"Hayır, dur!" Alfa okulunun alt katındaki iksir sınıfındaki büyük patlamanın ardından sınıfı kahkahalar doldurmuştu. Jeongin ve Chris kahkahalar atarak kendilerini yere bıraktıklarında içeri giren Profesör Lisa kaşlarını çatarak öğrencilerine baktı.
"Bu da ne?"
"Profesör, sadece deney yapıyorduk."
"Mışıl bitkisiyle mi?" Genç kadın tek kaşını kaldırdığında Jeongin mahçupça onaylamıştı. Profesör Lisa gülerek öğrencisini yerden kaldırmak için elini uzattı. "Pekala, hadi kalkın. Hep beraber oyun oynayacağız."
"Ne oyunu?"
"Noel arifesi oyunlarından, Tombalaya ne dersiniz?" Lisa, Jeongin'i yerden kaldırdığında Chris de kardeşinin yardımıyla kalkmıştı. İkisi de onayladığında genç profesör darmadığın ettikleri iksir odasına baktı. "Sanırım burayı daha sonra toplayabilirsiniz."
Üç büyücü gülüşerek odadan ayrılmış, ortak salona ulaşmışlardı. Profesörlerden Yuta, Hwasa, Solar ve müdürler vardı; öğrencilerden ise Trich, üç uzman ve Hyunjin'den başkası yoktu.
Hepsi yerlerdeki puflara rahat kıyafetleriyle oturmuş, onları bekliyordu. "Sonunda teşrif edebildiniz." Chris, Yeonjun'a göz devirip kardeşiyle beraber puflara otururken, Jeongin esneyip duruyordu.
"Sanırım Mışıl bitkisi burnuma kaçtı ağabey." Chris kardeşine gülerken, Soobin çocuğa doğru nefesini üflemişti. Cadının soğuk nefesiyle uykusu açılan Jeongin üşümemek adına ağabeyine sokulurken, Profesör Yuta elindeki tombala kartlarını dağıtıyordu.
"Her sene yapar mısınız böyle?"
"Aslında hayır, daha önceki seneler bu kadar az kişi kalmıyorduk. Bu sene evine dönen çok öğrenci oldu." Kara büyü Profesörü Hwasa cevapladığında, Profesör Yuta dağıtma işini bitirmiş ve küçük taşları çekmeye başlamıştı.
Saatlerce oynadıkları oyunlarla eğlenmişlerdi ve Profesörler çocuklara odalarına gitmelerini söyleyip yataklarına dönmüşlerdi. Jeongin Mışıl bitkisinin etkisiyle, kısa süreliğine açılan uykusuna tekrar kollarını açarak, ağabeyinin dizinde uyumaya başlamıştı zaten oyun sırasında. Taehyun ise sevgilisinin omzuna başını koymuş, uyumamak için direnirlen kendi kendine verdiği savaşı kaybederek orada uyumaya başlamıştı. Beomgyu, Hyunjin'in oturduğu pufa başını koyarak uyumayı planlıyordu.
"Bu gece burada uyusak mı ki?" Soobin, sevgilisinden ayrılmamak için soruyu sorarken, omzunda yatan gencin yüzünü elleri arasına alıp yavaşça göğsüne yaslatarak sırtını duvara yasladı. Neredeyse kucağına çıkardığı çocuğun nefesini ince tişörtünde hissetmek hoşuna gitmişti.
"Düşmanız biz, unuttun herhalde?" Yeonjun kardeşine göz devirdiğinde Soobin omuz silkerek göğsündeki sevgilisinin saçlarını öptü. "Ben değilim, o yüzden burada uyuyacağım."
Chris genç cadıya gülüp kardeşinin saçlarını okşadı. "Uyanırlarsa uyuyamazlar, dışarısı çok soğuk."
"Beomgyu da uyumuş, burada uyuyalım işte." Soobin Chris'in kendisine destek çıktığını farkettiğinde tekrar ağabeyine dönmüştü. Yeonjun oflayarak kardeşine ve Chris'e baktı. "İyi, uyuyalım. Ama bizden birine bir şey olursa sorumlusu sensin, Chris."
"Kardeşime dokunan olmazsa kimseye bir şey yapmam." İmayla konuştuğunda en başından beri sessizce oturan Hyunjin göz devirip arkadaşının karnına başını koyarak uzanmıştı.
"Jeongin beni uyurken öldüremeyeceğine göre, neden zarar vereyim?"
"Cadılar bayramında da sana zarar vermemişti."
"Kader bağını-" Sustu. Hyunjin yaptığı hatayı farkederek susmuştu. O günden beri kim sorarsa sorsun neden Jeongin'e zarar verdiğini söylemeyen Hyunjin, gördüğü kader bağını dile getirmişti. Chris kaşlarını çatarak sarışın cadıya bakarken, Yeonjun ağzının içinde küfür yuvarlamış ve oflayarak olduğu pufa uzanmıştı. Herkes bunun varşığını biliyordu ama kanıtıyla ortaya çıkması kimsenin hoşuna gitmemişti. İpi görmedikleri zamanlar çok daha rahattı.
"Gördün mü?"
"Evet, gördüm. Jeongin'i öldürürsem işim kolaylaşır sanıyordum ama o zarar gördükçe ben katbekat fazlasını görüyormuşum. Jeongin'in güvencesi canım, Chris. Kardeşine zarar vermeyeceğim."
"Sakın, o bağı güçlendirecek bir şeyler yapma Hyunjin." Chris bunu söylese de, biliyordu ikisinin de en sonunda birbirine aşık olacağını. Her zaman öyle olurdu, kader bağları zayıf bile olsa gittikçe güçlenirdi, kimse önünde duramazdı.
Chris kardeşini pufa bırakıp yerden kalkarak salonun çıkışına yürürken Seonghwa arkasından seslendi. "Nereye?"
"Sadece hava alacağım. Jeongin'in üzerine bir şey örtün." Oradan ayrıldığında, Hongjoong dudak büzerek önüne dönmüş ve dizlerini kendine çekmişti.
"Hyunjin, ondan hoşlanıyor musun?" Ses çıkarmadan, gözleri kapalı şekilde sırt üstü uzanmaya devam etti sarışın cadı.
"Konuşsana." Yeonjun arkadaşını dürttüğünde Soobin dudağını dişledi. Cevap çok açıktı, Hyunjin Jeongin'i görmezden gelememeye başlamıştı bile. Kadere karşı çıkmıyor, ayak uyduruyordu.
Uzandığı yerden kalkıp kenara bıraktığı cübbesini Jeongin'in üzerine örtmüş, Beomgyu'nun yanına uzanarak üstlerine onun cübbesini almıştı. Beomgyu uykusunda Hyunjin'e sarıldığında Soobin sessizliği bozmuştu.
"Yapabileceğimiz bir şey yok, karşı çıkmadığına göre sadece kaderle alakalı bir durum değildir. Uyuyalım hadi." Yeonjun oflayarak eline kendi cübbesini almış ve Soobin'le Taehyun'un üzerine örtmüştü. "Sen de gördün mü o bağı?"
"Taehyun'da mı? Hayır desem ne olacak?"
"Bir şey değişmeyecek, onu kabullenmeye devam edeceğim. Sadece, çok küçük." Yeonjun kardeşinin göğsüne iyice sokulan küçüğüne bakıp gülerek üstünü boynuna kadar örtünce Soobin ağabeyine bakmış teşekkür edercesine gülümsemişti. Yeonjun buz mavisi saçları karıştırıp az önce uzandığı yere geçmek yerine dışarı ilerlemiş, banklarda tek başına oturan Chris'in yanına oturmuştu.
"Sanırım kardeşini paylaşmaktan nefret eden tek sen değilsin."
"Taehyun mu?" Yeonjun gözlerini kapatıp Chris'i onayladığında, Chris de gülerek arkasına yaslanmıştı. İki büyük dakikalarca sessizce otururken birkaç saniyelik hızlı bir rüzgarın ardından kaşlarını çatarak birbirlerine dönmüşlerdi.
"O da neydi?"
"Bilmiyorum, içeri girdi sanki." Yeonjun kaşlarını çatarak ayaklandığında, Chris de onu takip ederek içeri girmişti. Karanlık salonda görebildikleri hiçbir şey yoktu.
"Rüzgardı herhalde." Yeonjun kendini avuturken, Chris de öyle olduğunu varsayarak kardeşine ilerledi. "İyi geceler Yeonjun."
"Sana da."
Birkaç adımın ardından ikisi de yerlerine yerleşmişti. Sadece birkaç dakika sonra aynı rüzgarı tekrar hissetmeleriyle Chris derin bir nefes alarak tekrar dışarı çıktı. Tek dileği kardeşine zarar gelmemesiydi.
Gelen tanıdık çığlıkla gözlerini kocaman açıp, koşarak içeri girmiş, kardeşine ilerliyordu ki Hyunjin'i farketmişti. Herkes uyanmış, ışıklar yakılmış ve uzmanlar ellerine silahlarını almıştı. Hyunjin, Jeongin'in üzerinde nefes nefese duruyordu.
"Ne oldu?"
"Geçen seferki siyah yaratık, ondan birkaç tane vardı. Jeongin... Hedefleri Jeongin." Hyunjin gözlerini Chris'ten çekip başını eğerek altında kalan çocuğa bakmıştı. Jeongin, yüzünün yarısını kapatan cübbenin açıklığından üzerindeki cadıya nefes nefese bakıyordu. "İyi misin?"
"Evet, evet saldırmasına fırsat vermedin. Sen... sen iyi misin?" Hyunjin başıyla onaylayıp çocuğun üzerinden çekildiğinde Chris hızla kardeşine sarılmıştı. Jeongin, Hyunjin'e teşekkür ederken Chris de cadıya tebessüm etmişti.
Jeongin korkuyla ağabeyine sarılmaya devam ederken, Chris siyah saçlara öpücük kondurup yavaş yavaş okşayarak sallanıyordu. Hyunjin dizlerini kendine çekmiş, Chris ve kardeşini izlerken Beomgyu ve Taehyun hala uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twilight || SKZ¡ TXT¡ ATEEZ¡
FantasyBirbirinden farklı karakterler, güçler ve yeteneklere sahip, Sihir Boyutunun en kapsamlı okulunda toplanan öğrencilerin bulunduğu Twiligt Sihir Okuluna katılmaya hak kazandınız. Cadı, Büyücü veya Savaş Uzmanı kategorilerinden hangisine sahip olduğu...