Chris, sonunda insana dönen arkadaşına sıkıca sarılmış ve saatlerce onunla vakit geçirmişti. Bu arada Taehyun ve Hongjoong da onların yurduna gelip dedikoduya katılmışlardı. Saatlerde Hyunjin ve Minho'dan konuştuktan sonra sıra Taehyun'a gelmişti ve akşam yemeğine inmeleri gerekiyordu.
"Yemek yerken sohbet edebiliriz." Jisung kaşlarını aşağı yukarı oynatarak ima yaptığında Taehyun göz devirdi.
"Konuşulacak bir şey yok ki. Tekrar tanışalım dedi sadece."
"Buz mavisine dönen gözlerini görmemiş olamazsın!" Jisung hayretle bağırdığında bahçedeki birkaç kafa onlara dönmüştü. Okulda buz mavisi gözü olan tek öğrenci, Choi Soobin'di.
"Hindistan'daki sağır Sultan bile duydu Sung, sessiz ol." Hongjoong arkadaşının kolunu dürttüğünde Jisung susup, yemek yedikleri salona girmişti. Hepsi masadaki boş bir bölgeye yerleştiğinde Jeongin heyecanla Jisung'a döndü.
"Anlat hadi ne konuştular." Jisung'ın gözleri heyecanla altın sarısına anlık olarak döndükten sonra normal haline gelip kıkırdamalarına sebep olmuştu.
"Sorma sorma, Taehyun Shaolin kitabını arıyordu ve buldu ama çoook yüksekteydi."
"Hayatında ilk defa o kadar yüksekten insanlara bakan küçük şey benimle dalga mı geçiyor?"
"Boyum 169 olabilir, sana ne?" Jisung Taehyun'a çemkirip Jeongin'e döndü. "Neyse, bu tam büyü yapacaktı Soobin geldi kitabı alıp uzattı. Çok karizmatikti ben bile düştüm bu salak çok duygusuz."
"Benim bir adım var."
"Sus lan." Felix Taehyun'un ağzına ekmek sokup Jisung'a döndü. "Devam et."
"Ne dedikodu meraklısı insanlarsınız. Harika, işte istediğim arkadaş grubu." Hongjoong heyecanla konuştuğunda masadakiler gülerken Jisung ellerini kaldırdı. "Soobin diyorduk."
"Benim hakkımda ne diyordunuz?" Felix duyduğu sesle yerinde sıçraraken Soobin ellerini masaya yasladı. "Oturabilir miyim?"
"Kardeşlerinden ayrı mı?" Taehyun tek kaşını kaldırdığında Soobin omuz silkip Felix'in yanına, Taehyun'un çaprazına oturdu. Beomgyu da yanlarına geldiğinde o tarafta oturalacak yer kalmadı. Minho ve Hyunjin, Jeongin ve Jisung'ın yanına otururken, Yeonjun söylene söylene diğer cadıların yanına oturmuştu. Büyücülerde ne bulduklarını anlamıyordu.
"Siz bizimle yer miydiniz, Hyunjin hazretleri?"
"Arkadaşlarım burada."
"Ve bir arkadaşın da başka yerde." Jisung durmadan meydan okurken Hyunjin göz devirip yemeğini yemeye başladı. Jeongin çıtını çıkarmadan sessizce yerken, Jisung Taehyun'a döndü.
"Diyordum ki-"
"Ya sus. Yemeğini ye yemeğini." Taehyun arkadaşının ağzına tabağındaki tavuğu soktuğunda Jeongin sessizce güldü. "Senin onun yanına gidişini konuşuyorduk madem çok merak ettin. Yeniden tanışmışsınız falan. Klişe biraz."
"İblis!" Taehyun aralarında Hongjoong olmasına rağmen dönüp ona vurduğunda Jeongin gülerek dil çıkardı.
"Soobin utandı sanki." Chris yüzünü göremediği çocukla dalga geçerken Beomgyu tek kaşını kaldırdı. "Bu güne kadar ağabeyimin utanabildiğini bilmiyordum."
"Afiyet olsun tadımı kaçırdınız. Çok boş yapıyorsunuz." Taehyun uzaklaşırken Jeongin ayağa kalktı.
"Dur ya! Mızıkçı! Çok çabuk alındın eğleniyorduk."
"Sen de Hyunjin-"
"Ben de Hyunjin, ne?" Jeongin tek kaşını kaldırarak sorduğunda Jisung omuz silkti. "Hiç, yakışıyprsunuz diyecektim." Jeongin göz devirerek masadan kalktı. "Bazen olayları çok farklı yorumluyorsun. Afiyet olsun size, doydum ben."
"O ne demekti?" Hyunjin kuşkuyla sorduğunda Felix bir şey demeye çekinmişti. Bakışlar Jisung'a döndüğünde omuz silkti.
"Bilmem öyle baktım yakıştınız işte. Düşünün bir." Chris arkadaşını dürttüğünde Jisung susmak zorunda kalmıştı.
"Sanki bu akşam çok konuştun. Doydun mu, biraz daha ye." Felix gözlerini belerterek konuştuğunda Jisung onu onaylayıp tavuğu kemiğindn tutarak kocaman bir ısırık aldı. "Çok güzel, siz de yiyin." Boğuk bir ses ve dolu ağzıyla konultuğunda, Christen ikinci bir darbeyi almıştı. Sessiz geçen bir sürenin ardından bütün cadılar yanlarından kalkıp gitmişti.
Onların arkasından Hongjoong masadan ilk kalkan olmuştu. "Yarın çok işimiz olacak, akşam yemeğinde anca görüşürüz. İyi geceler."
"İyi geceler Joong." Hepsi vedalaşıp yatakhanelerine ilerlerken Felix, Jisung ve Chris'in koluna girmişti.
Chris, Jisung'a bakmadan göz devirerek konuştu. Hiç haz etmiyordu şu cadılardan. "Minho'yla görüşebilmek için hala cübbesini vermedin. Ver onu artık bu gece, odamız cadı kokuyor." Jisung onun taklidini yapıp, ensenine hafif bir şaplak yedikten sonra Felix gülerek kapıyı ittirdi. Odaya girdiklerinde yatağa çoktan girmiş, küçücük kalmış Jeongin'de toplandı ilgileri.
"Jeongin?"
"Chris... Korkuyorum. Odaya girdiğimde simsiyah parıldayan gözleri olan bir şey gördüm ama ben ışığı yakana kadar camdan çıktı." Jeongin doğrulup yorganı omuzlarından boynuna pelerin gibi sardığında Felix yatağa çıkıp arkadaşına sarıldı. "Bu gece beraber uyuyalım mı?" Jeongin başıyla onaylayıp Felix'e sıkıca sarıldığında Chris boştaki yatağı oraya ittirdi. Alta kendisi uzandığında iki çocuk yukarıya uzanmış, Jeongin Felix'in göğsüne uzanarak kolları arasına girmişti.
"Uyuyun siz ben on, on beş dakikaya geleceğim." Jisung üst yataktaki iki çocuğun saçlarını sevip gece lambasını açık bırakarak odadan ayrıldı. Chris'in güldüğünü duysa da umursamadan aşağıya indi.
Minho'ya mektup göndermişti. Aldığını umarak taş köprüye yürüyüp, en yüksek noktasında dikilmeye başladı.
Hava esiyordu ve gecenin ayazı ince gömleğini delip geçiyordu. Dayanamayarak cübbeyi omuzlarına örtüp kollarını kendine sardı. Beta yatakhanesinden çıkan bedeni görünce kalçasını taştan uzaklaştırıp gülümseyerek beklemeye başladı. Karşısına gelene kadar izlemişti Minho'yu.
"Gelmem gerektiği dışında hiçbir şey yazmamışsın, adını bile."
"Hiçbir zaman mektuplara adımı yazmam ben." Cübbeyi omuzlarından sıyırıp katlayarak Minho'ya uzattı. "Teşekkür ederim, Yeonjun'un büyüsünü bozduğun ve cübbeni verdiğin için."
"Dikkatli olsaydın gerekmezdi ama önemli değil. Sincap halin daha iyiydi." Jisung gözlerini kısarak ona baktı. Kendisini sıkıştırıp kemiklerini acıttığını unutmamıştı.
"Kalemle beni dürtmeniz ve senin beni avucunda sıkıştırman dışında evet, çok eğlenceli bir deneyimdi. O büyüyü öğrendiğimde seni kedi, Beomgyu'yu ayı, Yeonjun'u tilki ve Soobin'i tavşan yapacağım." Minho büyücünün söylediklerine kahkaha attı, gecenin sessizliğinde yankılanmıştı.
"Merakla bekliyor olacağım. Hadi git yatağına, hava soğuk zaten kıpkırmızı oldu yüzün."
"Fazla iyisin."
"Hoşuma gidiyorsun çünkü." Jisung gözlerini kocaman açtığında Minho başka bir şey demeden cübbesini giyip binaya doğru yürümeye başladı.
"Sen de, benim hoşuma gidiyorsun." Kendi kendine mırıldanarak yatakhaneye koşmaya başladı, gerçekten donmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twilight || SKZ¡ TXT¡ ATEEZ¡
FantasyBirbirinden farklı karakterler, güçler ve yeteneklere sahip, Sihir Boyutunun en kapsamlı okulunda toplanan öğrencilerin bulunduğu Twiligt Sihir Okuluna katılmaya hak kazandınız. Cadı, Büyücü veya Savaş Uzmanı kategorilerinden hangisine sahip olduğu...