Medya: Louis :)
Şey ÖLMEDİM!
Okuyan kaldı mı bilmiyorum, cidden beklediniz çok üzgünüm!Gerekçelerimle kelime ve zaman harcamak istemiyorum sadece evt sustum 🤐
Lütfen yorum yapın :( çok çok çok çok ihtiyacım var.
Çook
°
°
°
°Sabahın dördünde kapıya tekme yumruk girilmeseydi bu kadar hızlı uyanmam mümkün olmazdı.
Biliyorsunuz ağlayarak uyuyunca insan derin uyur. Hele ben! Ağzım bir karış açıktır, yattığım pozisyondan asla çıkmam. Taşlaşırım böyle zamanlarda. Uyandığımda saçlarım yastığın şeklini falan alır, yüzümdeki ifade saatlerce değişmez ve ayılmam gerçekten ama gerçekten uzun sürer.
Ancak öyelesine sert vurulmuştu ki her an kırılacak gibi duran o mecalsiz tahta kapıya, ne kadar kısa sürse de gürültüsü anında çivi gibi dikmişti beni yatağa. Belliydi, ayılmam uzun sürmeyecekti bu sabah.
Kuruyan yaşların sıkıca bağladığı gözlerimi açıp soluk bile almadan doğrulmuştum. Serin yaz karanlığında rüzgar sırtıma sırtıma eserken ben zamanı kavrayamamış bir haldeydim. Kulaklarım çınlıyordu, kapıdan çıkan sesler üstüme üstüme geliyordu.
Anlamamıştım ne olduğunu. Aklım başımda değildi. Şiddetli gürültü kesilip anahtar zorlukla kilidi bulduğunda bile sarsılan kapıya aynı boş ifadeyle bakıyordum.
Korkmuyordum hayır, sadece o an fazlasıyla boşluktaydım.
Bacaklarımı karnıma doğru çekerken ve gücüm sadece yattığım yerde gerilmeme yeterken belki biraz çaresiz görünüyor da olabilirim. Ama hayır korkmuyorum.
Şaşkın da değilim. Işıklar yandığı için şaşkın değilim.
Gözlerimin önüne anında siper ettiğim kolumun ardınan ona kısık gözlerle bakıyorum. Ne gördüğümü idrak edemiyorum. Tüm bedenim sızlıyor, başım ağrıyor, üzerimdeki örtüyü bir köşeye atmak, omzuma asılı alçı kemerini çıkartmak sonra da soyunup uyumak istiyorum.
Gecenin dördüydü Tanrı aşkına. Ve Louis denen hıyar anahtarı olduğu halde kıyamet koparttıktan sonra ben tam yattığım yerden kalktığımda içeri girip ışığı açmıştı. Tek elimi kullanabildiğim için ben de kolumu atmıştım hemen gözlerimin önüne ama...ama yapamazdı.
Buna hakkı yoktu, gerçekten her geldiğinde gözlerimi kör eden ışıklar saçmaya hakkı yoktu. Odanın eski ampülünden çıkan tozlu ışık kaldırmamıştı tabii ki kolumu. Bu onun suçuydu.
Acıyordu gözlerim, yanıyordu. Yine de aralıklardı, yere sabitlenmiş bir şekilde onun ayaklarına bakıyorlardı. Bütün o yatıp uyumakla ilgili hayallerim yok oluyordu.
Tıpkı bir güneş gibiydi, batmıyor sürekli olarak günü başa sarıyordu.
Şikayet etmiyorum, sadece gelişi ve gidişi fazlasıyla canımı yakıyor. Lütfen, demek istiyorum ona. Tanrı için ya hep kal ya da git.
Bunu yaşamak ilk seferde yeni doğmuş gibi hissettirmişti. İkincisi ve daha sonra olanlarsa asla öyle değil. Gittiğinde ölüyordum geldiğinde canım yanıyordu. Süre ne kadar uzarsa o kadar kötü oluyordu ve ben kendi ayağıma sıkmış gibi hissediyorum şuan.
Kolumun ardından irice açıldı gözlerim. Bunu bekliyordum, hiç şaşırmamıştım gelişine. Şaşkınsam da sadece şaşırmadığım içindir.
Gerçekten de korkunç, bir yıl olmak üzere onu görmeyeli oysa varlığı hiç ama hiç garip gelmiyor. Gitmemişim gibi. Zamanın o kısmı kesilip atılmış gibi...yaşanmamış evet hiç olmamış. Kaldığı yerden devam, onu bekliyordum ben zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rebel / Larry Stylinson
FanfictionErgenler acımasızdır. Aileler anlayışsız. Harry Styles annesiyle olan kavgası yüzünden babasının yanına Doncaster'e gönderilir. Ve babasının sandığının aksi olan yönlerini keşfederek çok daha farklı bir hayata başlar. Buna okul hayatı da dahildir...