Chapter 16: Power Of Fate

1K 203 41
                                    

Felix büyükannesinden öğrendiği büyü üzerine derin araştırmalar yaptığı için bir tatil gününü feda etmişti. Chris kardeşinin yanından ayrılmazken, Minho hala kendi bildiği yoldan gitmekte ısrsrlıydı fakat gözle görülür bir değişim yoktu. Jisung, Minho'nun isteğiyle Hyunjin'i görmeye gitmiş ve gözlerini açıp, azar azar konuştuğunu fakat hala hareket edemeyeceğini ona söylemişti. Büyüsü işe yarıyordu fakat gerektiği kadar hızlı değildi.

Felix büyü hakkında birçok bilgi toplamış, bilgi sahibi oldukça strese girmişti ve şimdi kütüphanede, kitap yığınlarının arkasında dizlerini kendine çekmiş ağlıyordu.

Yapamayacağını hissediyordu, omuzlarına yüklediği yük ağır gelmişti. Twilight'ta uyanık kalan birkaç cadı ve birkaç büyücü dışında karanlığa ve sessizliğe gömülen okulda tek başına ağlıyordu.

Chris, gün boyu görmediği çocuk için endişelenirken kardeşini Jisung ve Minho'ya bırakıp yatakhaneden ayrıldı. Koşarak kütüphaneye ilerlerken kötü bir şey olmamasını umuyordu. Büyük ve ağır kapıyı itip içeri girdiğinde, kimseyi görememiş fakat iç çekme sesini duyup rafların arasına girmişti. Felix, yere oturmuş ve dizlerini kendine çekerek küçücük olmuştu. Kendisine yaklaşan adım seslerini duyup başını kaldırdığında, Chris çilli çocuğun yanına oyturup başını göğsüne yaslatarak sıkıca sarıldı. "Ne oldu?"

"Korktum, onları öldürmekten çok korktum Chris, yapamayacağım." Felix burnunu çekip büyüğüne iyice sokulurken, Chris derin bir nefes alıp küçüğünün ıslak yanağını okşadı.

"Şşhh, yapabilirsin. Ben inanıyorum sana. Evrenin en büyük güçlerinden birisisin sen, güneşin gücü var içinde. Elbette ki yapabilirsin." Chris hafifçe ileri geri sallanıp, Felix'i sakinleştirmek için yanağını ve sırtını okşarken Felix yavaş yavaş kendine geliyordu.

"Ona zarar verebilirim."

"Minho da zarar verebilir. Denemekten başka şansımız yok. Felix, kendine güvenirsen yapabilirsin." Felix derin bir nefes alıp geri çekilerek ellerini yanaklarına bastırdı ve kızarmış yüzüyle büyüğüne baktı. "Eğer ona bir şey olursa beni suçlayacaksın, ben de kendimi suçlayacağım."

"İstemiyorsan seni zorlamayacağım." Chris yerden kalkıp, küçüğünü de kaldırdığında Felix başını eğerek gözlerini kapattı. "Sadece ikisinin gücünü birleştirmeyi deneyeceğim. Tamamen aktarmam daha tehlikeli."

"Yapabileceğine inanıyorum." Onu suçlamayacağını söylemek istese de, söyleyemiyordu. Biliyordu, Jeongin'i geç bulmuştu ve kaybetmesine yol açacak her şeyden herkesi sorumlu tutacaktı. Felix'in canını yakacaktı ama dediği gibi, denemekten başka şansları yoktu.

Felix başıyla onaylayıp bulanık gördüğü gözleriyle gerekli kitabı aramış, bulunca da eline alıp diğerlerini orada bırakarak kütüphaneden Chris'le beraber çıkmıştı.

"Biz Hyunjin'in yanına gidip onları oraya çağıralım." Felix cümlesini bitirir bitirmez Chris mektup yazmış, Jisung'a göndermişti. Onlar revire girerken Jisung kağıdı okumuş ve arkadaşının üzerine Minho'nun cübbesini geçirerek onu revire götürmüştü.

Trich oldukça huzursuzca başlarında dikilirken Felix Hyunjin'i yatakta yana kaydırmıştı. "Buraya getir."

Minho kucağındaki çocuğu dikkatlice Hyunjin'in yanına bıraktığında Felix derin bir nefes almıştı.

"Güvenli gelmiyor." Yeonjun kollrını birbirine sarmış, küçük büyücüyü izliyordu.

"Değil çünkü." Minho sıkıntıyla nefes verdiğinde Yeonjun dudağını dişledi. Yapacağı büyü bir çaylak için çok büyük bir şeydi.

Twilight || SKZ¡ TXT¡ ATEEZ¡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin