04.00
Yatağımda bir sağıma bir soluma dönüp duruyorum.
En sonunda uyuyamayacağımı anladığımdan yatağımdan kalkıyorum. Sıcak yataktan kalktığım anda vücudumu saran soğukluk ile titriyorum ve gözlerim sandalyede duran bol kazağı buluyor.
Jeongin'in sıcaklığını üstüme alıyorum.Adımlarım mutfağa yöneliyor. Tüm şehir uykuda, etraf oldukça sessiz. Odada bir tek alıp verdiğim nefesler ve ocağa koyduğum suyun fokurtusu duyuluyor. Hwang da ortalıkta yok gibi.
Üzerimdeki kazağın kollarını ellerime doğru çekiyorum. Kaynayan suya ıhlamur atıyorum ve biraz daha başında bekliyorum. Hayır, hasta değilim. Sadece içebildiğim tek bitki çayı bu olduğu için hazırlıyorum. Ihlamurun her fokurtuda bir başka yere savruluşunu izliyorum. Kendimi buluyorum sanki. Aynı kâbusun içinde sürekli farklı yerlere savrulan beni anımsıyorum.Ihlamur çayımı bir kupaya koyup salona geçiyorum. Etraf hâlâ oldukça sessiz. Çayımdan bir yudum alıyorum ve sehpanın üzerindeki Jeongin'in yazdığı notlara bakıyorum. İstemsiz bir gülümsemeye ev sahipliği yapıyor dudaklarım.
Ve saatler geçiyor, kapımın ardında ilk defa bir hareketliliğin olmasını diliyorum.
Onun her sabah kapıma yaptığı ziyarete alıştığımı farkediyorum.
Sonra kapım çalıyor.
Ayaklanıyorum. Önünde durduğum kapıyı tıklatıyorum hafifçe. Sonra güzel sesi kulaklarıma ulaşıyor."Günaydın Hyunjin. Beni böyle beklemene alışmalı mıyım?"
Kıkırdıyor. Görmese bile gülümsüyorum.
"Bugün kahve getiremedim üzgünüm."
"Sorun değil." diyorum kısıkça.
Neşeyle dolu sesin tekrar kulaklarıma ulaşıyor sonra.
"Bugün dersim yok."
Gülümsemem soluyor. Dersi olmadığı halde buraya kadar gelip yorulmasına üzülüyorum.
Biraz önce de gelmesini bekliyordun. Ne istediğini biliyor musun sen?
Sana da merhaba Hwang. Doğru söylüyorsun, ne istediğimi biliyor muyum ben?
"Keşke buraya kadar yormasaydın kendini."
"Yorulmuyorum ki! Yürüyüş gibi oluyor, hem senin sesini duyuyorum fena mı?"
Gözlerim salonda gezinirken yapmamam gereken bir şeyi yapmak için düşüncelere dalıyorum.
Yine aptallaşmaya başladın. Onu evin içine alamazsın. Ölmeye bu kadar hevesli misin?
Her sabah benim için buraya gelen biri neden beni öldürsün? Neden bu kadar zahmete girsin?
Çünkü güvenini kazanması gerek.
"Hey! Orada mısın Hyunjin?"
Kendimle yaşadığım iç çatışmamı Jeongin'in sesi bölüyor.
"Buradayım."
"Şey, şimdi gitmem gerekiyor. Ama yarın yine geleceğim tamam mı?"
Başımı sallıyorum. Sanki başımı salladığımı anlamış gibi gülüyor.
"Seni göremiyorum, büyük ihtimalle başını sallıyorsun."
Yaptığım aptallığı farkedip ben de gülüyorum ve ona veda ediyorum.
Ne çok gülmeye başladım öyle değil mi Hwang?
Sesin çıkmadığına göre sanırım sen de gittin.Hayır. Çaresizce aptallığını izliyorum.
Teşekkür ederim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me from myself | hyunin
Fanfiction"benden geriye bir tek bu içi is karası sayfalar kalacak, onları da yakacaklar. yaksınlar."