Bölüm 18

1.7K 159 40
                                    

Evveeettt!
Yeni bölüm nihayet sizlerle 💜💜💜

Kapak fotoğrafı bile seçmek neredeyse 5 dakikamı alıyor. O yüzden yazım işim bitti fakat düzenlemek zamanımı aldı.

Karakterlerle ilgili yorumlarınızı bekliyorum~~~~~~~
Yorumlarda buluşalımm🌸🌸🌸🌸🌸

----------------  Bölüm 18  ----------------

“ Her şeye tamam da bu kızın insanları öldürecekmiş gibi bakışlar atmasına ne demeli?”

Minah yine bana çatmadan duramamıştı. Gerçekten şimdi bunun sırası mıydı merak ediyordum. Tüm kıdemlilerimin toplandığı kocaman bir yemek masasındayken neden Jiwon ile ikisi benimle uğraşmaya başlamışlardı.

“ Oooo! Benim onunla ilgili kimsenin bilmediği bir hikayem var. Hemen anlatıyorum. Sena kayıt olmaya geldiğinde ben o zamanlar profesörün asistanıydım.

Öğrenci işleriyle tüm plan yapılmıştı, Sena’yı alanla ilgili başka bir profesörün yanına verecektik. Ama o, ofise girdiği an -Sizinle çalışmak benim için çok kıymetli, Hocam. - deyip dosyasını bırakıp çıktı.

Profesöre - Hani onu başka hocaya verecektik efendim. Neden bir şey söylemediniz?- dediğimde Hoca da aynen şöyle dedi - Bakışlarıyla öldürecekti ikimizi de. Bırak bizim ekipte kalsın. Aksi olursa bu kız başımıza bela olur gibi.- “

Kıdemlim Park’ın anlattığı hikâyeye tüm masa kahkahalar atarak gülmüştü.

Hahah çok komikti gerçekten! Ne vardı birazcık miyopsam? Normal insanlar beni nereden anlayacaktı ki? O uzağı görmeye çalışma çabalarımı kim nereden bilecekti...

Herkes benim hala ciddi ifademle onları süzdüğümü görünce Jungki kıdemlim hemen konuyu değiştirmiş ve sonunda herkes ona odaklanmıştı.

“Sena sen sabah da bir şey yemedin düşüp bayılacaksın bir yerlerde. Ye şu önündeki köfteyi.”

“ Köftede çok kimyon var. Canım yemek istemedi.”

İsteksiz halim Jiwon’u endişelendirmiş olacak ki sandalyesini bana doğru yaklaştırıp tekrar sandalyeye oturdu.

“ Ateşin falan mı var ki? Gel bakayım buraya!”

Jiwon endişeli ifadesiyle beni süzüp elini alnıma doğru uzattı.
Uzatmıştı uzatmasına, hatta elini alnıma koymuş gözlerimin içine bakıyordu ama ben onun elinin varlığını, sıcaklığını bile hissettmiyordum.

Hala alnımda duran elini tutmak ve bu belirsizliği yok etmek için elimi elinin üstüne koydum.


Garipti… Hiç bir şey hissetmemiştim yine.

“ Hey! Seninle bu sefer o kadar da çok uğraşmadık Sena! Neden ağlıyorsun?!”

Masadaki başka bir kıdemlimin bunları söylemesiyle akan gözyaşlarıma dokundum.

Bu hissi hatırlıyordum… Aynı histi. Yine bizimkilerin yanındaydım ve yine neden olduğunu bilmeden ağlamaya başlamıştım ….

“ Hepiniz Dışarıya! Bir tek kişi bile sarayın içinde kalmayacak!”

Kral'ın güçlü sesiyle gözlerimi araladım. Etraf fenerlerle aydınlandığına göre çoktan akşam olmuştu demek…

Yanımdan kalkıp gitmeye hazırlanan Unni son kez örtümü kontrol edip ayağa kalktı. Evet, yine bayılmıştım demek ki...

Saraya Yolculuk    --Tamamlandı--Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin