şu an bunlar yaz tatilinde arkaaslar soran oldu işte okula gidiyorlar ama yaz tatili çünkü dizide de yaz tatiliydi
gecelim hadi
-
"Benim ölmeme bile dayanamazsın. Ne kadar duygusal ve narin bir kız olduğunu ikimiz de biliyoruz. Bir de kendi eli ile öldürecekmiş." güldü ve göz kırptı. Haklıydı, bir karıncayı incitmekten korkardım ben."O değil ben geberticem seni orospu çocuğu." dedi Finn kısık sesle.
"I-ıh benim sana konuşmamanı söylemem mi gerekiyor?" Jacob elindeki bıçak ile Finn'in boğazına sıyrıklar atarken Finn hafifçe inliyordu.
"Millie git buradan. Ben halledeceğim tamam mı?" dedi Finn zar zor. Gözleri kan kaybından hafif kayıyordu.
"Tanrı aşkına Millie, neden bu çocuğa hak etmediği değeri veriyorsun?"
"Keşke yıllarca sana verdiğim değeri ona verseymişim!" içi dolu olan silahı Jacob'a sıktım. Büyük bir silah sesi patladığında Jacob yere düştü ve Finn de onunla birlikte düştü.
Silah elimden kayıp yere düştüğünde yere çöktüm. Ellerime baktığımda hiç titremediği kadar titrediğini gördüm. Aynı zamamda da vücudum titriyordu. Yerdeyken Jacob'ın yanına gittim ve ellerimi yere koydum.
Kurşuna baktığımda bacağına saplanmıştı. Bacağına isabet ettirmekle kaldığım için mutluydum.
"Millie!" yanımda duran Finn'e döndüğümde omuzlarıma ellerini koydu. "Gitmeliyiz..."
Jacob yerde uzanırken eli ile kurşunun girdiği bacağını tuttu. Sessizce inlediğinde dayanamayıp ellerimi yanaklarına yerleştirdim. "Jacob bebeğim! Bilerek olmadı. Nolur affet beni..."
"Millie, Finn! Silah sesini duydunu-" yanımıza gelen Jaeden ve Lilia Jacob'ı ve Jacob'ın kanlar içinde . "Hassiktir..." dedi Jaeden. Gözüm hafiften kararıyordu. Yani kimin şuan ne yaptığımı seçmek çok zordu.
Lilia Jacob'ı görmüş olmalı ki "N-ne yaptınız!?" dedi. Yerde kanlar içinde duran Jacob'a bakarken o da etkilenmiş olmalı ki Jacob'ı parmağı ile gösterip sonra elini ağzına götürdü. Jaeden Lilia'nın etkilenmemesi için Lilia'nın kafasını göğsüne gömdü ve bakmamasını sağladı.
"Buradan gitmemiz gerekiyor silah sesini duymuşlardır illaki!" dedi Jaeden. "Fakat bir sürü kanıt var..." diye ekledi.
Finn hızla ayağı kalktı ve oradaki her şeyi denize attı, silah da dahildi bunlara. Fakat Jacob'a yapacak bir şey yoktu. Yokluğu ve sonrasında ise ölümü fark edilecekti. "Tamam bizim burada olduğumuzu kimse bilmemeli. Ben Millie'yi götüreceğim. Siz de eve gidin ve bizim dışımızda kimseye ağzınızı açmıyorsunuz tamam mı?"
Jaeden ve Lilia kafasını aşağı yukarı salladı ve arkalarını dönüp uzaklaşmaya başladılar. Ben ise hala kıpırdayamıyordum. "Millie! Gitmemiz lazım."
Yağmur yağmaya başladığında sırılsıklam olmuştum bile. Bir anda bastırmıştı yağmur. "Ben kötü birisi değilim kötü değilim işte!" diye sayıklamaya başladım.
"Millie..." omzumu dürttüğünde ona bakmamakta ısrar ediyordum. "Millie gözlerime bak! Millie!" diye bağırdığında korkuyla bakışlarımı ona çevirdim. Ellerini yanaklarıma yerleştirdi ve gözyaşlarımı sildi. "Sen kötü birisi değilsin. Olmamış gibi davranacağız, anladın mı beni? Buradan gitmezsek götürürler bizi. Bu yüzden kaçmamız gerekiyor. Hadi!" beni kollarımdan tutup ayağa kaldırdı. Kalktığımda çok titriyordum çünkü üstümdeki kapüşonlu bana yeterli değildi. Yağmur gitgide artıyordu. Üstüm başım kan olmuştu ve her geçen saniyede bunun basit bir kabus olmasını diliyordum. Finn parmaklarını parmaklarımın arasına geçirerek elimi tuttu ve hızlı adımlar ile yürümeye başladı. Koşsak dikkat çekerdik. Beni evine götürdü ve içeri soktu. "Beni bulacaklar ve tutuklanacağım."
