"Odaklan. Sözlerin ağzından çıkmaması önemli değil, gücünü hissetmen yeterli."
Hyunjin, dediği gibi sabahın köründe cübbesini giyinmiş ve tatilllerinin(!) son gününü Jeongin'e ayırmaya karar vermişti.
Chris'e durumu açıklama işini Seungmin'e bırakıp ormana kaçan Jeongin oldukça keyifli bir şekilde güne başlasa da beceremediği sessiz büyüker iyice gururunu kırmıştı. Boynundaki dokulu dövmenin güç kaybetriğini hissetmek de oldukça canını yaparken hiçbir şey Hyunjin'in dediği kadar kolay değildi.
Burnundan nefesini seslice bırakıp dönüp Hyunjin'in koluna vurdu.
"Hadi Jeongin, başarabileceğini viliyorum." Jeongin dudak büzüp omuz silkerek yakınlarındaki ağazın dibine oturmuş, montuna iyice sarınıp su şişesini kafasına dikmişti.
"Başka bir şey deneyeme ne dersin?"
Jeongin kaşlarını kaldırarak ona döndüğünde Hyunjin çocuğun önünde dizlerinin üzerine oturup bileklerini kavradı. Sırtını ağacın gövdesinden ayırıp yere uzanmasını sağlamış vr bacaklarının arasına yerleşip yüzüne yaklaşırken bileklerini başının üzerine sabitlemişti.
"Odak noktanı tamamen değiştirirsem tekrar odaklanmak daha kolay olur." Dolgun sudaklarını küçüğünün ince dudaklarına bastıraxağında Jeongin başını yana çevirip derin nefes alırken bir saniye bekleyip geri çekildi.
"Bugünlük bu kadar, öğlene doğru da ağabeyin sıkıştırır zaten. Kahvaltıya gidelim." Yerden kalkıp üzerini düzelterek cübbesine sarındığında Jeongin de yerden kalmış, önden çnden yemek salonuna ilerlemişti.
Ağabeyinin yanında yerini aldığında onun Seungmin'le bir şeyler konuştuğu için sadece göz ucuyla kendisine bakıp Seungmin'e tekrar odaklandığında Jeongin rahatlıkla yemeğini yemeye başladı.
Gün içinde birçok profesör üzerinde büyü denemiş, Chris saatlerce kütüphanede araştırma yapmış, Hyunjin bile ejderhasından yardım istemişti ama hiçbir sonuç elde edememişlerdi.
Jeongin, bozulamn morali ve kırılan guruyla yatakhanede ağlarken Jisung odaya gürültüyle girmişti.
"Ben gel- Jeongin!" Valizini kapının kenarına bırakıp koşarak ranzanın üstünde yatan çocuğa baktı. "İyi misin?"
Jeongin başıyla onayladığında Jisung kaşlarını çattı.
"Neden ağlıyorsun o zaman?" Jeongin yorganını karnına kadar açıp burnunu çektikten sonra parmağıyla ağzını gösterip, dört parmağını birleştirerek kukla ağzını taklikt etmiş ve daha sonra iki işarrt parmağıyla çarpı işareti yapmıştı. Jisung küçüğünün yanaklarını sildi.
"Neden oldu? Kim anlatabilir bana? Dur, bunlara cevap veremezsin. Im... Diğerlerinin hepsi biliyor mu?" Jeongin başıyla onayladığında Jşsung onun yanağını tekrar okşadı.
"Meraktan çatladığım için ve yalnız kalmak istediğini tahmin ettiğim için gidiyorum. Çok ağlama, buluruz bir çaresini." Jrongin başını onaylayıp tekrar yorganı kafasına kadar çektiğinde Jisung derin bir nefes almış ve odadan ayrılmıştı. Minho, yatakhanenin kapısında onu bekliyordu.
Gülümseyerek ona yaklaşsa da sıkıntılı bir nefes verdi.
"Anlaşılan Jeongin'le karşılaşmışsın."
"Sen nereden biliyorsun?"
"Hyunjin anlattı. Berbat bir halde, kalbinin acıdığını söyledi. Jeongin ağlıyordur belki, dediğimde üzgünce olayları anlattı." Jisung sevgilisinin koluna girip onunla beraber ormana doğru ilerlerken Jisung sıkıntılı bir iç çekiş daha bıraktı sessizliğin içinr.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twilight || SKZ¡ TXT¡ ATEEZ¡
FantasyBirbirinden farklı karakterler, güçler ve yeteneklere sahip, Sihir Boyutunun en kapsamlı okulunda toplanan öğrencilerin bulunduğu Twiligt Sihir Okuluna katılmaya hak kazandınız. Cadı, Büyücü veya Savaş Uzmanı kategorilerinden hangisine sahip olduğu...