiç gelmezdin." dedim sakin olmaya çalışarak. "En son bu kapının zilini yedi yıl önce çalmıştın."
O kanlı gecede...
O geceden sonra annemden boşanmıştı. Birkaç yıl sonra ise başka biriyle evlendiğini duymuştum. Onu sır gibi saklamıştı, zaten her zaman olduğu gibi bu da benim umurumda değildi.
Onu hayatımdan silmek istemiştim ama hayatımın silgisi bana ait değildi. Değer verdiğim o kişinin bana söylediği o söz gibi.
"Hayat senin ama yöneten hep başkalarıdır."
Bakışları muhtemelen arkamdaki Aral'a kaydığında, "Arkadaşının yanında böyle konuşma yanlış anlayacak." diyerek gülümsedi ve yanımdan geçerek içeri ilerledi. "Merhaba ben Mehir'in babasıyım." Gözlerim sinirle kapandı. "Aman tanrım buraya ne olmuş böyle Mehir? İyi misiniz?" Ve o sahte endişeli sesiyle daha fazla sinirlendim. "Mühim bir şey değil." dedim onlara doğru dönerek. "Neden gelmiştin?" Aral'ın şaşkın yüzünü gördüğümde bıkkınca nefesimi verdim. Onu içeriye almamalıydım.
Babam daha fazla telaşlı baba rolü yapmadan bunu sonlandırdı ve Aral'a doğru döndü. "Celal," diyerek elini ona uzattı. Aral bana baktıktan sonra elini tuttu ve, "Aral, memnun oldum." dedi. Yumruğumu daha fazla sıkarak araya girdim. Bir nevi o zehir ona bulaştırmasından korkmuştum. "Bu kadar yeter. Söylemek istediğin bir şey varsa söyle yoksa şov yapmayı bırak ve git." Sert sesim onu yine alayla güldürdü.
"Şov yapmaya gelmedim. Sadece seni merak ettim."
Oyun oynamayı severdi hele ki oyun oynadığı kişi bensem. Ben ve annem. Doğduğumdan beri beni bir an olsun merak etmeyen o, şimdi yüzsüzce beni merak ettiğini söylüyordu. "Gerçekten git." Bir an duraksadım. Buraya dedemden kalan miras için gelmiş olabilirdi. Ne kadar da komikti, ilgisiz annem bir anda ilgilenmeye, benimle yıllardır konuşmayan babam kapımı çalıyordu. Hepsi kağıt parçaları uğruna. O gece vicdanlarını da gömmüş olmalıydılar. Ben ölmüşken, onların yaşaması, gülmesi haksızlıktı. Hiçbir zaman haklı haksız diye tartışmamıştım çünkü bunu çoğu zaman umursamamıştım ama şimdi tüm günah benim omuzlarımdaydı. Oysa o gece beni o kana itekleyen onlardı.
"Bu kadar kaba olmamalısın. Ben sana böyle mi öğrettim?"
Hâlâ karşımda pişkin pişkin sırıtıyordu. "Keşke bana öğrettiğin şey sadece bundan ibaret olsaydı." Hafif hafif beyazlamış saçlarını geriye doğru itti. Takım elbisesinin üzerinde olan toprak lekeleri dikkatimi çekse bile bunu çok umursamadım. "Artık cidden gider misin?" Bu kaçıncı söyleyişimdi bilmiyordum ama birazdan patlayabilirdim. Gözlerimde bunu gördü ve o alaylı ifadesinin yerini hissizliğe bıraktı. "Peki şampiyon, gidiyorum." Başka bir şey söylemeden Aral'a kısa bir bakış attı ve yanımdan geçerek kapıya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUS KÜLLERİ
TeenfikceBen kendi kalbinde tutsak olan o kızım. Her nefesimde harlanan ateşimin mimarisiyim. Sıcak gecelerin soğuk mevsimiyim. Ben kabusum. Ben külüm. Ve kalbime sıcak bir adamın aşkını sığdırdım. "Sen ölmeyi seviyorsun Ay Parçası, ben ise her seferinde sen...