Chapter 24: Blocked Witches

985 174 4
                                    

Jeongin, gecenin bir yarısı birkaç arkadaşıyla anlaşmış, rüzgar motorlarıyla beraber Anka Kuşunun sarayına gidiyordu.

Beomgyu, Taehyun, Jisung, Felix, Soobin ve Jeongin rüzgar motorlarından indiğinde Felix endişe ve korkuyla Jeongin'in koluna sarıldı.

"Bence dönelim, büyükler yokken buradan çıkamayız."

"Jeongin'in çığlığı olmadan kimseyi haberdar da edemeyiz." Taehyun da arkadaşını desteklediğinde Soobin ve Beomgyu Jeongin'e dönmüştü.

"Keşke Sungmin burada olsaydı, kolayca iletişime geçebilirdi tilkiyle." Jisung omuzlarını düşürerek konuştuğunda yaklaşan motor sesitle hepsi o tarafa döndü.

Seungmin, Chris'le beraber rüzgar motorundaydı.

"Başka bir şey dileseydim keşke." Hepsi Jisung'a sert bir bakış attığında Felix bopazını temizledi.

"Chris?"

"Tilki olmasa haberim olmadan yatakhaneden kaçtığınızı anlamayacaktık. Buraya gelip ne yapmayı planlıyordunuz, bir avuç bveletsiniz, sen hariç Soobin. Aslında, sen neden bunlara uydun?"

"Taehyun ve Beomgyu'yu vazgeçiremeyince onları korumak adına geldim." Chris kardeşini kolundan tutup rüzgar motoruna bindirdi.

"Güzel, gidiyoruz şimdi."

Jeongin inmeye kalktığında Chris ona kısıtlama büyüsü yapmış ve Twilight'a doğru yola çıkmıştı.

Diğerleri de bu kadar kısa sürede geri dönecek olmalaeının şaşkınlığıyla peşlerinden ilerlerken Jeongin hıçkırarak ağlıyordu.

"Jeongin, ölmene izin vermeyeceğim. Daha basit yolu denemeye neden yanaşmıyorsun? Öp şu cadıyı!" Jeongin başınıbüyüğünün pmzuna yaslayıp iç çrkerken gücünün fazlaca azaldığını hissetmesiyle hafifçe savrulmuştu.

"Jeongin?" Chris, kısa bir hesapla hangi günde olduklarını düşünmüş, çoktan beşinci güne geldiklerini farketmişti.

Kardeşinin belinde olan elleri hızla gevşediğinde yana doğru yıkılmış, Chris tutmaya fırsat bulamadan boşluğa düşmüştü.

"Yakaladım!" Tanıdık ses duyulduğunda Hyunjin, kucağındaki çocuğu göğsüne bastırıp, eski çağ cadılarının bindiği süpürgelerden birinin üzerindeyken hızla ilerliyordu.

"Twilight'ta alırsın!" Bir eliyle süpürgeyi tutarken diğer eliyle Jeongin'in olzunu sıkıca kavramış; onu, cübbesinin altından, göğsüne bastırırken alnını öpmüştü.

"Jeongin, beni duyabiliyorsan herhangi bir tepki ver."

Herhangi vir tepki gelmese de boynunda ufal bir esinti hissetmişti. "Harika, nefes alman da yeterli."

Yol boyunca Jeongin'i uyandırmak için ahfifçe sarsmoş, adını seslenmiş, alnını ve saçlarını öpmüştü ama hiçbirisi bir işe yaramıyordu.

Twilight'a ulaştıklarında hala nasıl durduracaüını öğrenemediği süpürgeden hızla atlamış, onun omega binasına çarpmasını umursamadan kolları arasında sıkı sıkıya tuttuğu çocukla yere oturmuştu. Jeongin'i göğsünden ayrıp koluna yatırarak yanağını okşadı. Hafifçe dudaklarını öptükten sonra şakağını okşamaya başlamıştı.

"Keşke gözlerini açıp bana sürekli seni öptüğüm için kızsan. Sesini özleyeceğimi hiç düşünmezdim. Çığlıklarını hissetmeyi bi- ah..!" Göğsündeki keskin sancıyla gözlerini sıkıca kapatırken acı daha da artmaya başlamış, dayanamayacağı bir hale gelmişti.

"Sikeyim- Anka!" Gözlerini açamasa bile yüzünde hissettiği sıcaklık ve uğultuyla kimin geldiğini tahmin etmek o kadar da zor değildi.

"Hwang Hyunjin. Küçük Jeongin'in aşığı." Changbin, güç küresini rahat bıraktığında Hyunjin derin bir nefes alıp Jeongin'i göğsüne bastırdı.

"Uzaklaş, Changbin."

"Oysa ki kuşum ejderhanı çok sevmişti." Yamuk bir sırıtışla parmaklarını Hyunjin'in yüzüne düşen saçlara yaklaştırmış fakat geriye itemeden savrulmuştu.

"Onlardan uzak dur!" Yeomjun, Jeongin ve Hyunjin'in önüne açtığı kalkanın arkasında dururken Changbin kahkaha attı.

"Basit numaralar ha? Atalarınızı da böyle yenmişti diğer ankalar." Savurduğu güçlü büyü kalkanı kırmakla kalmamış, Yeonjin'u taş köprüye kadar savurmuştu. Hyunjin, gücünün son demlerini kullanarak kendilerine tekrar kalkan açmaya çalışan arkadaşına yapmaması için yalvaran bakışlar atarken Changbin ikinci bir darbeyle Yeonjun'un bütün gücünü kırmıştı. Bedeni, neredeyse cansız bedeni, yerde öylece kaldığında diğerleri gelmeyi başarabilmişti.

Soobin ve Beomgyu büyüklerine giderken Chris, Felix ve Jisung güçlerini tek noktada birleştirmiş, yerinden kalkamayacak gibi görünen Hyunjin'e kalkan açmışlardı.

Taehyun bir köşeye geçip oklarını çıkardığında Seungmin Hongjoong, Minho ve Seonghwa'nın hayvanlarını uyandırmıştı.

Yatakhanelerin açıldığı bahçe kısa bir süre içinde savaş alanına dönerken Seonghwa eldivenindeki iplerle Changbin'i yakalamış, Hongjoong illüzyon büyüsüyle kendini çoğaltıp birden fazla noktadan saldırmaya başlamıştı. Minho ve Seungmin kalkanın arkasında duran Hyunjin ve Jeongin'i Changbin'sen iyice uzaklaştırmış, profesörlere haber vermek için hareketlenmişlerdi ki Changbin bulundukları bahçeyi çepeçevre saran, içinde Jrongin'in büyüsünün de bulunduğu bir kalkanla onları engellemişti.

Minho, Soobin, Taehyun ve Beomgyu yavaş yavaş güçleri tükenirken oldukları yerlere yığılmışlardı. Hyunjin olduğu yerde acıyla kıvranırken Jeongin hissrttiği güçle gözlerini açmayı başarabilmişti.

"Kaedeşimin büyüsünü geri ver."

"Felix'in canı üzerine anlaştık! Kardeşin'in sesini istiyorsan Frlix'i geri alacağım."

"Tamam! Al beni, bırak artık diğerlerini!" Felix gücünü yaptıkları kalkandan çekerken Changbin'e doğru yürümeyr başladı.

"Felix! Saçmalama, dur!" Jisung da kalkandan geri çekildiğinde Changbin Felix'i kafese sıkıştırmış, diğerlerine de restgele büyüler savurmuştu.

Profesörler ve müdürler Changbin'in kalkanını kırmak adına hep beraber büyü yaptıklarında kalkanı başarıyla kırmışlardı. Changbin, büyüklerle baş edemeyecrğini farkettiği gibi Felix'i bırakıp Jeongin'in büyüleriyle ortadan kaybolmuştu.

Kalkanın içinde kalan bütün cadı soylular yerlerde yığılmşken, diğerleri onları revire götürmeye yardım etmişlerdi. Chris, kardeşinin yanına oturup üzerine doğru eğildiğinde Jeongin dolu gözleriyle ona bakıyordu. İki kardeş birbirine sarılırken Müdire Jennie yanlarına gelmişti.

"Chris, kardeşini de revire götürelim."

"Bugün beşinci günün sonuydu." Jennie, duydupu şeyle sertçe yutkunsa da soğuk kanlılığından ödün vermeden Chris'i kaldırdı.

"Hadi, kardeşini kucağına al. Taşımamı beklemiyorsun, öyle değil mi?" Chris, çimenlerin üzerinde hareket etmeden yatan kardeşini kucaklayıp müdirenin arkasından ilerlemeye başladı.

Yataklara yatırdıkları cadıların arasında arkadaşları ve profesörler Şifacı Jisoo'ya yardım etmek için koşturup duruyorlardı.

"Jeongin sesini hissettiği için uyanabildi ama geri alabilecrk gücü yoktu. Bugün beşinci gün müydü?" Jisoo yanlarına geldiğinde Chris başıyla onaylamış, kardeşinin elini sıkıca tutmuştu.

"Hyunjin uyanmazsa elimizden hiçbir şey gelmez, Chris." Jisoo, öğrencinin omzunu sıvazlayıp Hyunjin'le ilgilrnmeye gittiğinde Chris bir şey demeden kardeşinin yanına uzandı.

Son günlerini onun kokusuyla geçirebilirdi, en azından.

Twilight || SKZ¡ TXT¡ ATEEZ¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin