Chapter 4: Oracle Of Prehistoric Witchs

1.5K 240 44
                                    

"Tanrım! Geri döneceğinizi biliyordum, en iyi öğrencilerimi kaybedemezdim. Seni de çok özlemişim Minho." Genç kadın dört öğrencisine de sıkı sıkı sarılırken, Hyunjin gülerek kenardaki deri kanepeye yayılmış, kolları göğsünde onları izliyordu.

Profesör Solar ve Profesör Hwasa da genç öğrencilerine sıkıca sarıldıktan sonra Beomgyu Müdiresinin kara meşeden yapılmış masasına kalçasını yaslayıp sırıttı. "Biz yokken hangi Profesörlerle takıldınız hanımefendiler? Sizi üzenin ayağını kaydıralım."

"Sanırım en çok bu huyunuzu seviyorum." Jennie öğrencisinin saçlarını okşayıp Hyunjin'e göz kırparak deri uzun botlarının topuklarını yere vura vura koltuğuna yerleşti. Hyunjin ona doğru gelen iki profesörle yerinden kalkıp kitaplığın oaradaki toplantı masasına oturdu, Minho ve Trich'in iki büyüğü gibi.

"Son zamanlarda Namjoon'la takılıyor bu şahıs. Hangisini indirmek istersiniz, Namjoon'u mu Hwasa'yı mı?" Profesör Solar arkadaşını ortaya attığında geniş odada büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

"Yuh, ben bile bilmiyordum. Çocuklar, dışarı, yapılması gereken dedikodularımız var." Müdire Jennie beş genci odasından kışkışlarken anında dedikodu moduna geçmişlerdi.

Beta binasından ayrılan gençler yurt bahçesindeki ortuma alanlarına ilerlemeye başladılar.

Hiçbir yurtla kesişmeyen, köpsünün dibindeki ve nehrin kıyısındaki masalara ilerlediklerinde kendilerinden küçük cadılar orayı anında boşaltmıştı. Masaya yerleştiklerinde Hyunjin masaya oturup, ayaklarını oturma yerlerine yerleştirdi. Beomgyu da onu taklit edip sırtını ona yaslayarak bağdaş kurdu masada.

"Minho'nun kalabileceği ekstra bir oda yok, biliyorsunuz değil mi?"

"Bizim odamız oldukça geniş, beşimiz beraber kalırız fena mı?" Beomgyu hevesle konuştuğunda Hyunjin omuz silkti. "Üstümdeki yatakta sadece Soobin yatarsa olur. Yeonjun ve Beomgyu çok hareketli."

"Öyle olacak merak etme. Ah, donmuş kalbim için bile yeterince rahatsız edici olan buz kütlesinden sonra yatağımı ne kadar özledim bilemezsiniz." Soobin'e hepsi gülerken Yeonjun konuyu değiştirdi.

"Hyunjin, meydanda birini korudun galiba..." Soobin tek kaşını kaldırırken, Beomgyu arkadaşının omzuna vurdu.

"Sorma, ağabey, sorma! O küçük şeye saldırmama izin vermedi."

"Çünkü daha iki gündür burada ve dizden yeterinde korkmuştu. Aklı mı gitseydi?"

"Jisung'ı sincaba çevirmemize vir şey demedin." Soobin şüpheyle konuştuğunda Hyınjin omuz silkti. O küçük çocuğa karşı hissettiği güçlü bir şeyler vardı. O kalabalık, küçük öğrencilerle eşleşme gecesinde bile ilk onu görmüştü ve defalarca gözü ona takılmıştı. Yurda girerken kendisini izlediğini farketmişti ve o Chris'le içeri girerken dönüp seyreden bu kez Hyunjin olmuştu.

Hyunjin aklındaki görüntüleri silmek için başını hafifçe yukarı kaldırdığında arkadaşlarının konuşmalarına odaklanabilmişti.

"...Jin, sana nasıl hissettirdiğini soruyor yarım saattir Minho."

"Neyin nasıl hissettirdiğini?" Hyunjin Yeonjun'a bir bakış attığında, Minho başını iki yana sallayıp güldü.

"Beomgyu'nun detimiyle, şu küçük şey, neden onu korumak istediğini bulabiliriz. Nasıl hissettiriyor?"

"Fazla, güçlü? Ejderha ateşimi söndürebilecek kadar güçlü hemde. Bilmiyorum, çığlık attığı zaman kalbimin acıdığını hissetmiştim." Hyunjin, Minho'yu cevapladığında Soobin ağzının içinden küfür savurdu.

"O kadar güçlü mü ya? Hyunjin, sen bu okulun en güçlü öğrencisisin, Ejderhanın Ateşisin oğlum sen." Minho şaşkınlıkla Yeonjun'un dediklerini dinleyip Hyunjin'e döndü.

"Ben de Ejderha ateşiyim ve, ateşimizi söndürebilecek tek şey, bir kehanette bahsedilen ses." Hyunjin göz devirdi, saçmalıyordu sanki biraz.

"Goblin ve onun grlini gibi saçma sapan bir şey mi söyleyeceksin? Ben gayim, Minho." Minho göz devirdi.

"Hayır bak öyle değil. Eski çağ cadıları-"

"Yani bizim atalarımız olur kendileri, kara büyünün kaşifleri." Beomgyu araya girdiğinde ağabeylerinden ensesine birer şaplak yemişti. "Devam et sen, sustum."

Minho göz devirip yarım kalan cümlesini tekrarladı. "Eski çağ cadılarının hisssettiği bir kehanetmiş bu. Binlerce yılda bir denk gelen en güçlü Ejderhanın ateşini taşıyan büyücüyle alakalıymış. Yani, kaderindeki bağlarla ilgili biraz."

"Uzatma da söyle artık şu lanet olası kehaneti." Hyunjin homurdanmaya başladığında bu kez o ensesine Yeonjun'dan bir şaplak yedi. "Susun da anlatsın işte!"

"Teşekkür ederim Yeonjun." Minho arkadaşına öpücük attığınde hepsi gülmüştü. Anında ciddileşip konuşmaya kaldığı yerden devam etti genç. "Neyse, kehanetr göre ruh eşin serçe parmağına kırmızı bir iple bağlıymış. O ip her görünür olduğunda bütün gücün kesilir gibi hissedermişsin ve tam o anda ruh eşinin sesi seni kum tanelerine dönüştürebilirmiş."

"Dün hepimizin gücünü kesti çığlığı." Yeonjun kaşlarını çatarak sorduğunda Minho duraksamadsm cevapladı.

"Ejderha ateşini taşıyan cadıyı öldürebilir diyorum, diğer cadıları bir süreliğine gücünden ayrı turması çok normal bir durum." Minho göz devirdiğinde Soobin kaşlarını çattı.

"Bu demek oluyor ki-"

"O küçük şey senin kaderinde olan kişi, Tanrım!" Beomgyu isyan etmeye bailadığında Hyunjin onlardan kopmuş bir şekilde boşluğa bakıyordu.

Ne hissedeceğini veya düşüneceğini bilmiyordu. "Peki ben ruh eşimi yok edemez miyim?"

"Eğer o çocuk gerçelten ruh eşinse, kehanet gerçekleşmeye başlamadan önce verebşleceğin en iyi karar bu olur. Her neyse, yıllardır buzun içindeyim ve rahat bir yatağa ihtiyacım var." Minho'nun cümlesinin bitmesiyle Beomgyu ve Yeonjun onunla beraber eski odalarına ilerlerken, Soobin düşünceli arkadaşının omzuna dokundu.

"Hey, iyi misin?"

"O çocuğu bir an önce ortadan kaldırmalıyım."

"Belki de gerçek bir kehanet değildi. Kütüphanede beraber araştırmamıza ne dersin?" Hyunjin başıyla onaylayıp yerinden kalktığında, sanki olduğu yere çivilenmiş gibi hissetmişti. Etrafa baktığında, ona gözlerinden alev fışkırtırcasına bakar çocuğu görmesiyle durup gözlerine odaklandı.

Güçlerin en yoğun olduğu dönemde gözleri, güçlerinin rengine bürünürdü. Jeongin'in gözlerinin mavi tonlarında olacağını düşünmüştü fakat, kırmızının en koyu tonlarında bir alevin parladığını görmüştü. Yanıldığını düşünüp Soobin'in arkasından ilerledi.

"Müzik büyücülerinin gözleri ne renk olur?"

"Mavi mor arası bir renktir. Neden?" Kütüphaneye girdikleri sırada Hyunjin derin bir nefes aldı.

"Sanırım onun gözleri kırmızıydı."

---

Twilight || SKZ¡ TXT¡ ATEEZ¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin