20. bölüm - Defoluyorum

2.8K 132 60
                                    


Sen bana nefes, ben sana herkes
Bir daha gelmem, karşındayım son kez


~Emir Can İğrek

Gözlerimi açmak istemedim. Bu bir rüyaydı ve ben uyandığım anda kendimi bir kabusun içinde bulmaktan korkuyordum. Öylece yatıyordum Ali'nin odasında. Karanlıktı. Simsiyahtı her yer. Güzel olsada ben sevmezdim. Içim bunalırdı  hep.

Kendime son bir kez cesaret verip açtım gözlerimi. Ali yatağın ucunda oturuyordu. Kollarını dizlerine dayamış başı ellerinin arasındaydı. Çıplak sırtı bana dönüktü. Omuzları çökmüştü.

Gözlerimi yumdum yeniden. Ama ağlıyordum. Biliyordum olacakları. Onunla iki yıl daha mutlu olup sonra da çekip gidecektim. Bu kadarcık mutluluğu bile çok görmüştü bana.

"Bunların Hiçbiri olmamalıydı. Vera ben... ben nasıl bu kadar büyük bir hata yapabildim."

Benimle konuşmuyordu. Sayıklıyordu.

"Cemre'ye ne derim ben. Allah'ım ben ne yaptım. "

Kafasına vurdu defalarca.

Cemre'ye ne diyeceğini düşünüyordu. Benim bir enkaz gibi bu yatakta durduğumu görmüyordu. Beni umursamıyor, sadece Cemre'ye ne diyeceğini düşünüyordu.

Hıçkırıklar bedenimi sarsarken kalktı ayağa. Yerdeki tişörtü üzerine geçirip bekledi. Sırtı yine bana dönüktü. Asla yüzünü dönmüyordu bana. Yüzündeki pişmanlığı hayal edebiliyordum.

"Bunların Hiçbiri yaşanmadı Vera. Biz ... seninle iki arkadaş olarak kalalım. Lütfen. Buna ihtiyacım var. Cemre öğrenirse yıkılır."

Ve çekip gitti. Çarpan kapının sesi ile kendimi tamamen bırakıp bağırarak ağlamaya başladım. Onun bana değer verdiğini sanmıştım, aptaldım. Bana bu dünyada kimse değer vermezdi.

İlk defa içimin ona soğuduğunu hissettim. 13 yıllık sevdamda ilk defa Ali'yi görmenin ığrenç bir şey olduğunu düşündüm.

Görmedim de zaten. Ali o gün gitti. Türkiye'ye döndü. Ordaki işleri halledip gelecekti güya. Onun kaçtığını bir tek ben biliyordum. Hergün içimdeki buzun biraz daha büyüdüğünü sezdim.

Soğudum hayattan. Okula gitmemeye başladım. Akşama kadar evde bomboş bir duvarı seyrettim. Yemek yiyemedim sürekli bulanan midemde bana engel oldu. Zaten küçük olan bedenim daha da ufaldı. Yüzüm çöktü. Ben kendimi fiziksel olarak yapamasam da ruhsal olarak öldürmeye yeminli gibiydim.

Mert  o günden sonra bir daha aramadı. O da anlamıştı benim lanetimi. Benden uzak duruyordu. Umursamadım. Hayatla tüm bağımı kesmiş gibi hissettim. Ta ki o güne kadar.

Marketten dönerken başımın döndüğünü hissetmiştim ama kendimi toplamaya fırsat bulamadan bedenimin yere yığıldığını fark ettim. Karanlığa gömülürken öldüğümü düşünüp umutlandım.

Ama ölmemiştim. Gözlerimi soğuk hastane odasında açtım. Başımdaki hemşire koşarak doktora haber verdi. Zaman farklı bir kavramda akıyordu sanki. Ne olduğunu anlayamıyordum. Sadece gelen doktorun söylediği bir kelime takıldı aklıma. Dönüp durdu içerde. Hissedemiyordum. Üzülmüş müydüm sevinmiş miydim?

"Hamilesiniz. "

Ben hamileydim. Benim bir bebeğim olacaktı. Elimi karnıma koyup akan yaşlar arasında dokunmaya kıyamadan okşadım onu.

Benim bebeğim olacaktı.

Benim bu dünyada tutunacak bir dalım olacaktı.

Ali'nin nasıl bir adam olduğu umurumda bile değildi. O benim bebeğimdi. Ve ben bundan sonra onun için yaşayacaktım.

KIRLANGIÇLAR DA GİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin